- Kategori
- Şiir
Beni bana sorma

Bu sabah hava “bulutlu”
Sokaklar alabildiğine sessiz,
Yalnızlık
Kuytularda falan değil
Yürekte…
Ama yine “sesine” uyandım!
Aslında ben
Kimsesiz sokaklara alışığım,
İsyanım ve itirazım,
Dalında çürümeye bırakılan
Çiçeklerin
Ağaçların kuşların ve çocukların
Tutsak edilmesine…
Sessizliğime ses olmak
Yüreğim görmek
Tenime dokunmak istemeyenlere…
Beni bana sorma
Gidecek limanı olmayan
“Denizini” yitirmiş,
Sevda teknesini hüzün fırtınasında
Zifiri karanlıklara
Kendi ellerimle gömmüş biriyim…
Şairler sokağında
Sıradan bir adam gibi söz edemem
Bu “ölümsüz aşktan…”
Coşkuyla,
Çınar yaprakları gibi,
Dökülmeli yüreğimdeki kelimeler…
Beni bana sorma
Hiçbir sebep yokken çekip gitmeyi
İstenmediğim yerde
Kalmayı da bilmem, beceremem de…
Sen hatırlamıyorsun,
Demek ki
Bir fotoğrafçının vitrinindeki
Fotoğraflarda
Kalacak kadar yabancı olmuşuz,
Unuttun galiba
Beni aşka sevgiye sonra da
Gözyaşlarına boğup
Hiç ulaşamayacağım kadar uzaklara
Giden sendin
Hala koynumda yokluğun var…
Beni bana sorma
Hani bazen serçeler konar ya
Kuş konmaz çiçeğine
Aynen öyleyim “oyalanıyorum…”
Geceyi
Suyu, yüreğime işleyen “yağmuru”
Seyrederken,
Yüreği “deniz” gören bir kıyıda
Aşkın harcını yatırdım
Yokluğunun vergisini ödüyorum…
Erdoğan ÖZGENÇ
Adana 04.03.2016 16.05