Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Benim adım hayalciydi...

Benim adım hayalciydi...
 

Uzun bir yolculuktu benimkisi... Uzayıp giden, kıvrılan, ıssız yollarda bir yolculuk. Başımı otobüsün camına dayayıp, bir an bile susmadan için için ağladığım bir yolculuk. Uzaklaştıkca azaldığım, azaldıkça yakınlaştığım...Bilinenden, bilinmeyene bir yolculuk...

Özlemini duyduğum, mutlu olduğum herşeyle gidiyordum. Gidiyordum tüm benliğimi yitirmiş, bedenini bile bir yerlerde unutmuş olarak.

Okul dönüşlerimdi en mutulu anlarım.Tek başıma, hayaller kurarak yürüdüğüm o, eve dönüş yolu. En sevdiğim yoldu ya da yolculuktu. Tarlalardan, boş arsalardan geçerdim, karınca yuvası bulmak için. Bir paket çekirdeği tek tek ayıklayıp gördüğüm her kanıca yuvasana bırakırdım. Mutlu olduklarına inanırdım. Uzaklara gitmeden, kaybolmadan, ezilmeden yiyecek bulabilsinlerdi tek dileğim. Baharda papatya tarlaları keşfederdim.Toprağa uzanıp, bulutlardan şekiller çıkarırdım. Zaman içinde daha da uzattığım o eve dönüş yolları...Bazan oturup ağlardım daha çok karınca yuvası bulamıyorum diye...Ama en mutlu, en güzel yolculuklarımdı.

Sonra babam istemeden aldı elimden bu mutluluğumu. Okuldan arabayla alma kararı verdiler. Çünkü çıkış saatim 12.00 olmasına rağmen bazan 14.00, 16.00, 18.00 olmaya başlamıştı ve merak ediyorlardı. Oysa biliyorlardı karıncaları yine de istemediler.
O kadar kısa zamanda ne hayal kurabiliyordum, ne şarkılarla hoplaya zıplaya yolları geçebiliyordum ve artık karıncalar da mutsuzdular. Sabah yolculukları keşfettim kendime, herkes uyurken alacakarlıkta çıkıyordum, düşüyordum yollara.Sonra, kuşlar buldum ağaç tepelerinde, bahçelerde... Kumrular... Her sabah ekmek dağıtırdım, uçup gittikleri yerlere. Sonra, uçup gitmedi kuşlar beni görünce ve daha çok oldular, çoğaldılar...
Okula geç kalmalarım artınca, sabah yolculuklarımda sona ermişti. Ve biliyorlardı oysa kuşları...Yine de istemediler...

Ne zaman başka şehire gitsek, cama yapışırdım. Dağ başında eski bir kulübeye yerleşirdim, en büyük aşkı yaşardım herkesten uzakta. Bir köyde kalırdım, dağ tepe koşardım. Dere kıyılarında balıkları seyrederdim. Tarihi bir yerden geçtik mi, tarih olurdum. Bir masum prenses, bir isyancı ya da çaresiz bir sevdalı...

Yol biter, hayallerim bitmezdi..

Büyüdüm bitti...Yaz bitti, karıncalar yuvalarını terkettiler, kuşlar göçten dönmediler...Pencerelerden seyrettim yağmuru. Pencerelerde kaldı gözlerim ve hayallerimi yitirdim.Yıllarımı çaldırdım, İçimdeki çocukla birlikte yok oldu içimdeki çocuk...

Ve en son, içimde bin sızıyla çıktığım yolculuk...Ve geldiğim şehir...

Beni bıraktığım yer neredeydi, unuttum... Ben miydim orada kalan? Yoksa buraya getirdiğim mi benim? Yolculuk bitti mi? Ne zaman karıştım kaçtığım hayat oyununa?

Gözlerimi kapatıyorum, yağmura tutuyorum yüzümü. Herşey bir rüya diyorum... Şimdi gözlerimi açacağım, başımın üstünde kuşlar, elimde çekirdek taneleri... Ve akşam serinliği, ve papatya tarlaları...Ve orada toprağa uzanıp düşler kuran kumral kız...


 
Toplam blog
: 90
: 875
Kayıt tarihi
: 19.05.07
 
 

 Ama hayatın farkındayım. Hem güzel, hem acı. İyi midir farkında olmak? Yoksa iyi midir farkında ol..