- Kategori
- Aşk - Evlilik
Bıçak sırtı

Öyle bir çıkmaz ki bu...
Yıllarca çakıl taşlarının altındaki toprağa usulca bastım hep. Kanatmadım kabuk bağlayan yaralarımı. Bıçağın keskin tarafına değiyor şimdi serçe parmaklarım. Öyle bir yer ki geldiğim, bıçak sırtında yol alıyorum şimdi. Yolun sonunda parlıyor iki çift göz. Nereden bilirdim renklerin yeşilden sarıya dönerken, ağaçların yapraklarını hazana dökerken geleceğini. Sevdan bıçak tenimde, acıtmıyor gördüğün bu kan, hayatın hışmında saklı şimdi bir can. Yanık bir telve kokusu kaldı hüznümün yapraklarında. Biliyorum ordasın ama ulaşmaya mecalim yok. Hani ne bir adım ileri, ne bir adım geri.
Yıllar önce yolun başında bıraktım sıcak gözlerini. Yolun sonunda yine aynı gözler. Nereden bilirdim sonsuzdaki kır kahvesinde beni beklediğini. Şimdi hüzünlerim yorgun, düşer eylülle birlikte yavaş yavaş toprağa. Seher yeli savurur hüzünlerimi, benim bile bilmediğim ıssız çöllere. Şimdi öyle dar ki zaman bu karanlık gözlerimde, söylemek istediklerimi bir çırpıda haykırmak istiyorum gök kubbeye. Şimdi öyle dar ki zaman, başımı omzuna dayayıp, yüzümü semaya çevirip yıldızları seyretmek istiyorum. Şimdi öyle dar ki zaman seni seninle yaşamak istiyorum.
Sen gel artık benim yolum dikenli. Yıllar boşa harcanmış gibi. Gel ki vuslata ersin bu gönül, gel ki dönsün hazanlar bahara. Öyle yorgun ki yollarım bıçak sırtındayım şimdi. Hani ne bir adım geri ne bir adım ileri.
Foto : S.GÜZEL