- Kategori
- Edebiyat
Benim “Hasan Hüseyin'lerim"

Hasan Hüseyin korkmazgil
Sesinden etkilendiğim bir kuş tanırım.
Kuşun kendisini hiç görmedim.
Sadece sesini bilirim.
Gecenin karanlığında öyle bir öter ki, insanın içi ürperir.
“Guluguluuuuu” diye (Erbakan’nın gulugulu dansı değil.) bir ses çıkararak, sesini öyle bir uzatır ki, sanki birilerine sesleniyormuş gibi bir his uyanır insanda.
Bu kuş; durup durum “nerdesin” diye haykırır sanki.
Birilerini arar. Birilerinin kendisine bir ses vermesini bekler. Gerekli cevabı alamayınca, tekrar öter.
Bu kuşa, bizim buralarda (Çanakkale/Yenice’de) ”Hasan Hüseyin Kuşu” derler.
Kuşun literatürdeki adını bilmiyorum. Kuşu hiç görmedim. Çıkardığı sese bakılırsa, baykuş büyüklüğünde olmalı. Belki de bir baykuş türüdür.
Ninem derdi ki; bu kuş peygamberimizin torunları olan Hasan ve Hüseyin’i ararmış.
Bulamadığı içinde, sesi hep hüzünlü ve ağlamaklı olurmuş. Bu kuşun sesini duyan insanlar da hüzünlenirmiş.
Başka yörelerimizde, daha başka hikâyeler de vardır, bu kuşla ilgili.
Benim birinci, “Hasan Hüseyinim” bir kuş.
”Hasan Hüseyin Kuşu”
***
Hz.Ali, peygamberimizin damadıdır. Peygamberimizin kızı Hz Fatıma ile evliliğinden iki oğlu olmuştur, Hz Ali’nin.
Hasan ile Hüseyin.
Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye’nin çevirdiği dolaplar, iktidar hırsı, enrikalar… Daha neler neler.
Hz.Ali’nin şehit edilmesi.
Hz.Hasan’ın eşi tarafından zehirlenmesi.
İslamiyet içinde ayrışmalar. İktidar savaşları. Ne tarafa inanacağını bilemeyen Müslümanlar. İnançlı insanların kandırılmaları.
Muaviye oğlu Yezit’in çevirdiği dolaplar.
“Kerbela” denilen yerde, Hz.Hüseyin ve akrabalarının susuz bırakılmaları. Aç bırakılmaları. Dünya’daki en büyük zulüm.
Yezit ve taraftarlarının merhametsizliği.
Müslümanların, Müslümanlara zulmü.
Hz.Hüseyin’in öldürülmesi.
Kerbela’da dağların taşların ve ağaçların kan ağlaması.
İslamiyet’te kutuplara ayrılma. Bu ayrılmalar ve kavgalar hiç bitmiyor, günümüzde bile.
Ve Aleviliğin doğuşu.
Sünniler ve Aleviler.
İslamiyet’te çatışmalar.
Şimdi, ben bu olayı kendime göre yorumluyorum. Hak veriyorum, Hz.Ali’ye inananlara.
Muaviye ve oğlu Yezit İslamiyet’in yüz karasıdır. Memlekette, Yezit dolu.
Ben alevi bir toplumda doğmadım.
Alevileri, Yezid gibi kötüleyemem. Kısacası Muaviye, Yezid ve de Alevilere kötülük yapmakta yarış eden “Mervan” beni hiç ilgilendirmez. Hiç sevmem bunları.
Alevilere önyargı ile yaklaşanlara lanet okurum. Sevmem, insanları ayıranları ve kayıranları.
Hz. Ali, cesarette yiğitlikte mertlikte örnek kişiydi. Hz. Ali’nin bütün vasıflarını örnek alırım. Cesareti olmayan korkaklar ancak, arkadan kılıç sallayabilirler.
Hz.Ali’yi kalleş ve korkaklar şehit ettiler.
Benim ikinci “Hasanım ve Hüseyinim” iki can.
Ve ve… ikisi de peygamberimizin torunları.
Birini birinden ayıramıyorum.
İki feslegen
İki cennet gülü.
Hasan ve Hüseyin.
Hasan Hüseyin.
***
“Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimiz de
O, yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O, dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere
…
“Yaşayanlar bir gün ölür elbette
Ağaçlarla, balıklarla
Kuşlarla ben amenna
Ağlayanlar bir gün güler elbette
Uyanmakla, Anlamakla
Bilmekle ben amenna
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette
Direnmekle, kurtulmakla
Barışla ben amenna”
…
“Öyle bir yerdeyim ki
ne karanfil ne kurbağa
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda
Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe”
…
Gür saçları ve gür bıyıklarıyla gökyüzüne bakan adam.
Meslektaşım.
Bir öğretmen.
“Acılara tutunarak” yaşamış birisi.
Bir “Koçero” olmuş, her gittiği yerde. Kısa çöple uzun çöpün kavgasını vermiş bir yiğit. Haksızlığa başkaldırmış bir ozan. Her şeye rağmen yaşamak demiş. Yaşamış. Bazen de, ”Amenna” deyip kestirip atmış. Yüzlerce şiire hayat vermiş.
57 yaşında çekmiş gitmiş aramızdan. Bedenen yok aramızda. Yok bedenen. Şiirleri her dem dilimizde. Her dem söylenmekte, çok sevdiği ülkesinin dört bir yanında.
O içimizde.
O korkusuz bir adam.
“Haziranda ölmek zor “dese de.
Ayrılıverdi, bir şubat günü aramızdan.
Benim üçüncü ”Hasan Hüseyinim”
Hasan Hüseyin Korkmazgil.
Benim ülkemin şairi.
Gerçek şair.
Benim şairim.
Bizim şairimiz.
***
Kuyunun Dibindeki Kurbağalar
Sanır ki Gökyüzü Kuyu Ağızı Kadar
Bir Yeryüzü Gerçeğidir Yaşanılan
Başkaldıran Çiviler Çekiçlere
Davetiye Yazar
Kurbağalar Uçamazlar
Ve Kartallar
Gökyüzünde Engin Yalnız Uçar
Ayrılıklar da İşte Böyle Başlar
Farklılıklar da İşte Böyle Başlar
Ayrılık Saatidir Yaklaşan
Seni Bizden Beni Senden Ayıran
Sen Bir Kurbağasın Kuyu Dibinde
Ben Bir Kartalım
Engin Sonsuz Masmavi Gökyüzünde
Hoşçakal kuyu dibinde
Ben Bir Kartalım
Haydi koşçakal
&
Sevdalar ak mintana benzer
Mintanın kirlenmiş
Ver yüreğin bende kalsın
Ellerim kirlenmiş
Aç göğsünü bak kalbine
Ateşin küllenmiş
Yiğit olmak kolay mı sandın
Ellerim kirlenmiş
Yücelerden ateş çaldım
Sevdalar için
Direnmeye haber salın
Sevdalar için
Telli turnam gökyüzünde
Ağlayıp durma
Bir zamanlar bir aşk varmış
Hüküm sürmemiş
Yeryüzünde bir can düşmüş
Haberin var mı
Gömleğinde güller açmış
Ömür sürmemiş
Yücelerden ateş çaldım
Sevdalar için
Direnmeye haber salın
Sevdalar için
Kömür olduk ey insanlar yakın bizi
Gökyüzünde duman duman soluyun bizi
Kaşlar kara gözler kara kirpik kara el kara
Kitap kara defter kara tarih yazan kalem kara
Hoşçakal, hoşçakal son günışığı
Son günışığıyla gelen yaşam hoşçakal
Son yeryüzü, son insan suretleri hoşçakal
Bebekler, arkadaşlar, komşular hoşçakalın
&
“Leylak Zamanlar/Halepçe/Yağmur türküleri/Dokuz Sekiz/Rüzgâr ve Gül İklimi” isimlerinde albümleri olan, söz yazarı, besteci ve yorumcu.
Sağlam bir duruşu olan adam.
12 Eylül darbesine, türkülerle kafa tutan ilk kişi. Ülkemizdeki, “Özgün Müzik” akımının öncüsü. “Ölüm dediğin nedir ki?” diyecek kadar yiğit bir adam.
Şu gecenin karanlığı
Alamaz benim canımı
Doğmazsan ey zalim güneş
Yaratırım şafakları
Ölüm dediğin nedir ki
Aslı kalleşlik olsa da
Bak sen de kulağını ver
Serin esen rüzgârlara
Ucuz değil giden günler
Büyük bedeli olmalı
Fermanımı yazmışım ben
Aşar gider karanlığı
Ölüm dediğin nedir ki
Aslı kalleşlik olsa da
Bak sen de kulağını ver
Serin esen rüzgârlara
&
Aşk coğrafyasından, Anadolu’dan türküler şarkılar söylemek lazım. Bu türküleri ve şarkıları söyleyen bir yiğit kişi.
Benim dördüncü ”Hasan Hüseyinim”
Hasan Hüseyin Demirel.
O söylerse ben dinlerim.
**
Ben “Hasan Hüseyinleri” severim.
Yine de herkesin “Hasan Hüseyini” kendisine.
Hasan Hüseyin kuşu, yırt gecenin karanlığını.
Bir ses ver bana.
Bir Hasan hüseyin türküsü ile uyandır beni.