Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '07

 
Kategori
Dostluk
 

Bugün yaşamı seviyorum!

Bugün yaşamı seviyorum!
 

Dışarıda güzel bir gün var…

Ufkumda bulutlar güneşle köşe kapmaca oynuyor.

Önümde uzanan yemyeşil bahçede çocuklar top peşinde koşmada.

Çatı arasında kimbilir hangi aşk masalını anlatıyor beyaz güvercinler birbirine…

İçimde yaşam sevinci kıpırtıları var.

Ülkemden bu kadar uzakta, ülkeme bu kadar yakında, dünyanın farklı köşelerinden kopup gelmiş insanların birbiri içinde, birbirinden habersiz binlerce yaşam sürdükleri bu ülkede nadir görülen bir Pazar günündeyiz.

“Her an yeni bir işteyim” buyuruyor Yüce Yaratan… Gören göz, düşünen akıl da her an yeni bir mucize keşfediyor bu güzelim evrende… Ben bugün içimde uyanan yaşam sevincini keşfettim. Eğer içimizde yarının bugünden daha iyi olacağına dair umut olmasaydı, yaşamak ne kadar zor olurdu, öyle değil mi? Ben bugün umudun –belirli bir nedeni olmaksızın- yeşerdiği bir günü yaşıyorum.

Hayattayım, sağlıklıyım, sevdiklerimden kötü bir haber almadım, ailem yanımda, dışarıda güneş var, içim kıpır kıpır. Neden umutlu olmayım yarından?

Kazım Kanat’la yapılan bir röportajı okudum sabahleyin. Hayran kaldım iradesine, yaşam sevincine ve gücüne. Allah uzun ve sağlıklı bir ömür versin ona!

Elimde sevgili dostum, gönlü ve aklı dopdolu güzel insan Sadık Yalsızuçanlar’ın Gezgin’i var. Çoğu sayfasını gözlerimden yaşla dökülmeden bitiremiyorum. İbn Arabi ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Aslında bu kitabı ayrı bir yazı konusu yapacağım. Ama şu anda söz etmeden geçemedim. Size bir paragrafını da nakledeceğim:

“Koruluğa gittiler ertesi gün. Abdullah, ağaçların, çiçeklerin, börtü böceğin arasında kendinden geçmiş bir halde dolaşıyordu. Onu seyretti bir süre. Sarhoş gibiydi. Hallac’ın dizelerini hatırladı: “Biz sarhoşken, henüz üzüm yaratılmamıştı”. Siyahi adam, ağaçların arasından süzülen ışıkta, şimdi bir hayalet gibi görünüyordu. Onu, bir varlık olarak değil, bir işaret gibi algılıyordu. “Görüyor musun” diye bağırdı Abdullah coşkuyla, “Yaratan’ın eserlerini görüyor musun, onları niçin seyretmiyorsun?” Gezgin, “Beni” diye fısıldadı, “Yaratılanın seyri değil, Yaratan’ın müşahadesi meşgul ediyor, O’nunla dopdoluyum”.

Bugün yalnızca gözüyle görebilen birisi olan benim için bile, yaratılanın güzelliğini görmemek imkansız. Görülen güzellik karşısında da insanın içinin sevinçle ve heyecanla dolmaması…

Yaşam bugün bana yaratılış sayfasından kaynaklanan bir yaşama sevinci sundu… Aslında etrafımıza her bakışımızda görmek mümkün bu sevinci…Biraz daha yukarı çıkıp, kalp gözüyle bakabilenler daha da ötesini görüyor tabi. Bize İbn Arabi gibi doğrudan Yaradan’ı seyretme imkanı lutfedilmemiş. Eğer bu gözle bu kadar büyük bir güzellik görünüyorsa, o silik aynalara yansıyan Tüm Güzelliklerin Asıl Sahibi’ni seyretmek ne büyük bir coşkudur siz tahmin ediniz…

Dostlar! Tüm sıkıntılara, özlemlere, hastalıklara, yokluklara ve kötülüklere rağmen hayat çok güzel! Yeterki günlük sıkıntıların arasından bir basamak yukarı çıkıp, başımızı gömdüğümüz kendi dünyamızdan çıkarıp, dışarıdaki güzelliği görebilelim. Hatta oradan baktığımızda kendi sıkıntılı dünyamızın bile aslında o kadar kötü olmadığını da fark edeceğiz.

Hepinize, aynalardaki güzellikten Aynaya Yansıyan Güzelliği görmeye geçebilecek kalp diliyorum. Gününüz, gönlünüz ve yaşamınız güzelliklerle dolsun!

 
Toplam blog
: 51
: 2739
Kayıt tarihi
: 15.07.06
 
 

1961 yılında Çorum’un Osmancık ilçesinde dünyaya geldim. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde li..