Başkan Erdoğan, Başbakan Kemal Bey..

New York'da ekonomik kriz, işsizlik ve sosyal eşitsizlik gibi sosyal sorunları yüzlerce kişi protesto ederken, öte yandan Avrupa'da ekonomik kriz nedeniyle sosyal patlamanın yaşandığını görüyoruz.

Ünlü finans caddesi Wall Street'te Kapitalizm'i protesto eden gösteriler düzenleniyor ve tepkilerini tüm dünya'ya duyurmaya çalışılıyor.

Fransa'da Sosyalist Parti ve Komonist Parti'nin başını çektiği Sol cepheden oluşan "Sol Birlik" tarafından seçim kazanıldı. Hollande Cumhurbaşkanı seçildi.

Yaklaşık yirmi yıldır süren Sağ egemenlik böylelikle sona ermiş oldu.

Fransa'daki değişim, dolayısıyla etkileşimin önce Avrupa'ya, daha sonra da ülkemize yansıyacağı mutlaktır.

Son günlerde tartışılan ve gündemden düşmeyen Başkanlık sistemi ilk yansımalar olduğunu düşünüyorum.

Başkanlık değil, yarı Başkanlık modeli üzerine çalışmaların yapıldığı, geçtiğmiz günlerde katılmış olduğum Anayasa Platform'u toplantısında gözlemledim.

Başkanlık sisteminde, ülke eyaletlere bölüneceği ve ülkenin sosyo-ekonomik yapısına uygun olamayacağı için yarı Başkanlık sistemine yeşil ışık yakılacağı ve benimseneceği kanısındayım. 

Peki böyle bir fotografta, Başkan kim, Başbakan kim olacak?

Cevap çok açık..

Başkan Erdoğan, Başbakan Kılıçdaroğlu..

"Efendim, olur mu böyle şey, iki kişiden biri Ak Parti'ye oy vermiş bir toplumda Başkan da Başbakan da aynı partiden olmalıdır" dediğinizi duyar gibiyim..

Olur, bal gibi de olur.

Yeni dünya düzeninde, bundan böyle 19. yüzyıl politika anlayışlarıyla değil, farklı politikalarla ülkeler yönetilmeye başlanacak..

Kapitalizm'in tek başına dünya var oldukça hüküm sürdüremeyeceğini Kral Marks yüz elli yıl önce söylememiş miydi?

İnsan odaklı bir yönetim biçimi mutlaka dünya'ya egemen olmalıdır.

Çalışan, üreten ve tüketen de insan olduğuna göre emperyal güçler insan odağına yönelmek zorundadır.

Başkan Erdoğan, Başbakan Kıliçdaroğlu şablonu Washington tarafından öngörüleceğni düşünüyorum..