Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Başbuğ, halkın derdini dillendirebilirdi

Başbuğ, halkın derdini dillendirebilirdi
 

Çok entellektüel bir konuşmaydı. Ama, halk derdinin dillendirilmesini de bekledi.


Başbuğ konuştu. Bizde durum böyledir, biri konuşur, binlercesi "Konuşan ne dedi?" diye tartışır durur günlerce. Konuşanın ne dediğini anlamak için "meâl"ler çıkar ortaya. İyi de demek ki konuşan bir şey diyemedi ki kimse bir şey anlamadı. Ya da üç kişi ortak bir görüşte birleşmedi.

Oysa bir gün önce bilimsel çalışmalarıyla dünya çapında ünlenmiş bilim insanları apar-topar gün doğmadan evlerine baskın yapılarak gözaltına alınıyordu. Geri bıraktırılmış bu güzel ülkemin saf ve masum bakışlı güzel kızlarını okula göndermek için gece gündüz devletin yapmadığını yapan derneklerin yöneticileri gözaltına alınıyordu. "Baba beni okula gönder" kampanyaları düzenleyerek Anadolu'nun o minik ellerini kalemle, defterle, kitapla, okulla tanıştırma sevdalısı insanlar sorgulamaya alınıyordu.

Ya o konuşmanın yapıldığı saatlerde neler oluyordu? Sayın Başbakan, Davos'ta Gazze'nin seçilmiş teröristlerinin haklarını korurken, kendi ülkesinde halk oyu ile seçilmiş bir partinin yöneticilerinin, üyelerinin içeriye atılmasını izliyordu.

Ve bugün. Gazetelere haber ajanslarından dev bir haber düşüyor: "5000 yıl yetecek bor madeni bulduk".

Ne seviniyorsunuz? Bulunan o bor madenini bize mi kullandıracaklar sanıyorsunuz? Göreceksiniz bütün yeraltı madenlerimiz ve tabi ki bor madeni de yabancılara satılacaktır. Ve biz topraklarımızdaki madeni yurtdışına (örnek) 1 kuruşa satacaksak, 1000 kuruşa işlenmiş halde geriye alacağız.

Bugün yine haber ajanslarına düşen bir başka haber: "Ekonomist Paul Krugman Türkiye'nin iflas edecek ülkeler arasında olduğunu söyledi".

Başbuğ kürsüde konuşuyor. Hukuk devletinin darmadığın edildiği, hukukun çiğnendiği, ekonomin iflasa gittiği, işsizler ordusunun savaş zamanlarında bile görülmedik boyutta artması, artık insanların temel gıda maddelerine bile ulaşamadıklarından enflasyonun eksiye geçtiği bir dönemde "Bizde kriz yok" deyip tatile çıkan sorumsuz insanların yönetimindeki halk sığınacağı bir liman arıyor.

Başbuğ çok entellektüel bir konuşma yapıyor. Herkes televizyon başında bir umut bekliyor. Genelkurmay Başkanı acaba halkın sorunlarına değinecek mi? Hiç kimseyi dinlemeyen hükümete yalnızca ve iyi niyetli bir yol göstericiliği yapacak mı? "Biz PKK ile mücadele ederken iktidardan da bölgenin ekonomisini düzenleyin dedik ama, şimdi bütün Türkiye'nin ekonomisi bozuldu ve bütün ülke potansiyal terör tehtidinde dikkatli olalım" diyemez miydi?

Biliyorum, Sayın Bağbuğ bu konuşmasını aslında Harp Akademileri'ne verdiği bir ders çerçevesinde yapmıştır. Ancak, ilk kez bu konuşma çok geniş bir konuk önünde yapılmıştır. Bu nedenle derdi büyük olan halkın da umudu bu konuşmaya takılıp kalmıştır.

Konuşma bitti halk hiçbir şey anlamadı, umduğunu da bulamadı.

Şimdi ekonomik kriz birkaç ay daha böyle sürerse, işsiz sayısı hergün binlerce artarken, sanayi dururken, işyerleri bir bir kapanırken ve dünyaca ünlü ekonomistler Türkiye'nin iflas edeceğini söylerken, çok yakında bir sosyal patlama olursa ne olacak? O zaman bütün güvenlik güçleri ve tabi ki Türk ordusu paldır-küldür halkın içine girip gerekirse silah kullanarak bu sosyal patlamaya engel olacaktır değil mi? Peki o zaman Türk ordusu siyasete bulaşmış olmayacak mıdır? Yani, bir iktidarın iflas ettirdiği ülkenin başkaldıran halkına karşı durmak iktidardan yana tavır almak anlamına gelmeyecek midir?

Başbuğ konuşurken hiç kimse darbe marbe beklentisi içinde değildi. Ancak, Türk ordusunun en üstündeki kişi halkının sorunlarını bilmesi gerektiği beklentisi vardı. Bu sorunları yalnızca dillendirmesi ve hükümetten bu konuda çalışmalar beklentisi içindeyiz demesi bile, patlamak üzere olan halkın gazını bir nebze olsun alacaktı.

Hiç kimse yanlış anlamasın. Ben de bu toprakların sahiplerinden biriyim. Elbette ülkemi düşünürüm. Ülkemi severim. Ancak, bildiğim ve gözlemlediğim birşey varsa o da Türkiye'nin çivisinin çıktığıdır. Bu her alanda böyledir. Koskoca bir kriz bütün dünya ülkelerini yıkarken, bizimkiler yerel seçim adı altında nerdeyse bir ayı boşuna geçirdiler. Seçim bittikten sonra da tatile çıktılar. Dünya ülkeleri ile aramızdaki fark da bu işte: Onlar krizin önemini anlayıp acil önlemler alırken, biz de kriz konuşmak vatan hainiliği sayıldı. Yetkililer de hiç bir önemli önlem almadı ve almıyor.

İşte bu noktada Türkiye halkı derdine derman olacak bir kurum, kuruluş, kişi arıyor. Çünkü, iktidarda olan hiç bir yetkili halkın sözünü dinlemiyor, acısını anlamıyor. İşsiz kalan babaların, annelerin bebeciklerine yiyecek bir şey götürmemesi hangi iktidar yetkilisinin umurunda?

Başbuğ konuştu.

Hepimiz boynu bükük ayrıldık TV başından.

Demek Türkiye bu kadar sahipsizmiş... Hayret, hayret, hayret!

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..