Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '08

 
Kategori
Kitap
 

Beyoğlu Rapsodisi, Kavim ve Ahmet Ümit

Beyoğlu Rapsodisi, Kavim ve Ahmet Ümit
 

AHMET ÜMİT


Geçenlerde üç aile, bir yerde toplanmıştık. Ailelerden biri ile ilk defa tanıştım. Eşimin arkadaşları.Hepsi üniversite mezunu işinde gücünde eğitimli insanlar. Sohbet sırasında, konu kitaplara geldi.Ben açmadım konuyu, yeni tanıdığım ailenin ikiz oğlanları varmış (ilkokul 2.sınıf), onları anlatırken - evde ödev, kitap kavgasından açıldı konu.

Ben de okullarda çok fazla kitap sevgisi aşılanamıyor çocuklara, düşüncemi ortaya koydum. Sohbetin aldığı yolda da, millet olarak kitap okumayı sevmediğimizi dile getirdim.Kendi adımdan konuştum.

Gurur duyarcasına itiraflar başladı:

''Ben kitap okumuyorum, okuyamıyorum abi, buna zamanım da yok ayrıca…'' Bundan cesaret alan diğer dört (altı kişiydik) kişi, eşim de içlerinde olmak üzere, gururla kitap okumadıklarını itiraf ettiler.

Kendimi tuhaf hissettim, ben okuyorum ve seviyorum okumayı deseydim ''ayıp'' kaçacaktı. Ne günleri yaşıyoruz, kitap okuyorum, demekten çekinmek…

Böyle bir şey nasıl olur? … ama oldu işte.

Neyse, ben okumuyorum demedim, ülkemize gelen, orta sınıf (maddi olarak kastım) yabancı tatilcilerin hepsinin elinde kitap olduğunu söyledim sadece.

Yeni tanıştığım ailenin babası, Orhan bey bir açıklama yaptı bana:

''Bizim geleneklerimizde kitap okumak yok. Yeni, yani Latin alfabeye geçişimiz daha dün sayılır, yüz sene bile geçmişi yok. En eski yazarımız, roman adına Ömer Seyfettin. Batıda öyle değil ki, asırlardan gelen yazarları var ve okuyanları. Onlarda, okumak gelenek haline gelmiş.'' Yaklaşık bu tarzdı konuşması.

Galiba hak verdim. Gelenekler, gerçekten geleneklerimizde kitap okumak yok.
Bu geleneği (küresel ısınma izin verir ise) oluşturmak adına, Türk yazarlarını teşvik etmek gerekiyor. Ben, kendi adıma nasıl teşvik edebilirim – okuyarak.

Ben orijinal Türkçe okumaktan gerçekten inanılmaz büyük keyif alıyorum, bir de yazı doğru ve bana hitap edebiliyorsa o zaman şahane oluyor.

En son bitirdiğim Roman KAVİM ve Yazarından söz etmek istiyorum bugün-Ahmet Ümit.

***

Ahmet Ümit’i “ BEYOĞLU RAPSODİSİ” romanı ile tanıdım. Kitapçımda kitaplara bakıyordum, uzun zaman almak istediğim fakat cesaret edemediğim Ahmet Ümit kitaplarının yanına yine bulmuştum kendimi. Polisiye romanları, son yıllarda çok fazla ilgi alanımda değildi.

“ Beyoğlu Rapsodisi” kitabın adı çok yakın ve hoş geldi. Elime aldım, 38.000 rakamı vardı üstünde.Kitabın arka kapağında yazılanları okudum.” Ahmet Ümit 1960’ta Gaziantep’te doğdu…..” Anadolu çocuğu, geçti içimden. Hâlâ kitabı almaya karar veremedim, ama elimden de bırakamıyordum.İlk sayfasını açtım ve içimi müthiş kıskançlık duygusu kapladı.

Kitabı arkadaşına hitap etmişti Yazarımız,

''Levend Yılmaz arkadaşıma''

Kıskandığım, 38.000 satış rakamına ulaşabilmeyi başarmış roman yazarı kesinlikle değildi, onun arkadaşıydı.

Kitabı satın aldım ve 2007 yılı sonunda çok severek okudum.

Kitabın konusu, anlatımını çok beğendim.Tam olarak bir polisiye romanı gibi değerlendirmiyorum. Polisiye kısmı ana hikayenin arka planında işlenmiş geldi.

Bir dostluk hikayesi. Bir İstanbul hikayesi.Bir Beyoğlu hikayesi.

Ahmet Ümit’e kesinlikle katılıyorum;

''Tüm kötü koşullara rağmen hala çekiciliğini koruyabildiği için İstanbul, yeryüzünün bütün şehirlerinden daha güzel.''

İlk gördüğümde bende büyülenmiştim.

Karakterlerin iç hesaplaşmaları, psikolojileri o kadar iyi yansıtmış ki, yazılanların kurmaca olduğunu unutturdu bana. Çok yakın, gerçekçi, bizlerden birileri…

''Hayat kudurmuşçasına akan bir ırmağa benzer, insanoğlu ise bu ırmağın azgın sularında yolculuk yapan bir dal parçasına. Bu yolculukta değişmeyen iki olgu vardır; ilki yalnız olduğun, ikincisi ise ne kadar uzun sürse de yolculuğun ölümle sınırlı olması…''

Evet, pek içi açıcı değil ama gerçek, çok güzel ifade etmiş Yazarımız.

Roman hakkında görüşümü Ahmet Ümit’ in sorduğu bir soruyla noktalıyorum.

“ Bu kadar saçma sapan bir dünyada, bu kadar mantıklı olmaya çalışmanın ne yararı var ?”

***

Ve son okuduğum roman KAVİM.

Ahmet Ümit, polisiyenin dışında bambaşka dünyalara götürüyor beni. Merak ettiğim Süryanilik ile ilgili bilgi sahibi oldum. Kitaptaki tarihi detaylar farklı renk katmış, ana hikâyeye.

Hiç abartılı ve soyut cümleler kurmadan, çok sade ve sanki özel benim için yazılmış roman. İşte bir romanda en çok sevdiğim, beni içine alması ve bu duyguyu hissettirebilmesi.İfade edemediğim düşüncelerimi, kitabın sayfalarında okumak … Yazar dediğin böyle olmalı.

Ahmet Ümit, tutkuyla sevdiği ülkesini, vurgulamayı da hiç ihmal etmiyor. “ Hakiki sevgiler kıyas kabul etmez. Eminim New York da güzeldir, ama ben şehri İstanbul’u seviyorum”

Bu satırları yazarken, bazı yazarlarımız geliyor aklıma, ülkesini karalayan yazarlar.Onların isimlerini dahi yazmak gelmiyor içimden.

Tabii ki eleştireceğiz, eleştiri olmadan gelişme olamaz. Fakat Ahmet Ümit alay ile eleştiriyi karıştırmamak için özen göstermiş. O ince çizgiyi aşmammış ve ben kendisini tüm kalbimle tebrik ediyorum.

''Yaşamın anlamı insandır “ diyor Yazarımız, işte bu kadar basit ve anlamlı.

Romanı hayran kaldığım bir son ile noktalanmış.

Bu uzun yazımı, Ahmet Ümit bir röportajda söylemiş sözleriyle bitiriyorum:

“Bir yazarın ulaşmaya çalıştığı şey başarı olmamalıdır. Mutluluk olmalıdır. Başarı dediğimiz şey aslında mutluluğumuzu oluşturan dallardan biridir. Ama bazen başarı için mutluluğumuzdan vazgeçtiğimiz olur. Bence bu tam bir felaket.”

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..