Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '11

 
Kategori
Sinema
 

Başkalaşmış sinema

Sinema, 1995-2010 arasındaki meta-sinema (ara-sinema) ve yeni sinema (ara-)aşamalarının üzerine, 2010’dan başlayarak, başkalaşmış sinema evresine girdi.

Bu evrenin ne kadar süreceği belli değil.

Bu evrenin nerelerde parçalar ve/ya bütün olarak ortaya konacağı belli değil.

Başkalaşmış sinemanın varlığına ilişkin elimizde ipuçları var. Bunlardan biri ‘flashforward’ yöntemi.

Bunlardan biri dizilerin, ‘flashforward’ dahi olmak üzere, bir zamanlar reklamın ve kliplerin yaptığı gibi, sinemayı ötelemeye katkıda bulunduğu gerçeği.

Ancak, ‘tweet’lerin yazıya ve yazına yaptığı kadarını yapacak bir sinema henüz ortada yok. ‘Tweet’, sinema açısından bakılınca, reklamın 20 saniyesini değil, belki bir saniye bile olmayan bir süreyi tanımlıyor. (140 karakterden çok fazlası onda bir saniyede fotoğrafik belleğe kaydedilebiliyor.)

Başkalaşmış sinemanın, sesli-sessiz sinema ve siyahbeyaz-renkli sinema ayrımı denli büyük bir ayrım yaratacağı kesin. Daha büyük bir ayrım da yaratabilir.

Başkalaşmış sinema, 3D sinemanın varlığına karşın, holografik değil, olmayacak henüz.

Teknikleri büyük olasılık silgisayar oyunları tarafından yaratılacak. Çünkü bilgisayar oyunları pazarı sinema pazarını artık geçti. Bir zamanlar reklam ve klip pazarı çok büyük olduğu için, önemli yönetmenlerin deneysel yöntemleri reklamlarda ve kliplerde denemesine izin verildi, çünkü amaç ilgi çekmekti.

Bilgisayar oyunlarının sinemaya getireceği en büyük yöntem gerçek 3 boyutluluğu yaratma ve işlevsel olarak her an ve yerde küresel / açısal dönüşleri tümüyle gerçeğin aynı simülasyonu olarak verebilme biçiminde olacaktır.

Tam holografi, bu gerçek 3 boyutluluktan sonra ikna edici olabilecek. Çünkü var olan holografilerin geçerlilik açısı 3-4 derece, o da yalnızca bir boyutta / eksende.

Başkalaşmış sinemanın diğer bir değişkeni, animelerde üzerine aşırı yüklenilen karakter yaratımı. Bugün senaristler, film piyasasında yönetmenler kadar yüksek ücret alıyor. Çünkü, yönetmenlerin % 99’u iyi bir senaryoyu, pratikte limit sıfır yaratıcılıkla bile sinemaya dökebilir.

Sanıldığının tersine filme çekilecek konular bitmedi, yalnızca filme çekilecek konuların içerikleri gerçek tanımına doğru evriltiliyor. Bunun içn özellikle, ‘otistik mezbahacı’nın öyküsünün Errol Morris ve Hollwood senaristi tarafından ne biçimlerde kameraya aktarıldığına bakmak gerek.

Bunların tümü için, bir alttür olarak belgeselin de yeniden tanımlanması ve gerçek içeriğinin gerçek tanımına doğru evriltilmesi gerekli.

Animecilerin ve filmlerini kare kare resmeden Kurosawa gib bazı yönetmenlerin üzere, bir filmin yönetmenin zihninde en son ayrıntısına kadar netlemesi gerekli. Bu yapılamayacaksa, filmi yapmazsın, olur biter. Kimse berbat filmler yapmak zorunda değil, tüketici de o berbat filmleri seyretmiyor zaten.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..