- Kategori
- Dünya
Bilim-Emperyalizm Evlenirse-2
Bilim ile Emperyalizm, bir çıkar evliliği yaparlar ve bu evlilikten sekiz çocukları olur. Gayrimeşru evlilikten olan Sekiz Çocuğun serveti, kısa sürede 3,6 Milyar Kişi'nin servetine eşit hale gelecektir. Bu servetin kaynağı "Aşırı Üretim", bedeli ise "Çevrenin (Hava, Su ve Toprağın) kirletilmesi ve bunun yol açtığı, her gün artan Sel ve Orman Yangınları"dır.
Bilim (Bilim İnsanları) Emperyalizmin emrine girerek, "çarpık gelir dağılımı"na ve "çevrenin aşırı kirlenmesine" alet olurken, “Bilim Ahlakı” neden devreye girmemiştir ve bir adım ötesinde de kamuoyununu, onları gelecekte bekleyen tehlikelere karşı neden uyarmamışlardır ?
Bu noktada “Bilim Ahlakı”nı sorgularken, medyanın da “Meslek Ahlakı”nı kısaca sorgulamamız gerekmektedir.
...
Medya : “Toplum ve kamu yararı için hayati olarak görülen Bireyler, Sorunlar, Olaylar ve Konular gibi Kamu Gündemi'ni belirlemede ve şekillendirmede merkezi bir rol oynamaktadır. Medyanın gündem belirlemesinin merkezinde, medyanın bize ne düşünmemiz gerektiğini söylemediği, ancak ne hakkında düşünmemiz gerektiğini söyleme sorumluluğu vardır.”
Açık ifadesi ile Medya'nın Ana Görevi : Toplum ve Kamu Yararı için hayati olayları gündeme getirmek ve bunlar hakkında düşünmemizi (bunların tartışılmasını) sağlamaktır. Örneğin, sel ve yangınlara neden olan “Sera Gazı Etkisi”nin öneminin ısrarla vurgulanması vb.
Bu yazıyı okuyanlar kendilerine, “Sera Gazı Oluşumu ve Etkileri”ni sorabilir ve medyadan edindikleri bilgilerle de bunu cevaplayabilirler. Eğer, bu konuda yeterli bilgi edinilmişse...
* * *
Şimdi gelelim, “İlim Ahlakı” ile “Meslek Ahlakı”nın ne olduğuna :
- Bilen İnsan, bildiklerinden (bilgisinden) sorumlu insandır. Özellikle bir Müslüman, bildiklerini uygulamalı ve onu başkasına da öğretmelidir.
- “Meslek Ahlakı” : Örneğin bir Hekim, bir Hakim ve bir Yöneticinin, "kendi çalışma alanında elde ettiği bilginin kendisinde saklı kalması ve bunları bir çıkar için kullanmaması"dır.
- “Bilim Ahlakı” : Öncelikle tüm insanları bağlayan genel ahlak kuralları, bir insan olarak İlim İnsanları'nı da bağlamalıdır. Ayrıca İlim İnsanları'nın elde ettikleri bilgiyi, insanların-canlıların-çevrenin hayrına kullanmaları mecburiyetleri vardır ki, onlar da bunun sonucundan etkilenmektedirler. Bunlara ek olarak, ilmi çalışmaları sırasında elde ettikleri bilgilerin, "yanlış kullanılacak alanlara aktarılmasına mani olacak, hatta buna imkân vermeyecekler"dir.
“Bilim Ahlakı” konusunda, ABD’nin ürettiği Atom Bombaları'nın Japonya’nın iki şehrine atılması sonucunda, feci şekilde öldürülmüş olan yüzbinlerce insanı, zarar gören çevreyi ve bu konudaki görüşleri örnek verebiliriz.
* * *
Bilim İnsanları ve Bilim Ahlakı
“Atom bombasının Hiroşima ve Nagazaki’ye atılmasının ikinci nedenini de Amiral Leahy açıklıyordu:
'Bilim adamları ve diğerleri bu denemenin yapılmasını istiyorlardı, çünkü bu projeye muazzam bir para yatırılmıştı.'
Toplam İki Milyar USD harcanan bu atom bombası projesinde yer alan (kişi), konuyu daha açık bir şekilde anlatıyordu :
'Bomba projesi başarılı olmak zorundaydı. Üzerine çok masraf edilmişti, bir kez başarısız oldu mu, biz bu kadar harcamanın hesabını nasıl verebilirdik ? Olabilecek tepkiyi düşünün bir kez… Zaman azaldıkça, Washington’da bulunan belirli çevreler, Manhattan (atom bombası) Projesi'nin başı olan General Groves’u çok geç olmadan bu denemenin yapılması için sıkıştırıyor ve ikna etmeye çalışıyordu. Bombanın tamamlanıp ve atıldığı zaman ilgili herkes, müthiş bir şekilde rahatlamıştı.' ” (1)
...
“BİLİM ADAMLARI GÜNAHI TATTIĞINDA”
Gerçeğinde tüm taraflar ne yaptığının çok iyi farkındadır.
"Başkan Harry S. Truman ile (2.dünya) savaş sonrası yaptığı bir görüşmede, Manhattan Nükleer Silahlar Projesi bilimsel yöneticisi J. Robert Oppenheimer, üzüntü içinde 'bilim adamlarının ellerini kana buladıkları, artık günahı tanıdıkları' yorumunda bulunur...” (2)
...
Nükleer Silah Üretiminin başındaki Profesör Oppenheimer, ne demiştir ?
Bilim insanları ellerini kana buladılar, günahı tattılar...
Bunlardan anlaşıldığına göre, bilimde Ahlak-Erdem olmamaktadır; eğer ilmi geliştiren insanda AHLAK-ERDEM YOKSA.
“Modernleşme (!)” ile kastedilen, paranın-gücün birkaç elde toplanması, birkaç kişinin (8 kişinin) milyarlarca insanı sömürmesi-yoksullaştırması, geliştirilen nükleer silahlarla birkaç dakika içerisinde milyonlarca insanın yokedilmesi, çevrenin yaşanmaz hale getirilmesi ise;
İnsanlık, "Ahlaki olanları (erdemli olmayı) ve doğru olanları giderek geride bırakmış, onun yerine yanlışları kendine rehber edinmiştir".
...
Bu noktada İslam'ın konu ile ilgili uyarılarına bir parantez açıyoruz :
"İslâm ahlâkına göre, toplu yaşamak zorunda olan insanlık, bu yaşayışın uyumlu olarak sürdürülebilmesi ve iyiliğin hâkim kılınabilmesi için birtakım kurallara uymakla yükümlüdür.
İslâm ahlâkında başlıca toplumsal kurallar, dinî buyruk ve yasaklarla zaman ve mekâna göre değişmezlik kazanmış; her birey, iyiliğin yaygınlaşması ve kötülüğün önlenmesine kendi ölçüsünde katkıda bulunmakla yükümlü kılınmıştır. İslâm toplumunun en önemli ilkelerinden olan "emir bi’l-ma‘rûf, nehiy ani’l-münker" görevinin yerine getirilmesi, her müslümanın toplum içindeki konumuna, maddî ve mânevî gücüne göre katıldığı bir sorumluluktur.
...Hz. Peygamber bu görevin önemini ve kapsamını şu şekilde belirtir: 'Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülüğe engel olursunuz ve zalimin iki elini tutup onu hakka çevirir, doğruluğa zorlarsınız veya (bunu yapamazsanız) Allah, sizin iyilerinizin kalplerini de kötülerinkine benzetir ve daha önce İsrâiloğulları’na olduğu gibi size de lânet eder' (Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 17)...
Hz. Peygamber’in şu sözü, bu konuyla ilgili olarak normal şartlarda her müslümana görev yüklemektedir: 'Bir kötülük (münker) gören kişi, onu eliyle önlesin. Buna gücü yetmeyen diliyle karşı çıksın. Bunu da yapamayan (kötülüğe) kalben buğzetsin ki, artık bu da imanın en zayıf derecesidir'
Buna göre, “Kötülüğü el ile önleme” sorumluluğu, müslümanları toplumda 'iyiliğin kökleşmesini ve kötülüğün giderilmesini sağlayacak' bir siyasî güç meydana getirmek ve sağlam bir toplumsal yapı oluşturmakla yükümlü kılar. Bu sağlam yapı, 'vicdanı ve ahlâkı bozulmuş olduğu için kötülük işlemekten çekinmeyenleri', hiç olmazsa açıktan açığa kötülük işlemekten uzak tutar." (3)
* * *
Kimi İnsanlar :
Adaleti : Hırs, "Açgözlülük" ile,
Çalmayı : Kapitalizm, "Çağdaşlık" la eşleştiriyor.
...
Sonsöz :
- Dünya genelinde (2020 yılı yaklaşık) satılan alkollü içecek toplam tutarı : ~ 1,6 TRİLYON USD..
- Dünya genelinde satılan Uyuşturucu - Antidepresan vb. toplam tutarı : ~ 400 MİLYAR USD.
Özetle insanlar, "sahte mutluluk için", sahip olmadıkları yaklaşık 2 TRİLYON USD parayı harcamaktadırlar.
Gerçeğinde ise "Mutluluk", Adalet, İyilik ve Yardımlaşma'nın bir hediyesidir. Çalmanın ve Sömürmenin değil.
* * *
KAYNAKLAR :
(1) II.DÜNYA SAVAŞI. Liddell Hart.
(2) KARANLIK BİR DÜNYADA BİLİMİN MUM IŞIĞI. Carl Sagan, sy.285.
(3) KUR'AN. (diyanet/gov/tr.)