Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kürt Açılımı'nda kimlik sorunu

Kürt Açılımı'nda kimlik sorunu
 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Türkiyeli.Ülkesine ve bayrağına saygılı. Etnik kimliği? Önemli mi?


TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞI...

Yıl 2004...

O sıralarda gündemde olan "Zana Grubu", İmralı'dan aldığı direktifle, hazırlanacak "demokratik ve evrensel anayasada", "Türklük" yerine "Türkiyelilik" üst kimliğinin benimsenmesini istiyor; "Kürt" alt kimliğinin siyasal, toplumsal ve kültürel yönleriyle tanınmasını da, bu talebin ayrılmaz bir parçası olarak vurguluyordu(1)

Bu sözlere şöyle bir bakıldığında, zararsız istekler gibi görünüyor. Bu istekler, bugün çoğu kimsenin dillendirdiği şeylerdir. Ama bu isteğin altında yatan ve çoğu kimsenin de fark ettiğiğini düşündüğüm "örtülü isteğe" bloğumun sonunda değineceğim.

Türklük ve Türkiyelilik...

"Türklük", anlamında ırk ya da soy öğesi bulunan etnik ve kültürel bir kimliktir; Kürtlük, Çerkezlik, Boşnaklık, Arnavutluk gibi..."Türkiyelilik" ise, bir ülkeye; adı Türkiye olan bir toprağa(vatana) bağlılıktır. Türkiye'de yaşayan bu farklı etnik yapılar, Türkiye'nin genel kültürü içinde farklı alt kültürleri yaşamalarına rağmen, bu farklılıkların siyasal kimliği tektir; o da, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı"dır.

Bu husus, daha başlangıçta yani 1924 Anayasası'nın 88. maddesinde "Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) ıtlak olunur" denerek belgelenmiştir.

Görüldüğü gibi, Atatürk zamanında bile, Türk ırkını öne çıkaran bazı çalışmalar yapılmasına rağmen, etnik köken ve din ikinci planda tutulmuş ve "vatandaşlık" kavramı ön plana çıkarılmıştır. Aynı anlayış, 1961 ve 1982 anayasalarında da sürdürülmüştür.

Ancak bu tür vatandaşlık kavramı, İmralı'daki Kürt vatandaşı(?!) ve onun dümeninde gidenler için bu Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı yeterli olmamaktadır. Çünkü onlar, Kürt kimliğinin de Türk kimliğine eşit bir siyasal kimlik olarak kabul edilmesini istemektedirler. Çünkü onlar, "ben, Kürt asıllı Türk'üm" yerine "ben, Türkiyeli bir Kürt'üm"(belki böyle değildir ama ben böyle istediklerini düşünüyorum) demeyi tercih ediyorlar.

Bir insanın etnik kimliği, onun üzerine yapışmış, aklına ve beynine kazınmıştır. Doğduğundan beri ona "sen Türk'sün"...vb "sen Kürt'sün" ya da "sen Müslümansın" denmiş, o yönde bilgilendirilmiş ve yönlendirilmiştir...

Bu şekilde yönlendirilmiş ve inandırılmış bir insanın kafalarını kesseniz, onun etnik ve dinsel kimliğini değiştiremezsiniz... Kendimizi onlar yerine koyalım ve biraz düşünelim; örneğin Kürt olduğumuzu varsayalım. Birisi bize gelse ve "kardeşim, sen Kürt'üm diyorsun ama, aslında sen dağlarda 'kart-kurt' şeklinde sesler çıkararak yürüyen Türk'sün" dese acaba ne yaparız?

Dün'ün bu gülünç yaklaşımları neyse ki, günümüzde azalmış ve başlangıçta muhayyel olarak görülen Kürt kimliği, bugün toplumumuzun büyük bir kısmı, hatta ülkemizin en üst düzeydeki yönetici ve bürokratları tarafından bile bir "gerçek" olarak kabul edilmiştir.

"Anayasal vatandaşlık" ya da "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı" kavramı ile bu gerçeklik, toplumsal ve kültürel yaşamımız içinde rahatça konuşulmaktadır ve de tartışılmaktadır.


Kürtlerin örtülü isteği...

Yukarıda, Erdal Şafak'tan aktardığım ilk paragrafın içinde geçen İmralı destekli "siyasal kimlik", baştan beri dillendirdiğim "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı" kavramını bir ileri aşamaya götürmek amacını güden bir istektir.

Bu, bazı demokratik hak ve özgürlükleri amacından saptırarak, tanınan "Kürt kimliğini" ve "kültürel özerkliği", daha geniş hukuksal ve siyasal bir temele oturtarak ayrılmaya yol açan "Türk-Kürt Federasyonu" isteğidir.

İşte bu olmaz...Bu kadarı fazla... Ne olur o zaman?

Şimdi, bloğumun başına koyduğum Türk bayrağına sarılmış, mavi gözlü kızımıza bakalım. Ben, bu resme baktığımda, bu kızımızın bende uyandurdığı ilk izlenim; "bayrağımıza ve dolayısıyla ulusal marşımıza saygılı bir vatandaşımız..." olduğudur. Kızımızın bu resminin bizde uyandırdığı izlenimi biraz daha ileri götürürsek, kızımızın, ülkesini sevdiğini, ülkesinin birlik ve bütünlüğünden yana olduğunu da söyleyebiliriz...

Şimdi, Türkiye bayrağına(bunu özellikle böyle diyorum) sarılı bu kıza etnik kimliğini sorma ihtiyacını hisseder misiniz? Örneğin, ben bu ihtiyacı hissetmem; onun bu fotoğrafı benim için yeterlidir.

Her haliyle kendini ifade eden bu kıza, hadi diyelim, merak ettiniz ve sordunuz...Diyelim ki, kızın cevabı:(x)

- Ben, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıyım... Ben Türkiyeliyim.

Siz, kem-küm ederek:

- Tamam...Orası öyle de, yani ben şey demek istedim..

- Sizi anladım, söylüyeyim. Ben, Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı Kürt asıllı Türkiyeli bir vatandaşım...

Bu yanıt sizi tatmin eder mi? Eder mi, etmez mi bilemem. Yine tekrarlayayım beni tatmin eder. Eğer tatmin olmayıp ona;

- Hayır, sen "Kürt asıllı bir Türksün" derseniz, onun Türkiye bayrağına sarılırken, bayrak ve ülke sevgisi ile unuttuğu ya da ikinci plana attığı etnik kimliğini hem ona hatırlatmış ve hem de onu rendice etmiş olmaz mısınız?

Diğer yandan, bu kimlik soruşturması, bir açıdan da kimlik ayrışması anlamına da gelmez mi?

Şimdi bana, "böyle bir Kürt var mıdır?" diye sorarsanız, size, "az da olsa vardır" yanıtını verebilirim. Örneğin, en azından DTP'ye oy verenlerin ve bu partinin mitinglerinde PKK bayrakları açıp PKK sloganları atanların dışında bu tür Kürtlerin olduğunu söyleyebilirim.

O zaman, bizim ya da devletimizin ve hükümetlerimizin yapması gereken ilk önemli şey, Kürt olduğunu söyleyen ya da kendini Kürt hisseden tüm vatandaşlarımızı, resimdeki kızımız gibi Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin bir simgesi olan bayrağımıza sarılmasını sağlamak olmalıdır...Bunun içinde ayrıntılı bir özendirme programı uygulanmalıdır.

Bloğumu bitirmeden önce, bu konudaki son gelişmelere de değinmek istiyorum. Abdullah Öcalan'a ait olduğu söylenen mesajlarda, Öcalan'ın "Kürt ulusu" sözlerini kullandığı söyleniyor...Hemen şunu söylemeliyim ki, tarihin hiçbir döneminde Kürtler bir ulus aşamasına erişememişlerdir. Ulus olmanın en belirgin işsreti dildir; ve Kürtlerin de, grameri ve kuralları olan bir dili hiçbir zaman olmamıştır.(Bir sonraki bloğumda bu konuya değineceğim)

Sonuç :

Kürt kimliğine, Türkiyeliliğe, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına, Türk bayrağına ve ulusal marşa saygıya, "ben Türkiyeli bir Kürt'üm" gibi deyişlere, kültürel özerkliğe(Kürtçe'nin eğitim dili olması dışında) EVET; ama, İmralı'dakinin ve yandaşlarının kimliğe dayalı "federasyon" şeklindeki siyasal yapılanma isteklerine HAYIR diyorum.

Bunları da, 25 yıldır akan kanlarımızın durması ve yürekleri dağlayan şehit cenazelerinin daha fazlasını görmemek için istiyorum.

cdenizkent
_____________ :

(1)
Erdal Şafak, "Diyarbakır seferleri", Sabah Gazetesi, 25 Aralık 2004
(x) Resimdeki kızın kim olduğunu bilmiyorum. Kimliği hakkında hiçbir fikrim yok. Bu fotoğrafı, internette gezinirken gördüm ve bloğumun ana fikrine uygun olduğu için aldım. Konuşmalar da senaryodur.
 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..