Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '11

 
Kategori
Halkla İlişkiler
 

Bandırma yazıları 3: Niye yazılarım gecikti… Sebebi var…

Bandırma yazıları 3: Niye yazılarım gecikti… Sebebi var…
 

 Senin öykünden ne çıkar ki demeyin… Bugünlerde insanlar ne öyküler yaşıyorlar… Herkesin başı kalaba… Baksan  ne dertler var dünyada..! Senin derdin de dert olur mu? Olmaz tabii.. Ama bu da bir hikayedir işte, kendine göre…Dinleyin bakalım… Belki de bu hikayede kendi hikeyenden bir eser bulursun! Ne dersin…

Siz hiç hayatınızda  bir şirket temsilcisiyle konuşurken bir robotla konuştuğunuz  duygusuna kapıldınız mı? Bazen insanlara ve özellikle bazı kuruluşların temsilcilerine laf anlatmak ne kadar zor? Çünkü herkes kedisine verilmiş çok sınırlı bir alanda görev görüyor. Onun hafif dışında bir soru sorduğunuz zaman cevap gelmiyor veya sizi hiç cevap vermeyecek bir telefonun insafına terk ediyorlar.

20 km uzaklıktaki bir mesafeden öteki yere bir telefon ve internet nakli bu kadar mı zormuş? Zor olduğunu hiç sanmıyordum ,ama öğrendim. İnsan yaşadıkça öğreniyor… Bu insanın kendi hatalarından mı, yoksa bir robotun insanı anlamayan davranışlarından mı, bilmiyorum. Çünkü şimdi bazı kuruluşlarla konuşurken, iş yaparken; sanki karşınızda bir robotun varolduğu; insani hiçbir şeyin kalmadığı hissiyatına kapılıyorsunuz.

Uzun yıllardır belli  bir şirketin sadık internet  müşterisiyim. Hesaplarım bir banka şubesine bağlıdır; şimdiye kadar ödemelerimde bir aksama olmamıştır ve olmasına imkan yoktur. Ama son bir yılda belki en stresli günlerimi bu şirket yüzünden yaşadım, diyebilirim. Hem yerleşik telefon hem de İnternet hizmeti satın alıyorum… Ama karşımda sanki bir robot var ve bütün duyarsızlığıyla  beni ezmeye çalışıyor…

Şimdi öykünün birinci faslını dinleyin…

Daha önce Edirne’deydim. Şehir değiştirmek gerekince, elektriğimi, suyumu kapattırdım, sonra PTT’ye giderek bu şirketin elemanlarına, “şehri terk edeceğimi, bu yüzden telefon ve internetimin kapatılmasını, borcumun çıkartılmasını ,hemen  ödeyeceğimi ..” bildirdim. “Tamam..” dediler, evime gelerek , gereken işlemleri yaptılar, 50 küsur birikmiş bir borcum varmış , onu ödemem istendi ödedim. Sonra Kıbrıs’a gittim, orada iki yıl kaldım.

İki yılın ardından memleketim olan Bandırma’ya döndükten bir süre sonra bu Şirket’in yasal temsilcisi olan Avukattan bir İhbarname aldım. İhbarnamede , yapılan incelemelerde , Edirne’de İnternet kullanımından ötürü 13 TL.lık bir borcumun kaldığını , bu borcun ödenmemesi dolayısıyla , yasal faizi ve Avukatlık ücretleriyle birlikte 570 TL sı bir borca dönüştüğünü , bunun acilen ödenmesi gerektiğini ; ödenmediği takdirde evime hacize geleceklerini , bildiren bir yazı aldım… Bu yazıyı alınca beynimden vurulmuşa döndüm. Ben , “İyi bir vatandaş “ olarak, kentten ayrılırken gereken her şeyi yapmış, sonra gönül ferahlığı ile otobüse binmiştim. Oysa sonradan kalan bir borç bulmuşlar ve o borcu , Maşallah iyice olgunlaştırarak ,500 küsur liraya çıkarmışlardı…

Bu durumda insan hiç mi itiraz etmek istemez. Şirkete bir çok kereler telefon etmek istedim, Avukatlarla görüşmek istedim. Hepsinden birer “ROBOT” cevabı aldım… Kimse anlayışlı davranmadı… “Bu borcu ödemem gerekiyordu… Yoksa sen bilirsin..di!” sonuç…
“Tüketiciyi  Koruma Kurumu”na gittim durumu anlattım, onlar inceleyeceklerini söylediler, sonra ,”Durum yargıya düşmüş, bizi ilgilendirmiyor ,” dediler. “İcra Mahkemesi”nde karşı dava açtım… Bu dava ciddiye alındı , Şirketin Avukatından, “bu dava masraflarını da ayrıca ödeyeceksiniz…” talimatı geldi… Sonunda pes ettim , ve 700 küsur TL.sına çıkan 13 TL.lık borcumu , ilgili Avukatlık bürosuna ödedim.

Hiçbir itirazım kale alınmadı. Hiçbir iyi niyet gösterilmedi.. Çatır çatır parayı tahsil ettiler. Şimdi diyorlar ki, “Gelin Barışalım…”  Evet, barışalım.. Öyleysep paramı geri verin…Ben de Van afetzedelerine bağışlayayım… Ne dersiniz?

Bu insanlığın teslim anıdır. Vatandaş bu işte teslim alınmıştır.  Buradan soruyorum? Bu insafsızlık değil midir? 13 TL. lık borç (ki banka hesabım kendilerince malumdu ve o sırada yine bu şirketin abonesiydim…) benden söke söke katmerli olarak alındı ve benim bir vatandaş olarak haklarım korunmadı.

Gelelim işin ikinci faslına. Bu yıl Erdek’e giderken İnternet’imi oraya nakletmek istedim. Sağolsun, Erdek bu işi iki gün içinde halletti, internetim bağlandı (Temmuz 28) … Yaz sonunda Bandırma’ya geri dönerken yine bu Şirketin Erdek Merkezine başvurdum, “Olur…” dediler ve bana telefon ve internet için iki formal kağıt doldurttular… (7.Ekim)
Bandırma’ya döndükten sonra , nice kereler Şirkete gidip geldikten sonra, nihayet ayın 17’sinde telefonum bağlandı… “İnternet’im ne zaman bağlanır… “ sorusuna karşılık, “Amca hiç merak etme 48 saat içinde bağlanır…” dendi… Nice 48 saatler geçti… Bir çok kereler, PTT’nin altındaki Şirket merkezine gittim, “Olur olur… Bu gün bağlanır…” dendi.. ve tarih 26. Ekim.2011’i vardı …

Aradan 19 gün geçmiş. 26.Ekim’de yine şirket merkezine gittim; bu kez numara filan almadan; orada en iş bitiren görünen bir Sayın Bayan’la  konuştum. Telefon etti, bilgisayarla temas kurdu. “Sizin internet müracaatınız bize erişmemiş, hata ondan…” dedi… “Her şeyin düzeltildiğini, ve İnternet’imin bugün açılacağını , hiç merak etmememi …” söyledi. Ve İNTERNET’im açıldı… Sağolsun, bu Hanımefendiye, kendisine çok teşekkürler..  Bu arada , her defasında, kimlerle boğuştuğumu burada anlatmak istemiyorum.. Neyse…

İşin ilginç yanı.. İki gün sonra Şirketin merkezinden bir bayan telefon etti . Şirket’ten telefon ettiğini, bir  “Memnuniyet Anket” i yaptığını, bana bazı sorular soracağını , bunların Şirketi değerlendirici  sorular olacağını ve bu sorulara (1-1o) arasında not vermemi söyledi. Ve sorular başladı. “Şirketin başvuru yerinden memnun kaldınız mı…?” Benden yanıt  “1” … Böyle saçma sapan sorular uzayıp gidince… Ben… “Kızım böyle geri zekalı gibi bir sürü çoktan seçmeli soruya cevap vermek istemiyorum ve kısaca sizin şirkete toptan “1” veriyorum …” dedim… “Ve Erdek’ten Bandırma’ya (20 dakikalık bir yol)  …İnternet  Ondokuz günde geliyorsa, bu işin neresinden memnun olacağımı , söyleyin…” dedim.. Bayan, “Biz soruları böyle sormuyoruz…” dedi… Ben de teşekkür ettim. Onun ölçeğine göre hareket edemeyeceğimi bildirdim…

Şirketler kendi kendilerini nasıl değerlendirirler? Veya kendi kendilerini nasıl kandırırlar? Bunu daha nesnel yollarla saptamanın yolları vardır. Eğer bunu beceremezlerse, o zaman bunu rakip şirketler becerirler. Çünkü bu iş hayatının en insafsız kanunudur.

Şimdi tek olan bu Şirket’in rakipleri çoğalmaktadır. Kendini aşmazsa, daha insanileşmezse.. İnsanlara , işkence yapmaya devam ederse… kendi kaderini kendi çizer.

Bu yaşta çektiğim işkenceleri ve stresleri Allaha havale ederek , bu ROBOT Şirketlere biraz akıl, ve fikir ve insanlık  ihsan etmesini niyaz ediyorum. Saygılarımla.


 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..