- Kategori
- Gündelik Yaşam
Bela "Geliyorum!" demez, gelir.

Kabadayılıkla karşısındaki sindirip haraç isteyenlere taviz vermemeliyiz.
Siz istediğiniz kadar kanunlara saygılı, sakin bir yaşam sürmek isteyin! İstediğiniz kadar beladan kaçın! Geldi mi gelir meret şey. Ne yapacağınızı şaşırırsınız bazen. En ufak bir hata sizi belaya bulaştırabilir.
Ülkemizde gerçekten çok kaliteli bir polis teşkilatı var. Ama bu teşkilat çeşitli nedenlerle görevini tam yapamıyor. Vatandaş kendini emniyette hissetmiyor. Polise telefon etse başına ne geleceğini bilemiyor.
Gelişmiş Avrupa ülkelerinde de insanlar polisten şikayet ederler bazen. "Polis Devleti" sözü ile eleştirirler ama en ufak bir sıkıntılarında polis yanlarındadır. Gece gündüz devriye gezen, halkın arasında sivil dolaşan polisler vatandaşın emniyeti için daima görevdedirler. Bizdeki durum maalesef böyle değil.
Dün akşam dükkanımın kapısını henüz kilitlememiştim. Kapıyı sert bir vuruşla ittirip içeri haydut gibi dalan bir varlık, insan olabilir,
- Merhaba, ben Mardinli Hamit! diyerek oturdu masamın önündeki koltuğa.
Suratında karşısındakini ürkütmek isteyen bir ifade vardı. Bu şahsı daha önce benim dükkanı pis pis keserken görmüş, Şükrü Bey'in Kahvesini işleten Fethi'ye sormuştum kim olduğunu, niye benim dükkana şüpheli şekilde baktığını.
- Abi pisliğin biri. Daha önce bu sokakta dükkan sahipleri buraları terk edince bu haraç alıp dükkanları kiralamış vs. Şimdi de durum düzelmesine, bir bekçi olmasına rağmen buralarda, ondan bundan haraç almaya bakıyor, dedi.
- Kavga etmeye mi geldin? diye sordum Mardinli Hamit'e.
- Ne kavgası? Tanışmaya geldim, gerekirse kavga da ederiz.
- Ben 10-15 gündür buradayım, niye gündüz gelip tanışmadın da, akşam akşam, kapıyı iterek sert girişlerle daldın içeri?
Adam şaşırdı benim konuşmalarıma. Pısırık, kendisinin davranışından sinecek, "Evet, sepet abi!" diye titreyecek birini bekliyordu.
Genelde masamda 40 yıl önce Almanya'da satın aldığım bir avcı bıçağı durur. Polise güvenimiz olsa gerek yok ama herkes kendi polisi olmak durumunda maalesef. O bıçak yakınımda değildi. Ben yine de grafik falçatasını aldım elime ve onun göreceği şekilde önüme koydum. Bir de çekmeceyi açıp kapadım ki gıcık olsun.
Bu başladı anlatmaya! On senedir buradaymış da, çok çilesini çekmiş buranın da, hayatı pahasına buradaki esrarcıları, tinercileri kovmuş da, aşiret çocuğuymuş da...
Ben dinliyorum adamın gözlerinin içine baka baka. Bir taraftan da dişimi gıcırdatır gibi yapıyorum ve gerçekten kötü mü iyi mi baktığım anlaşılmayacak şekilde bakıyorum gözlerinin içine.
Adam iyice uyuz oldu. Başladı kendisinin kavgaya niyeti olmadığını anlatmaya. Bana gerekli desteği vermeye, beni korumaya şuna buna hazırmış. Bana yaşımdan dolayı "Abi!" diye hitabetmek istermiş vs.
- Bak hemşerim, dedim. Sen kavgacı olabilirsin, arkanda aşiretin vardır, burada epey problem yaşamışsındır. Bunlar benimle ilgili konular değil. Ben hayatım boyunca en az 8-10 kere ölümden kıl pay döndüm. Korkmam yani bir ölümlük candan. Dibe çökmüş bir iş adamıyım. Evim rutubetli olduğu için rahatsız oldum şimdi bu dükkanı kiraladım ve burada hem işimi yapıyor hem de yatıp kalkıyorum. İşimi düzeltmek için mücadele ediyorum. Kimseye bulaşmam ama bana bulaşılmasını da istemem. Ne haraç verecek bir yapım var ne de haraç alacak.
Adam,
- Abi estağfurullah, ben tanışmaya geldim, bizden kimseye zarar gelmez. Faydamız olur sana zararımız olmaz, diyor.
Arabası varmış da, ani bir rahatsızlığım olursa gece yarısı bile beni hastaneye götürürmüş.
Allah göstermesin, bu adam beni hastaneye götürse, "Bu sabıkalı, bela adamla ne işin var?" diye, acil servisten de karakola götürürler beni.
Biraz sonra Fethi de geldi beraber bir şeyler yiyecektik. Onu da görünce konuşmasını kesti ve vedalaşarak, iki yanağımdan öperek gitti.
Dün akşam yaşadığım bu olayı niye yazıyorum? Polis teşkilatı yöneticileri artık bir değişiklik yapmalılar. Karakol polisleri, devriyeler vatandaşın en ufak problemlerinde yardımcı olmalılar. Masamızda bıçakla, çekmecemizde tabanca ile iş yerimizde çalışmamalıyız. Herkes polisin hemen gelebileceğini düşünmeli. Haraç isteyeni şikayet ettiğimizde gereken yapılmalı. Ama şikayet ettik diye bir de kim vurduya gideriz, şu anda durum bu!
Bir de şunu belirtmek istiyorum, paniğe kapılmamalı. Hemen sert reaksiyon göstermemeli ama korkusuzca tavır takınmalı.
Neticede bela çağırmadan geliveriyor. Karşılama merasimi yapmayalım ama sert tepkileri de hemen belirtmeyelim. Sakin ve cesur konuşmalarla belayı baştan uzaklaştırmak mümkün.
Mustafa Mumcu, İzmir, 14 Aralık 2008/11:30