Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Ben ve yalnızlığım!

Ben ve yalnızlığım!
 

Geçenlerde mırıldanıyordum:

“Geri Dön

Her şey farklı bir zaman

Ve bana geri dön

Geri dön

 

Umutların

Aşk ve ben

Başka bir zaman!

 

Her şey ben ve başka zaman!

Ey sevdiğim hayat

Aslına geri dön

Geri dön bana umutlarım”

Evet, bu bir beste! Ve eskisi gibi, kağıt üzerine, satır aralarına karalanmış değil, tam aksine bir android cep telefonunun Note-Pen’ine ve her şeye rağmen cep telefonu kalemiyle fakat el yazısıyla yazılmış bir güfte!

Kalemi bulamayan insanlar olarak bizler artık teknolojiyle haşir neşir her saniye yaşıyoruz...

Şu an Red çalıyor kulaklarımda ve diyorki:

“Her neyse işte, özledim seni o kadar!”

Sanki kendim yazmış gibi, okyanuslara uzanıyorum. Deniz kabarmış dalga dalga üzerime geliyor:

“Hayat beni geri çekiyor”

Tıpkı bir dalganın özüne, denize çekilmesi gibi yalnızlığıma geri çekiliyorum:

“Sen kaçtın ben bir kelime bulup seni tutamadım”

“Özledim seni”

“Böylesi hayat nereye kadar!”

Bu sabah namaza çağrıya, yani ezana uyandığımda, korkularımı rüyamdan arındırmış bir şekilde yalnızlığıma geri döndüm!

“Mektupları yak

 

Şarkılara küs

Hasretler giy”

Beni Hatırla- Nazan Öncel!

“Akşam olunca beni hatırla!”

İlk ondört yaşımda başlamıştım karışık-kaset yapmaya! 1986 model Pioneer müzik setimin kusursuz ses kalitesiyle şarkıları oradan buradan alıp bir araya getirip “ALİVE-CANLI” serisini böyle oluşturmuştum. Arkasından kaset kapağı için resim çizer ve boyardım.  

“Vincero e perdero”- Kazanır ve kaybederim!

Bu sabah Facebook’ta bir fotoğraf gördüm ondört yıldır ilk defa eski karım ve kız arkadaşları bensiz buluşmuşlardı. Ve birden artık onunla hayat bağlantımın kesildiğini fark ettim. Yani beraber geçen onca yılların hepsi anında kayboldu! Ve geriye sadece ben kaldım: Anıl!

Kendimi kötü hissetmedim, sadece kendimi eşsiz hissettim. Şimdiye kadar hiç yalnız değilmemişçesine yaşıyor gibi kendimi varsayarken artık gerçekten yalnızdım bu delille beraber. Evet, iki kişilik yalnızlık gibi büyük laflar değil bahsettiğim, sadece fiziksel anlamda artık farklı ailelere mensup iki kişi olduğumuzu fark ettim. Evet, çocuklarımız ortaktı ama ancak o kadar!

Onunla evlendiğimiz de ilk 8 yıl sabahları erken uyandığımda-ki bu durum her gün böyleydi- evde duramıyor, ya dışarıya yürüşe çıkıyor, ya arabayla  yüksek sesli müzik dinlemek için geziyor, ya da motosikletimle Bursa’yı keşfediyordum. Sadece iki yıl, roman yazarken, evdeydim o saatlerde!

Ne garip değil mi, ne zamanki yazmaya başladım, sabahları evde oturmayı öğrendim.

Ben doğduğumdan beri kendini yalnız hisseden biriyim. Yıllarca çevremde bir sürü kişi olmasına karşın hiçbir zaman ben ve yalnızlığım değişmedi. Sadece bir kadın o yalnızlığımın içine başka bir yalnız olarak dahil olmuştu o kadar! Ama o kadın da orada uzun süre kalamamıştı geçmişte.

Yalnızlığım, yaşayamadığım duyguların yekününü oluşturuyor. Bu kadar renkli bir hayata karşın belki anlatıldığında renksiz gelecek fakat var olmanın temelini oluşturan bazı duyguları ben hiç yaşayamadan bu yaşıma geldim. Hiçbir zaman bu duyguları size bir-bir anlatmadım. Anlatmayı da uygun bulmuyorum. Ama inanın herkesin hissettiğinden çok daha farklı değiller!

Benim yalnızlığım-eşsizliğim karşı cinsle ilgili bir şey değil. Tam tersi onları kabul edemeyişimin arkasındaki gizli neden! Bu dünyada var oluş sebebimle ilgili bir şey, yani insan oluşumla ilgili! Çünkü ben hep kadın cinsiyetinde bir insan aradım, bir kadın değil! Ve hayatım boyunca o insanı ne buldum, ne de tanıdım! Yani hiçbir zaman pişmanlığım olmadı çünkü öyle biri hiç var olmadı!

Türkiye’de kadın ve erkek olmak yani insan olmak o kadar zor bir olay ki! Cinsiyetini fark edememiş, özümseyememiş insanlar topluluğu, SEVMEDEN aşık olmayı düşlüyorlar!

“Seni sevmiyorum ama sana aşığım!”

Mümkün mü?

Türkiye’de mümkün!

O yüzden hiçbir zaman pişmanlıklarım olmadı bu hayatta... Ne de olsa ben de herkes gibi bu toplumda yaşıyorum. O hayal bile edemediğim gelecekteki eşime yıllardır yazıp-yazıp duruyordum. Ve anladım ki ne kadar çağırırsam çağırayım, var olmayan bir canlı bana gelemez! Artık buna yüzde yüz ikna oldum.

“Hep sanmışım”

“Mayın tarlasında

Soyunup çırılçıplak kalmışımı”

“bedenim sağlam vurulmuş

Yüreğim

Paramparça!”

Şebnem Ferah!

Güzel olan tarafı şu ki benim için bu hayat içinde yaşadığım gerçek bir serüven oldu! Yaşaya-yaşaya bugünlere geldim ve artık gerçekten kendi hayatımı yaşadığım için çok mutluyum. Bendeki iki kişi de öyle;

BEN ve YALNIZLIĞIM!

 

 

   

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..