Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '13

 
Kategori
Şiir
 

Beş Duyu ve Yeniden Bir Varoluş

Beş Duyu ve Yeniden Bir Varoluş
 

www.nedirbilgi.com


Aslında dokunamayan elleri

Ve tenin çığlığını duyamayan

Kulakları olduğunu bilmiyordu,

incitilmiş tebessümlerin asil sahibesi,

Sıcak bir çorba gibi tüten yüzüyle

Yüreğini ısıtana dek , bilemiyordu.

Ah o anımsatan yürek, kor alev

 

Bilmiyordu, onun aç karnına

kızarmış bir dilim ekmek sıcaklığında

sohbetlerinden önce

Sesi olmayan bir ağzı olduğunu,

Kendi halinde okuma yazmalarla beslenen

obur zihninin,  bir içbükey aynada

obez bir çocuk şımarıklığıyla sırıttığını da

Bilemiyordu.

Ah o anımsatan dil, gül dudaklar arası

 

Bilmiyordu, o keskin kapanlarıyla gözlerinin

Hep aykırı olanları avlarken

normali sürekli ıskaladığını

Bilemiyordu.

Ah o anımsatan gözler, keskin ve kahve

 

Elleriyle yıllar yılı özenle damıtıp

en serin mahzenlerde köşe bucak sakladığı

o sevgi iksirinin sarhoş edici değil de

aksine ayıltıcı tadını hissedene dek

Varamadığı sıra dışı tatların

ne lezzetli olduğunu da bilemiyordu. 

Ah o anımsatan eller, 

küçük, üretken ve bembeyaz.

 

Bilmiyordu konuşmanın,

ince ince, yavaş yavaş ve derinden derine

ikna etme, dinlemenin ise

ona kucak açan bir pencere olduğunu

Ve diyaloğun o yükselen, alçalan,

çözülen, bazen dönerek yükselen

ve çıkış arayan

tek odaklı haykırışlar olmadığını da bilemiyordu.

Ah o anımsatan sözler, kâh yakıcı kâh övgü dolu.

 

Hayatın özel kodları ayrıntılarda gizliyse, beş duyunun bileşimi olan algıların bunları kendine doğru çeken mıknatıslar gibi olduğunu bilemiyordu! Onun yanlış elektrik yüklü mıknatısı, bu özel kodları içeren sağlam demir parçaları yerine çoğu kez çer çöp çekiyordu kendine ister istemez...

 

Oldukça yanlıştı, eksikti ve pek işe yaramıyordu,

O beş duyusu üzerine ne varsa bildiği ve kullandığı.

Beş yanlış nüsha, beş eksik kopya gibi

kendi kendilerini sürekli yazıp okutuyorlardı

 

İçinde mi dışında mı olduğumu bilemediği

bir zamanın simyasında,

hayatın buruk ve yoğun dallarına uzanarak,

yol almaya çalışmaktı sanki onunki

 

Çok uzun bir direnç sonrası

Ta ki bir gün, ılık bir meltem çıkana,

Onu saçlarından okşaya okşaya,

üzerinde, gök ile yer arasında süzüle süzüle

yarınlara yol alan martılarla

yemyeşil ovalara doğru alıp götürene

dek Bilemiyordu... 

Orada kurulu bir luna parkta doğru ve tam hali sevdiğinin o içbükey aynasında yansıyana dek... Onu şefkatle içine alan, bükerek büyülten o sihirli aynasında... Karanlığın değil, aydınlığın aynasında.

İşte bu olsa gerek kısa ve eleştirel öyküsü beş duyu ve bir mucizenin... İki kişi arasında -yurtta ve cihanda- nadiren yaşanan... Çoğu kez sessizce ve içten içe...

İ.Ersin KABAOĞLU, 

17 Aralık 2010 / Ank. 

 

 

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..