- Kategori
- Tarih
Ben ve Saddam

Bir garip sessizlik var havada . Bir garip koku . Bir garip duygusallık. Böyle durumlarda hep yargılarım kendimi. Hoş bilirim sonunu … öyle yüzeysel … öyle sevgi dolu yargılarım ki kendimi hep aklanırım , eski deyimle beraat ederim.
-Neden çocuklarını dövdün küçükken?
-Neden sevgililerini terk ettin suçsuz yere?
-Neden annen ne derse yapmadın sağlığında?
-Neden başkalarının kusurlarını görmemezliğe gelmedin?
-Neden en yakınında bulunan insanları ağlattın ?
böyle sorulara , öyle üstün körü cevaplar veririm ki ve sonunda öyle kazanırım ki davaları hep şaşarım.
Sonra işte böyle bir günde aynı sorular gene çıkar karşıma . o zaman anlarım ki ben kendimle yüzleşemiyorum. Kandırıyorum, kandırıyorum ama inamıyor içimdeki güzellik. Ben kendimle yüzleşmeyi beceremiyorum . Beni uluslar arası bir mahkeme yargılamalı .
Bugün havada bir sessizlik var …
Kalbime ara ara bir sızı vuruyor…
Artık bırakıp yalancılığı … hesap sormalı…. ağlatmalı … incitmeli….belki de asmalı ..hem de şahadet getirmesine izin vermeden…
Saddam gitmiyor gözümün önünden . Hep onun yerine koyuyorum kendimi, ben öyle ölmeyi becerebilirmiydim? Öyle gururlu , öyle azametli, öyle korkusunu belli etmeden…öyle uzatıp boynumu … ölüme kucak açabilirmiydim?
Ölüm ve suç .. bu iki kavram, birbirine yakışmıyor . Ölen insan artık ceza çekemez ki . Neyin cezası? …kime? Adam öldü ki , cezadan bile habersiz ki ?
Gene de ölüm isteyenler bilmezler mi ki suçsuz bile olsalar bir müddet sonra ölecekler.
Bugün havada bir garip sessizlik , bir garip koku var .
Bugün kendimi yargılamadan affediyorum. Bir daha geriye bakmayacağım.