Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '11

 
Kategori
Babalar Günü
 

Babalar Günü

Babalar Günü
 

Sene 1932, bir sünnet hatırası


Bu yazıyı geçen sene yazmıştım. Belki de daha önceki sene. Yarın babalar günü.... Babama olan hasretim, özlemim, sevgim, saygım hiç azalmadı... Her sene, yaşım ilerledikçe, hayatı biraz daha anladıkça, öğrendikçe arttı, arttı.. 

Bütün babaların babalar gününü kutluyorum. Şu anda hayatta olmayan babalara da Allah’dan rahmet ve mağfiret diliyorum. 

İnsanın babasının kıymetini, değerini anlayabilmesi için yaşının epey ilerlemesi gerekiyor sanırım. Çocuklar, özellikle erkek çocuklar küçükken, hatta gençlik yıllarında daha ziyade annelerinin etkisinde oluyorlar. Belki kız çocukarın daha çok babaya, erkek çocukların da anneye yakın oldukları doğrudur. 

Bu yazıyı daha çok babam için yazıyorum. Babam 1958 yılında ben 12 yaşımdayken ölmüştü, 68 yaşındaydı. Tabi ki bu yazıyı okuyamayacak ama kimbilir belki ona malüm olur, belki ruhu şad olur. Bu ihtimal de bana yeter. Keşke bu yazıyı onun için, sadece onun için, eğer ona malüm olursa mutlu olur diye yazdığımı bilebilse. 

Babam ciddi bir adamdı. Çocuklarıyla bile arasında mesafe vardı. Biz beş kardeştik, ben en küçükleriydim. Beni çok sevdiğini, benden sitayişle bahsettiğini başkalarından duyardım. Ama beni bir defa kucağına alıp öptüğünü hatırlamam. Annem ve abilerim söylerlerdi, çocuklarını uyurlarken severmiş, herhalde şımarmasınlar diye. 

Onunla öyle fazla hatıralarım yok. Birkaç şey hatırlıyorum sadece. Mesela silgiye lastik derdi. Bana öğrettiği iki vecizeyi de unutmuyorum. Birincisi, “en kısa yol bildiğin yoldur” idi. İkincisi de, “kişi kendini bilmek gibi irfan olamaz” idi. Bir defasında beraber yürürken, ben dönüp, sokakta oturan bir dilenciye cebimdeki bütün para olan 25 kuruşu vermiştim. Çok kızmıştı epey söylenmişti bana. Verdiğim parayı çok bulmuştu, en fazla 5 kuruşun uygun olacağını söylemişti. 

Bir defasında da beraber bana ayakkabı almaya çıkmıştık. O israrla beykoz ayakkabı almak istiyordu. Onların sağlam olduğundan falan bahsediyordu. Bense başka bir ayakkabı beğenmiştim. Akşama kadar dükkan dükkan gezmiştik, en sonunda bende ayakkabı almak hevesi de kalmamıştı. 

Babamdan kalan bir hatıra da 1932 senesinde ağabeylerimin sünnet düğünü için bastırmış olduğu davetiye idi, tabi ben doğmadan çok önce. Bu davetiyeyi aynen aşağıya alıyorum: 

“Muhterem efendim,  

Mahdumlarım Osman ve Yılmazın 16 Eyül 932 cuma günü hitan cemiyetlerinin icrası müsammem bulunduğundan yevmi mezkurda akşam saat 6.30 da Bahriye caddesinde Bizim Mektep yanındaki 12 numaralı bendehaneye teşrif buyurulmasini rica eylerim efendim. 

Ziraat Bankası Umum Muhasebede 

Malatya Müdiri Sabıkı 

S.Sırrı” 

İşte böyle. Babama olan sevgim de saygım da her geçen sene biraz daha artıyor. Babam öldüğü zaman 12 yaşındaydım. Kesinlikle hatırladığım tek şey içimi güçlü bir yalnızlık hissinin kapladığıydı. Çok seneler sonra annemi de kaybettiğim zaman bu yalnız kalmışlık hissi daha da arttı. Sonra bir ağabeyim de öldü. Tabi babamın arkadaşlarından da, annemin arkadaşlarından da kalan olmadı. Yalnızlık artıyor. Yeni yakınlıklar, dostluklar, arkadaşlıklar kesinlikle, babanın, annenin ve onların arkadaşlarının yerini tutmuyor. Ve artık biz de yaşlanıyoruz. Belki ileride bizim için de böyle söyleyecekler veya düşünecekler. 

Sevgili babacığım, babalar günün kutlu olsun. 

Not : Fotodakiler babam, annem, Osman abim ve Yılmaz abim, arkada ortada arap kızı (manevi evlat). Sene 1932 Ankara..... 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..