Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Balkanlarda 10 gün, dördüncü durak Karadağ’da Kotor, Budva ve Bar

Balkanlarda 10 gün, dördüncü durak Karadağ’da Kotor, Budva ve Bar
 

Sveti Stefan Adası-Budva


Sabah yine erken saate kalkıp yeni rotamız Karadağ şehirleri Kotor ve sonrasında Budva ve Bar için yola koyuluyoruz.

Dubrovniğe son bir kez yol üzerinde seyir terası olarak yol kenarına yapılan bir cepten fotoğraf molası verip birkaç kare aldıktan sonra elveda deyip yine virajlı yollardan geçerek Hırvatistan Sınırı çıkış kapısını sorunsuz geçip Karadağın Herceg Novi Sınır Kapısına varıyoruz.

Karadağ gümrük polisi bizi bir süre bekletiyor. Otobüsümüzün bagaj bölümü ve içerideki buzdolabına kadar inceliyorlar. İlk kez gümrükte bu kadar sıkı denetime tabii tutuluyoruz ve şaşırıyoruz.

1 Saatlik bekleme ve inceleme sonrası nihayet sınırdan geçiş yapıp Kotor Körfezi manzarası eşliğinde Avrupa Jet Sosyetesinin de uğrak yeri olan Kotor’a öğlen saatlerinde varıyoruz.  

Kotor limanındaki lüks yatları görüp, hayrete düşüyoruz. Eski şehre ait surların dışarıdan ilgi çekici gözüktüğünü de belirtmek gerek. Surların dibinde bir hendek yeralıyor. Klasik düşman saldırılarına karşı surlardan uzak tutmak için yapılmış hendekler bunlar. Eski şehir dışı kadar içi de gerçekten görülmeye değer. Eski şehir içinde Dubrovnikte gördüğümüz manzaranın bir benzeri ama biraz küçüğü var. Dar sokaklardan geçerek küçük meydanlar karşınızda beliriveriyor. Meydanlarda kiliseler başı çeken heybetli yapılar. Eski şehir içi mağazalar, restoranlar ve hediyelik eşya satan dükkanlar ile dolu. Ancak oldukça pahalı. Bu sefer porsiyonlardan şikayet etmiyoruz. Kızım için Dubrovnikte aldığımız dondurma sonrası burada hasta olmasın diye aldığımız yarım top dondurmanın bedeli 3 Euro. Karadağ şehirlerinin bizim için en güzel yanı para birimi olarak Euro kullanılması idi. Günlerdir farklı para birimlerinin TL veya Euro karşılığı bulmak için cebelleşirken bugün rahatız çok şükür!.  Eski şehir içindeki gezimizi tamamlayıp dışarı çıkıyoruz ve surların dibine hergün kurulan pazarı ziyaret ediyoruz. Ancak ilgi çekici birşey bulamıyoruz. Açıkçası dışarıda satılan peynir ve meyve-sebezelerin kokuları burnumuzun direğini kırdı. Aşırı sıcaktan sinekler ve arılar da pazarda adeta yiyecekler üzerine çöreklenmiş vaziyette.

Eski şehir tepesine kurulmuş olan küçük de bir kale var Kotor’da ancak biz 30 derece sıcakta 7 yaşında kızımızın da olması sebebiyle 500 adet basamağı tırmanıp çıkmaya gözümüz yemiyor.

Kotor’da dikkat etmeniz gerekenler, restoranlarda fiyatlar ve servis. Servis oldukça yavaştır, bir pizza 30 dk. sonra gelir, zamanınızı iyi ayarlayın. Çünkü Karadağ halkı asıl tembellikleri ile meşhurdur. Hatta adlarına birçok fıkra da yapılmıştır. Yatak odalarına konulan ehlikeyif denilen kanepeleri de Karadağlılar icat etmişlerdir. Bunun sebebi ise uykudan uyandıktan sonra güne iyi başlamak için ehlikeyif de uzanıp bir süre dinlenmeyi severler!. Mümkünse hazır dilim pizzalar bulursanız alın-yiyin ama onların da bir çoğunda domuz eti mevcut, sebzeli olanı bulmaya çalışın. Yöresel birşey aramayın çünkü yok.

3 Saatlik Kotor ziyareti sonrası Karadağın bir diğer şehri Budva’ya doğru yol alıyoruz. Şehir dediğime siz bakmayın bahsettiğim yerler 10.000 nüfuslu ve küçük yerler. Zaten 2006 yılında bağımsızlığını ilan edip Sırbistandan ayrılan Karadağın toplam nüfusu 675.000. Yani koca ülke İstanbulun bir Bakırköy veya Kadıköy ilçe nüfusu kadar ya var ya yok.

Budva’ya vardığmızda eski şehri görmek için geniş ve büyük parkların arasından geçip eski şehrin giriş kapısına geliyoruz. Burası da Kotora çok benziyor. Karadağın ünlü turizm beldesi olarak geçen Budva bize Dubrovnik ve Kotoru gördükten sonra çok da cazip gelmiyor. Eski şehirde kısa bir gezinti sonrası parklarda serinlemek ve dinlenmeyi tercih ediyoruz. Bu sefer temkinliyiz çünkü restorana oturup sipariş verip beklemek yerine sebzeli ve hazır dilim pizza alıp yiyiyoruz parkta. Açıkçası Budvanın bu kadar ünlü olması beni şaşırttı. Bizim uçsuz bucaksız sahillerimiz ile tarihi yapılarımıza kıyasla albenisi yok diyebilirim Budva için.

Fazla vakit harcamadan bu gece konaklayacağımız Bar şehrine gitmek için yola koyuluyoruz. Yol üzerinde Budva şehrinin ününe neden olan Becici plajlarını görüyoruz. Plajlar oldukça kalabalık ama nedendir bilinmez denize giren insan çok az. Aslında bu civarın en güzel tarafı denizin dalgasız olması. Yine yol üzerinde zamanında balıkçıların yerleşim alanı olan bir adanın kamulaştırılması sonrasında Singapur’lu zengin bir işadamına satılması ile bugünlerde restorasyon çalışmaları neticesinde turizme hotel olarak kazandırılmak istenen Sveti Stefan adasını tepeden görüp fotoğraflıyoruz. Adayı karadan bağlayan köprü civarı plaj olarak kullanılıyor ve plaj giriş ücreti 30 Euro civarı imiş. Bunu duyan biz yola devam ediyoruz ve akşam üstü Bar şehrine varıyoruz.

42.000 nüfuslu Bar kenti Adriyatik kıyısında yeralan yine turistik bir yerdir. Biz ilk iş olarak Princess Hotel’e yerleşip denizin tadını çıkarıyoruz. Buranın denizi de taşlık. Deniz ayakkabısı olmayan zorluk çekebilir. Akşam yemeği sonrası şehri tanımak için dışarı çıkıyoruz. Karadağın yerel halkı tatil için genelde burayı tercih ediyormuş. Nedenini biz pek anlamadık ama belki ucuz olduğu içindir. Sahil şeridinde biraz yürüyüş yapıp çocuklar için kurulan büyük bir lunaparkta kızımız güzel vakit geçiriyor. Daha sonra yine sahil kısmında bulunan Kral Nikola Sarayını görüp bahçesinde kurulan hediyelik eşya pazarını ziyaret ediyoruz. Sarayın ışıklandırması ihtişamlı. Hediyelik eşya olarak ise pek birşey yok. Benim hanım bile birşey beğenemedi yani.!! Sahil şeridi bizim sahil şeritlerine nazaran geniş ve yürüyüş için uygun.

Şehir merkezi de yürüyüş mesafesinde. Biz şehir merkezine yöneliyoruz. Ancak şehir merkezi ölü şehir konumunda. Boyasız ve büyük döküntü binalar çirkin bir görüntü veriyor. Bina girişlerinde bulunan bazı kafeler ve barlar boş ve yüksek müzik sesi ile dikkat çekmeye çalışıyorlar. Birkaç mağaza ise açık ve fiyatları da ucuz. Ancak kalite de çok düşük.

Akşam 10 civarı hotele geri dönüyoruz Karadağ gezimizi bitiyoruz. Yarın yeni bir ülke Arnavutluk ve başkenti Tiran ilk durağımız olacak.

Karadağı kısaca tanımlamak istersek, içinden geçilesi bir ülke diyebiliriz. Lakin bizde öyle yaptık. Karadağa fazla vakit ayırmak isteyenler ise dağlık bölgeler de bulunan doğal parklar ve göllerini ziyaret edebilirler.

 

 
Toplam blog
: 38
: 4208
Kayıt tarihi
: 07.01.12
 
 

Küçüklüğümde yaramaz bir çocukmuşum, delirdiğim zamanlar kimse zaptedemezmiş beni. En büyük örneğ..