Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '08

 
Kategori
Futbol
 

Beşiktaş'ın şampiyonluk şansı; "zor dostum zor"

Beşiktaş'ın şampiyonluk şansı; "zor dostum zor"
 

Son zamanların en beğendiğim pankartı


Beşiktaş’ın şampiyonluğunun zor bir denklem olduğunu kabul etmek lazım. Genelde lig lideri olan takımların basit bir mantık tarzları vardır; "Bizi önümüzdeki maçları alırsak, rakiplerimizin durumu bizi ilgilendirmez" denir. Açıkcası bu durumun Beşiktaş için hiç de geçerli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Beşiktaş'ın öznel durumu bu kadar güvenli ve iddialı konuşmayı sağlayacak durumda değil. Bence Beşiktaş'ın şampiyonluğu kendi şartlarından çok, rakiplerinin şartlarına ve performanslarına bağlı.

Beşiktaş'ın öznel şartları ile söyleyebileceklerim son derece kısa. Bu takımın bu hali ile şampiyon olması Türkiye Futbol ligi açısından bir şansızlık olur. Eğer şampiyon olmak, yer aldığı ligin en iyi takımı olmak anlamına da geliyorsa, Beşiktaş'ın şampiyonluğu ligimizin kalitesi açısından oldukça kötü bir gösterge olur bence.

Evet, takımda ciddi sakatlıklar oldu ve düzenli bir takım kurgusu oluşturulmakta zorlanıldı. Büyük beklentiler içinde olduğumuz futbolculardan uzun süreler faydalanılamadı. Ancak yine de, azınsanmaması gereken kadronun ortaya koyduğu futbola baktığımızda, bırakın ligin üç büyük takımından birisi olmak, Tanıl Bora’nın ifadesi ile başaltında yer alacak bir takım performansına bile sahip olmadığını görüyoruz. Bir takım sisteminin oturmadığını gösteren aşırı yüksek top kayıpları, hücum anlarında organize atakların (bir sistem dâhilinde, önceden çalışılmış, futbolun temel hareket kurallarına göre biçimlenmiş) neredeyse yok denecek kadar az olması, defansın her ana tedirgin eden uyumsuzluğu ve neredeyse gol yemeden bitmeyen maçın olmaması vb bir çok sorun Beşiktaş’ın bu noktaya gelmesini bile mucize saymamıza neden oluyor.

Özel ara başlık konum; Sinan Engin

Sinan Engin’in varlığı ise ayrı bir öznel şansızlık elbette. Gerçi bu sene yönetimden aldığı uyarı üzerine olsa gerek, çok fazla konuşma eğiliminde gözükmüyor ve bu nedenle rakip takımları, taraftarlarını, hakemleri kışkırtacak ifadelerine çok fazla denk gelmiyoruz. Ancak son Gençlerbirliği Oftaş maçından sonra verdiği beyanat bile zihin yapısını ortaya koymaya yetti de arttı bile. Maçta orta hakemin son derece doğru bir şekilde, yan hakemin yanlış yönlendirmesine uymayarak penaltı çalmaması üzerine verdiği demeçte “Yan hakem kaldırmasına rağmen orta hakem devam ettirdi. Eğer galibiyet golünü bulmasaydık tepkimiz çok daha sert olurdu. Attığımız gol orta hakemi kurtardı.” dedi. Ve üstüne üstlük bu ifadeyi kimse kınamadı. Hakemin son derece doğru bir karar verdiği açık beyan ortada iken, onu tehditvari bir üslupla eleştirmek ancak Fatih Terim – Sinan Engin paralelinde bir zihniyetin eseri olabilirdi. Bu noktada yetkili birilerinin, “son dakika golü olmasa, hakemin başına gelecek olan şey neydi, hangi tehlikeden kurtulmuş oldu?” diye Sinan Engin’e sorması gerekirdi ama ligimiz böylesine kabadayı tavırlara alışkın olduğu için kimse bu soruyu sorma gereksinimi duymadı.

Bir çok kişi ve taraftar bu tarz idarecilerin takımlarına, futbolcularına güven, karşı takımlara korku saldığını iddia ederek destek çıkar. Oysa benim kanaatim aksi yöndedir ve bu tarz yöneticilerin takımlarının performansına negatif yönde katkı sağladıklarını düşünürüm. Fenerbahçe Aziz Yıldırım’ın agresif başkanlık dönemlerinde bunun acısını fazlası ile yaşamıştı. Eğer Aziz Yıldırım paralı bir başkan olmasa idi, o tarzı ile bugünleri şansı olmazdı. Sinan Engin’de de para olmadığına göre bu tarzın ve zihin yapısının ona parlak bir gelecek sunmadığı açık.

Nesnel şartlara gelecek olursak;

Türkiye liglerinde bir takımın doğrudan kendi çabası ile sahip olduğu şampiyonluklara oldukça az rastlanır. Genellikle orta performans gösteren bir takım, diğer başa güreşen takımların oldukça düşük performans sergilemesi sonrasında elini kolunu sallayarak şampiyon olabilir. Oysaki, üst düzey liglerde şampiyon olabilmek için özel performanslara ihtiyaç duyulur. Ekstra bir çaba, daha yoğun bir fiziksel ve teknik gelişim, daha derin kadro, camiada oluşan özel bir atmosferin, takım ruhunun şekillenmesi ile şampiyonluk sularına doğru kulaç atılır. Ancak ben şu anda Türkiye liglerinde şampiyonluğa aday takımların içinde, şampiyonluğun bu şartlarını sağlayan takım bulmakta zorlanıyorum. Beşiktaş ise nerede ise bu şartların hiçbirisini sağlayamıyor.

Ancak dediğim gibi diğer rakip takımlarda da bu şartların tamamını sağlayanı bulmak zor. Yalnızca Fenerbahçe’de fiziksel ve teknik bir gelişim (Gökhan Gönül, Uğur Boral, Deived gibi futbolcularda lig başına göre üst düzey bir gelişim gözleniyor) ile derin bir kadro şartları mevcut. Sivassporda ise yalnızca özel bir atmosferin varlığından söz edebiliriz. Galatasaray’ın da Beşiktaş gibi bu şartların nerdeyse hiçbirisini sağlayamadığını düşünüyorum. Hatta Beşiktaş'da şampiyonluğa dair daha fazla bir özlem ve hırs gözlendiği söylenebilir.

Ancak Fenerbahçe ile Sivasspor’un da ellerinde bulunun bu avantajları ne şekilde kullanabilecekleri oldukça meçhul. Örneğin Fenerbahçe sahip olduğu bu kadro derinliği ile teknik ve fiziksel gelişimin performansını ligden çok Şampiyonlar liginde kullanmak durumunda kalıyor ve bu sebeple ligde zaman zaman tökezliyor. Bu konuda Beşiktaş’ı en şanslı kılan şeyse, ligdeki Beşiktaş – Fenerbahçe maçının Fenerbahçe’nin Şampiyonlar ligi çeyrek final ilk maçından önceye gelmesi. Beşiktaş'ın normal şartlarda bu kadro ve performansla Fenerbahçe'yi yenmesi oldukça güç bir olasılık. Ancak bu maçta Fenerbahçeli futbolcuların zihninin İnönü stadında olmayacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Ayrıca Çeyrek final rövanş maçı öncesinde oynayacağı takımın Kayserispor, arkasından oynayacağı maçında Ankaraspor deplasmanı olması puan kayıbı olasılıklarını arttırıyor.

Bu arada ikinci yarının başından beri olduğu gibi, Sivasspor’un her an tökezleyeceğini aristokratların küçümseyici tavrı ile beklemeye devam ediyoruz. Beşiktaş'ın ikinci büyük puan kaybı olasılığının Sivas deplasmanı olduğuna göre, Sivas'ın o zaman kadar önemli puan kayıpları yaşaması ya da performans yitimine uğramasını beklemekten başka bir yapacak bir şey yok gibi. Yoksa ortalama performansları göz önüne aldığımızda, Beşiktaş'ın o deplasmandan kayıpsız çıkması mümkün değil.

Fenerbahçe’nin söz konusu dezavantajı, Beşiktaş tarafından değerlendirilebilinirse önünde azda olsa bir şans olduğunu düşünebiliriz. Çünkü Beşiktaş’ın kalan dokuz maçında kayıpsız kapatma olasılığı yok. Sorun kendi kaybedeceği puan kadar rakiplerinin de puan kaybedip kaybetmeyeceği. Kalan dokuz maçta Beşiktaş’ın 5 galibiyet, 2 mağlubiyet ve 2 beraberliğinin son derece normal hatta iyi bir performans olacağını düşünüyorum. Geçen sene Fenerbahçe’nin 70 puanla şampiyon olduğunu düşündüğümüz takdirde, Beşiktaş’ın mevcut 55 puanı ve üzerine alacağı 17 <(5*3)+(2*1=17> puanla 72 puana ulaşması, şampiyonluk için kendisi adına yeterli bir performans gibi gözüküyor. Elbette benzer kayıpların rakip takımlarca da yaşanması gerekiyor. İşte bu nedenle Beşiktaş'ın şampiyonluk şansı kendi performansından çok, rakiplerinin performansına bağlı.

Ancak hala oldukça umutsuzum.
 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..