- Kategori
- Dostluk
Ben ve kendim nereye kadar gider bu arkadaşlık bilmem !!!
Sanırım yazmak daha çok rahatlamaya duyulan ihtiyaçtan .
Yazmak; olasılıkla yaşanmış anıların ruhta birikmesinin , yaşanmamış özlemlerin içine saldığı titrek heyecanların ve birde tabi ki korkuların savunmasızlıkların ötelenmesi için … ( sanırım bu yüzden asla bir yazar olamayacağım)
Dün ne yapıyordum ?? Dün gece miydi ?? korkularımın; yaş ilerledikçe ortaya çıkan yarım ümitlerimin verdiği tamam_ lanmamışlık hissi.
Gazeteye bakıyorum iş ilanlarına … “35” yaşını aşmamış olmak gerekiyor , ufacık bir sütunda yarın yüksek lisans sınavı başvurularının başlayacağı web sitesinin adresi verilmiş. Başvursam mı ?? Ne için ? 35 yaşını geride bırakalı çok oldu hem yazılı sınavdan geçsem de nasıl olsa mülakatta elerler beni. Gençlere fırsat vermeleri sanırım daha doğru .
Çalışma masamda post –it üzerinde “25 Ekim – 26 Kasım” tarihleri yazılı II. Üniversite için Açık Öğretimin sınavsız başvuru tarihleri. Okumak istiyorum aslında ama beynimde kocaman bir soru “ne için ?”
Avrupa Birliği ‘ne girmeyi arzu edeli çok oldu ama maalesef bizde değişen hiçbir şey yok . İstesem ve becerseler emekli edebilirler beni . 35 yaşını geçeli bayağı oldu çünkü….
Elim kolum bağlı …
Pedagojik Formasyon almak için başvuru yaptım okulun birine . Not ortalamam tutmasına rağmen ( ve kontenjan olmasına rağmen ) başvurum kabul olmadı . Şimdi çalışma masamda oturmuş umutsuz ve umarsız bir geleceğimi görmeye çalışıyor gözlerim . Oysa ki ne çok hayalim var 20 ‘lik ruhumda benim hala…..
Yok dün gece değildi sanırım o hüzünler belki iki saat öncesiydi. Aynaya baktığımda gözaltlarımın çökmüş olduğunu görüyorum. Ruhumda ki çöküntüyle hemfikir sanırım onlar …
Bir şeyler yapmak istemek ve yapamamak ….
Kendi kendimin iyi arkadaşı olamadım ben galiba. Ben galiba hoyrat davrandım zamanında kendime . Yinede sanırım dün geceydi, en son okuduğum bir romandan cümle geldi aklıma ; “ Zamanın birinde , savunmasız olunan bir anda kendini bir arkadaş olarak gördüğünü asla unutma !” Gördüm. Evet gördüm , en çok da hayatım pamuk ipliğine bağlıyken en korkuç ve umutsuz anlarımda sarıp sarmaladı , dişiyle tırnağıyla savundu beni ve yaşattı . Ama sanırım geçen yıldı ikimizde tükenmiştik bir zaman . İkimizde sürekli veda etmekten yorulmuş ve kahretmiştik dünyaya. Arkadaşım kendim ve ben beraberce yol almıştık en dipsiz , en koyu umutsuzluklara. İşte aklım bu satırları yazarken o günleri nasıl atlattığıma kayıyor ….
Atlattım … Kalbim parçalara ayrıldı , ciğerimi böldüm şişlere geçirdim , her aldığım nefes sadece zehirli bir gazdı benim için ama vedalarla dolu olan o günler geldi ve geçti…..
“o günler geri gelmemeli, meşgul ol bir şeylerle…. Yaz, çiz, oku , öğren , hayatını değiştir , aşık ol gerekirse!! , ama dönme o günlere “ Diyor arkadaşım kendim . Ama bir bilse, tanıdığı zannettiği arkadaşının içinde ne canavarlar gezindiğini, ne maceraların hayalini kurduğunu evde oturduğu köşede hem de hemen…..
Öylesine saçmalıyorum işte..
Saçmalaya hakkım var dimi??
Filmler ve kitaplardan oluşmuş hayatımda kendi gerçekliğimi çözmeye çalışırken çoğunlukla bir kitabın baş kahramanı gibi hissediyorum kendimi. Ve inanır mısınız sonunu merak ediyorum . Kendi hayatım puslu bir rüya ortamında geçiyor, fonda sevdiğim müzikler. Senkronizasyon iyi, kurgu mükemmel . Sürrealist bir kitap bu diyorum kendi kendime…
Derken parlak bakışlar ve gülümseyen bir yüz geliyor gözlerimin önüne …
Ruh ve beden … İkisi bu kadar alakasız olamazdı , hangisi ihanet etmişti ki önce bana ruh mu ?? beden mi .. eski bir aşk işte .. ….
Ama aklıma takılıyor reenkarnasyon ruh ile mi yoksa bedenle mi ilgiliydi ????
Saçmalıyorum işte ben ve benim arkadaşım kendim ….
Bu sanırım bir blog yazısı olmadı …
Belki bir yazı bile olmadı ….
İşte ben ve kendim dertleştik yazarak ve birazda size inat yazdık ….
Sanatsal değilim ve olmadım …
Bir iddiamda yok …..
Sadece ben ve kendim böyle bir manyaklık içerisindeyiz işte…
Yarı özlem , yarı tutku, aşk ve bilinmezlik içerisinde ……………………………………………………………………….