Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bilgisayar ve internet sosyal bir yıkım olmasın...

Bilgisayar ve internet sosyal bir yıkım olmasın...
 

Bundan 30-35 yıl önce kendi çocukluğumun geçtiği yılları zaman zaman bugünkü çocukların yaşadığı ortamlarla mukayese ediyorum da, biz gerçekten çocukluğumuzu yaşamış bir jenerasyonun son örnekleriyiz belkide. En azından büyük şehirlerde durum böyle. Biz o zamanlar toprakla iç içeydik. O çocuk bünyelerin toprakla haşır-neşir olan oyunlar oynarken çocukluk enerjisini, vücudun elektriğini farkında olmadan demek toprağa veriyormuşuk. Bugünkü çocuklar adeta düz duvara tırmanan bir nesil, belki komik olacak ama android gibiler. Bitmek bilmeyen enerjilerini nerde nasıl harcayacaklarını dahi bilmiyorlar. Aslında onlarında pek suçu yok. Büyük şehirler böyle. Sitelerde kurulmuş hayatlar, arkadaşlıklar kısıtlı, mekanlar, ortamlar kısıtlı. Birkaç salıncak, biraz kumlu bir zemin ve işte çocuk parkı. Ama sanki herşey sanal. Çevremde kiminle konuşsam yaşı kaç olursa olsun çocukluğundan bir parçayı hep hatıratında tutuyor, arıyor, özlüyor adeta.


Şimdiki çocuklar, öyle sanal bir dünya ile iç içeler ki, sanki o dünyadan koptuklarında kendilerini adeta boşlukta bulacakmış korkusunu bile hissediyorlar. İnternet, bilgisayar oyunları, yeni nesil çizgi filmler vs. Hatta çocuk filmleri bile eskisi kadar ilginç gelmiyor artık bana. Belki artık çocuk olmadığım içindir. Biz akşam olduğu zaman yorgunluktan tv bile zor izlerdik. Bir uykudan öncemiz vardı, Adile Naşit'in sunduğu, onu bile heyecanla bekler 5 dakika da olsa o masal ve çizgi filmi izler yatardık. Şimdi bir yığın kanal var, çocuklara özel çizgi film kanalları var, bilgisayar oyunları, internet üzerinde bir sürü çocuklar için web sayfaları var. Ama o yıllar gerçekten çok başka bir dönemdi. Sanki bu tip bağımlılıklar artık sosyal bir sınıf oluşturdu insanlarda. Bilgisayar oyunların takip eden, hatta onlarla internet üzerinde turnuvalar düzenleyen, sırf bu sayede bir sürü uzak ülkelerden insanların dostluklar arkadaşlıklar kurdukları sanal bir dünya üzerinde yaşıyor şimdiki çocuklar. İmkanlar çok fazla ama sanki mutluluk daha az tasvir edilir oldu. Bir çok çocuğun hayali bilgisayar artık hemen hepsinin evinde, hatta kucağında bir dizüstü bile var. Onlara göre bu pek dert gibi görünmesede gerçekten büyük bir DERT. İnternet devriminden sonra ise inanılmaz bir yaygınlıkla tüm dünyayı sardı. Bilgisayar ve internet üzerindeki bütün yenilikleri takip etmeye çalışan nesil bunuda geçici bir heves gibi gördü ilk zamanlarda. Msn, Yahoo chat, ICQ gibi eğlenceli sohbet programları bugün bile inanılmaz talep görüyor. Fakat son 10 yıldır bu tip programlar ve çocukları hatta gençleri bile sosyal bir bunalıma sürüklemeye başlayan internet üzerinden oynanan çok oyunculu oyunlarla tanışıldı. Teknoloji her geçen gün oyunların gelişmesine ve dahada ilgi çekici hale gelmesine, buda çocukların ve gençlerin oyunlara daha fazla yönelmesine neden oldu. Sanal kumar ortamlarını bu konunun dışında tutuyorum. Çünkü onlarıda eklersek bu işin sonu yok gibi. Fakat internet üzerinde oynanan bir çok oyunda gerçek para alınıp oyun içi hizmetler zaten veriliyor.

Fakat ailelerin ilk zamanlarda farkedemediği bir durum çıktı ortaya. Daha sonraları çocuklarının nasıl sosyal bir hastalık içinde olduklarını anlayan bir çok aile bilgisayarları kaldırma ve çocuklarını cezalandırma gibi bana göre yanlış yöntem ve tavırlara başvurdular. Kendilerince doğru olanı yaptılar belkide. Ama onlara basit bir soru sormak mümkün aslında:

” Siz bir anda sigarayı bırakabilir misiniz?”

Sosyoloji bir bilim dalı ve anlamı da "Gözlenebilir insan davranışları" demek. Bir çocuk en hareketli ve bir genç en deli çağlarını bilgisayar başında harcarsa geleceğinden de pek birşey beklenemez. (İSTİSNALAR HARİÇ) Gerçek hayata atılmamış, elinde bir mesleği olmayan, herhangi bir iş vasfı bulunmayan bir gençlik ve sonrasında gelen işsizlik problemleri. Küçük bir sorun gibi görünsede şu an ülkemizin en büyük problemi.

İki insanı daha doğrusu genci farklı yerlerde yetiştirmeye başlayalım. Biri tüm gün ve bazende gecesini bilgisayar başında geçirsin. Diğer genç ise küçük yaşta çalışma hayatına başlayıp insanlar içinde kendini geliştirsin. Çok değil, beş-altı yıl sonra aralarındaki durumu fark etmek hiç zor olmayacak, öyleki fark çok büyük olduğundan hemen göze çarpacaktır.

Bilgisayarla uğraşmak asla kötü birşey değil. Burada ayrımı iyi yapmak gerekir. Öyle teknoloji yüklü bir cihazı çözmek eğlenceli bile olabilir elbette kimilerine göre. Ama bunun amacı ve süresi sizcede önemli değilmi. İşi abartıp bütün gün aralıksız oyun oynamak başta sağlık olmak üzere bir çok yönde kötü etki yapmaz mı? En önemlisi de psikolojik sorunlar.

Eğlenceli sohbet ortamları, sinema, kitap okumak, daha önce görülmeyen yerlere gitmek. Bu kadar yaşanabilecek, yapılabilecek sosyal faaliyet varken neden bilgisayar oyunları? Bence gerçek sebep, sorunun ne olduğunun tam olarak bilinmemesinden kaynaklanıyor. Şimdiki gençlerin ve çocukların böyle basit şeyler yüzünden hayatlarını nasıl boşa geçirdiklerini bir nebzede olsa anlatmaya çalıştım. Okuduğum birçok makaleden satırlar aldım, kendi fikirlerimle harmanladım. Bilgisayar oyunları, internet gibi etkenler sosyal bir hastalık habercisi. Bana sorarsanız insanları birbirinden koparan, kendi içlerine kapatan, vurdum duymaz, bazende aşırı derecede agresif yapan belkide TV'lerden daha tehlikeli bir sanal platform. Ben böyle düşünüyorum. Herkesin kendince elbette bir fikri vardır...

 
Toplam blog
: 91
: 3105
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Yıllardır yazmadım... Şimdi yine devam.. Haftanın belirli günleri... Çünkü eskisi kadar vaktim yo..