Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Baktım, baktım… Gördüğümden utandım!

Baktım, baktım… Gördüğümden utandım!
 

Hangi çılgın çamur atacakmış, şaşarım!


Haberin manşetini okumasam, çok ciddi söylüyorum, o resimdeki adamı bilebilmem mümkün değildi!

Adam diyorum, zira öyle yabancı bir kişiydi ki o resimden yansıyan bana, başka türlü nasıl ifade edilir hiç tanımadığın erkek cinsinden biri?

Evet, evet, Uşak’ta hekimlerin kura töreninde asılan çakma Atatürk posterinden söz ediyorum, ben o posterdeki adama Atatürk dememeyi tercih ediyorum!

Öyle her denilene kanası gelen kişilerden değilimdir diyorum ya hani sıkça, vallaha acaba dedim kendi kendime, çıraklardan birine mi yaptırttı artık işi üstlenen usta her kimse, hadi bakalım bu posteri de sen yap diyerek özgüvenini mi geliştirmek istedi gariban bir çocuğun? Ya da işleri çoktu, hadi evladım ilk çalışman Atatürk olsun da demiş olabilir…

Olur yani, niye olmasın…

Üniversite yıllarında heykel çalışmaya başlamıştım, Verdi’nin bir büstüydü ilk çalışmam ve çalıştığımız stüdyonun sahibi olan yaşlı bey cüzi bir rakama da olsa satın almıştı ki bendeki sevinci anlatmamın tarifi yok! Hiç unutmam uçuk mavi bir tişört satın almıştım Verdi’nin heykelinden kazandığım parayla! Gel zaman git zaman bir şekilde öğrendim ki heykeli aslında hocam satın almış ancak onurumu düşündüğünden dolayı stüdyo sahibi beyden böyle bir pembe yalana ortak olmasını istemiş, ki yaşlı bey de ne kadar önemsendiğimi anlamam adına gün gelip pembe incilerini ortaya döküvermişti!

Ancak, bir gerçek daha var ki o heykel herhangi bir sergide yer almadı asla…

Hani usta diyelim çırağa şans verdi, ya da işlerini bu vesileyle hafifletti, ancak hangi akla hizmet o tanınmaz adam portresini salona gönderdi?

Yani, usta dediğin adına sahip çıkar, hadi diyelim elinde hiç yok doğru dürüst bir kalıp, zaman da kısıtlı diye düşünelim en iyimser halimizle, hiç mi aynı işi yapan tanıdıkları yoktur, rica minnet, hatta ücretini fazlasıyla ödeyerek en azından kendi işine sahip çıkar usta denilen insan!

İyi niyetimizi böylelikle çürüttükten sonra, gelelim posterde görünen adama!

Posterdeki adam tam olarak bana neyi çağrıştırdı biliyor musunuz, hani esnaf dükkanlarında pek tanıdık bir resim vardır, peşin satış yapan esnaf ile veresiye verenin hallerinin resmedildiği, veresiye veren adamın yüzünde, gözünde bir çaresizlik, bir bedbahtlık vardır, omuzları ile birlikte onuru da, umutları da çökmüştür… Hatırladınız değil mi, hah işte, resimdeki adamın yüz ifadesi aynen öyle!

Birde, resimdeki adamın gözleri pek bir baygın bakıyor, hani mahmurluk, yada ne bileyim yorgunluktan küçülmüş gibi değil de, hani sanki alkolik bir adamın zar zor kendine gelmeye çalışma çabaları gibi, açtım, açıyorum gözlerimi, offf neredeyim ben şimdi der gibi…

O nedenle sanıyorum resimdeki adamın gömlek yakaları perspektife aykırı resmedilmiş, kravatı da sanki özellikle savrulmuş, abartmıyorum, ne olur az biraz resim dersi görmedik mi, hiç mi bilmeyiz perspektifi!

Kızıl saçlara ne demeli?

En iyi niyetimizle sarı boyaları kalmadığını düşünebiliriz…

Özellikle yapıldığını varsayarsak, kızıl saçı sizce nereye bağlayabiliriz?

Ceketin bir yakasının da ters dönmüş olması yine çizgisel bir hata olarak düşünülebilir elbette, belki de gariban bir adam para kazansın diye bu işe soyunmuştur, hah, hadi bakalım, paranoya bulaşıcı bir hastalıkmış; başbakandan sonra bu resimdeki bir tarafı içe dönük ceket yakasını sevgilisiyle içkili ve aşklı meşkli bir ortamdan, mesela kocası aniden gelmişse kadının, apar topar ayrılmanın bir belirtisi olarak da algılayabilirim, hatta daha da ileri gidip beynimde yargılayabilirim!…

Acabalar, macabalarla beynimi yormak yerine, gördüğüm resimdeki adama pat diye hem alkolik, hem ırz düşmanı, hem de kızıl saçlı!

“Atatürk’ü bu şekilde resmetmek O’nu bir anlamda küçümsemektir, yerinde gözü olanların yapabileceği ucuz bir beyin yıkama metodudur, Atatürk’e komplo kuruyorlar, Atatürk’ün yarattıklarını yok etmeye çalışıyorlar, darbe girişimleridir bu yapılanlar, derhal Ergenekon’a dahil edilmelidir, ya da Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı devrim mücadelesinde olan terör örgütü diye bir ana başlık atarak belli bazı kişilerle birlikte bu posteri resmedeni de tutuklamak gereklidir!” diye de düşünülebilir…

Az önce yazdığım yazıda İran’daki demokrasinin ödünç elbise gibi eğreti ve sakil durduğundan söz ettim, Atatürk’ün demokrasi anlayışı pek şık bir kıyafetti, üstünde öyle asil, öyle bedenine uygundu ki, resimdeki adamın giysisindeki salaşlığı demokrasinin artık bize bol geldiğinin bir göstergesi olarak algılamaktayım!

En son basılan liralar üzerindeki resimler de Atatürk’e pek benzemiyordu, azar azar birilerine benzetme çabalarını görmemek için az buçuk aklı kıt olmak gerek, bazılarına göre put gibi görülüyor Atatürk demek ki, ki putları devirmek adına çalışmalar sürüyor!

Kişilerin en çok nelerden korktuklarına bakın ne olur, en korktukları insanların kendi yaptıklarının başlarına gelebileceğidir; kendileri gibi düşünenlerin benzer çalışmalar ile karşılarına dikilebileceğidir!

Aldatan insanlar en çok aldatılmaktan korkarlar!

Yalan söyleyenler yalana kanmaktan! Öyle bir paranoya oluşur ki, herkesin kendisi gibi yalana başvurduğunu düşünür!

Yetersiz insanların korkusu ise yeterlilerin gölgesinde kalmaktır, kendilerini geliştirmek yerine tercih ettikleri yol kendilerini pürü-pak gösterip, korktukları kişileri kenef çukuruna sokma çabalarıdır ki, güneş balçıkla sıvanmaz atasözü de işbu gerekçe ile ortaya çıkmıştır bence!

Atasözleri hiç de boş değildir, Ata olmak da herkesin harcı değildir!

Bilmeyenlere duyurulur!...

Gülgün Karaoğlu

Haziran,17/09

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..