- Kategori
- Dostluk
Bağlılık bağımlılıktır küçük yüreklerde...

Yıl 2000. Haziran ayınınsa 10’ u. İstediğimiz, beklediğimiz mutlu haberin ilk olumlu izlerini alıp doktora koştuğum gün... Doktor da sonucu doğrulayınca önce eşime, sonra da komşularıma müjdeyi verdim... Fakat enteresan olanı bir hafta önce apartmanımıza evlenerek taşınan yeni gelinin de hamile oluşuydu. İkimizin de kızımız olacaktı ve doğacakları günleri bile aynıydı...
Hamilelik dönemimiz onun çalışmasına rağmen çok keyifli geçti... Ortak duygularla ama ufak farklılıklarla bebeklerimizin ilk durağının sonuna geldik... O, 26 Şubat’a aldı doğum tarihini ben 28. Amacımız birimizin en azından diğerimizin doğumunda yanında olmasıydı. Ve doğmuştu işte kara böcek, güzel bebek... Tüy yumağı halinde karşımdaydı... O dünyaya gözünü açmıştı sıra benim bebeğimdeydi. Neye benziyordu, nasıldı bilmiyordum ama Elif Su’yu gördükten sonra daha bir uzadı günler. 28 Şubat Çarşamba sabahı sıra geldi benim göbek evimdeki konuğu dünyada ağırlamaya... Ne güzel bir duyguydu yarabbi... Ona kavuşmak, onu hissetmek, ona dokunabilmek...
Biz birlikte anneliği öğrenirken, onlar birlikte yattılar, birlikte emeklediler, birkaç günlük farkla da olsa birlikte yürüdüler... Biri düt dedi, biri minimüs ama aynı anda konuştular... Farklılıkları da yok değildi elbet biri karaydı, biri sarı... Biri tüylüydü biri tüysüz... Biri uykuyu hiç sevmedi( hala sevmiyor) biri uykucu... Biri tembeldi biri aşırı hareketli... Fakat ikisi de çok güzeldi( hala öyleler)...
Dört sene hiç ayrılmadılar, bir kat aşağıya biri indi, diğeri çıktı... Ama bir gün taşınma kararı alınmış, gitme zamanı gelmişti onlar için... Biz arkadaş, komşu değil dost olmuştuk. Elbette ağladık, üzüldük... Ama kendi adıma, asıl kızlarım için üzüldüm...
Hiç unutmuyorum kızımın 5 yaş doğum günü, Elif Su bizde Sude’min yanında... Pasta gelecek heyecanla tüm çocuklar bekleşiyor... Birden istenen pastanın o olmadığı anlaşılıyor. Kızım susmak bilmeden ağlarken, biz telafi yolunu, yanlışlığın düzeltilebilirliğini tartışıyoruz... Fakat yeni pasta için beklenecek süre yok ama kızımda da susmaya niyet yok... Kuzenler bu konuya gülüşürken bir tek Elif Su ağladı... Arkadaşı ağladığı için, o üzüldüğü için... O gün anladım ki onlar için birbirinden daha değerlisi hiç olmayacak... Ne kadar güzel bir duyguydu bu... Kızımın ebedi dostu olarak kalmasını o günden bugüne hep diledim...
Gelelim bu hafta sonu görüşmemizde yaşanan duygu selinin özetine;
Elif Su yaz tatilinde anne çalıştığı için Gemlikte babaanne ile kalıyor... Dolayısı ile bizim cadılar birlikte gittiğimiz tatil sonrası görüşme olanağı bulamadılar... Babası izinli olunca Elifimiz İstanbul’a geldi. Görüşmeden dönmesi olanaksızdı. Cumartesi öğlen bizim evdeler di. Gün sonu ayrılmak istemediler, saygı duyduk, peki dedik emir demiri kesmişti yine... Birlikte yattılar...
Kahvaltı sonrası Elifin gitme zamanı geldi. Sade bir veda merasimi, gözler doldu ama ağlanmadı... Amaç; Elif üzülmesin... Kızım sokağa kadar indi uğurlamak adına... Eve döndü, Nursel teyze ağlarken yakalandı... Eyvah! “Neden ağlıyor anne” dedi. Kızından ayrıldığı için dedim. Tuttuğu yaşları bir anda bırakıverdi. Ağladı, ağladı... Sonra gitti teyzesine sarıldı, sevgiyle ama üzüntüsünü sarıp sarmalamak istercesine... Sonra ki 3-4 saatlik zaman diliminde hep sarıldı, öptü... Altı yaşında ki çocuk şevkatiyle, çocuk sevecenliği ile...
Dün de, doğum günü ağlaşması gibi anılarda kalacak elbet, bir ay sonra da Elifimiz geri gelecek... Onun gözündeki çokluğuyla 300 gün İstanbul’da olacak... Annesinin yanında, annesini üzmemek için ben ağlamadım ama yazarken hem ağlıyorum hem dua ediyorum: Canım evlatlarım, nur yüzünüz hiç solmasın, kötü huy, fesat yürek, pis nefis taşıyanlar hayatınızdan uzak, ömrünüzden an çalmasın...
Kızıma bir arkadaş değil kardeş olduğun için iyi ki doğdun Elifim, iyi ki doğurdun Nurselim...