- Kategori
- Blog
Bir "Editör" ün günlüğüdür !

Sonbaharlar bu mevsimde, ruhları etkiliyor. Resimde, Şemdinli'de 'Sonbahar'
Hazan mevsimi geldi ya, yapraklar dökülüyor. Onların yerine çıkmak üzere yenileri, doğa tarafından hazırlanırken, bizim blog dünyamızda da bir “Hazan” rüzgârı esiyor. Bir o köşeden, bir bu köşeye. Bu bloğun sevimli çingenesi Sabiş, hep kendini editör ilân eder. Şimdilerde atlıya, eşekliye bile selâm vermiyor. Neden? “ baş editör” oldu da ondan ( Bunu kendisi söylüyor) Ama, Sabişin editörlüğü yine bizler için. En umulmadık ateşlerin içine dalıyor balıklama. Söyleyeceğini iki kelime ile söylüyor, “Cız” diye bir dokunup çekiliyor. Meleklerini araya sokup, kendisi sıvışıyor.
Biz de Çingenemizin rolünü çalalım dedik. Blog’daki kavgaların arasına, hayali bir editör gibi girdik. Şu bizim uslanmaz Pirmete’nin son yazısına yorum diye yazdım bu aşağıda okuyacaklarınızı. Gel gelelim, gördüğünüz gibi taştı da taştı sayfa. Onun kıymetli yerini işgâl etmek istemedim. Almadı. Mecbur oldum bloğa döktüm. Sevgili editörlerimizin ve blogcularımızın affına sığınaraktan. Kimseye taş atmıyoruz. Dokunmuyoruz. Mizahla hicvederek paçal yaptık. Gök kubbede bu konuda, benim de naçiz sedâmız kalsın diye. “Şöyle ki:”
Birbirinizle sövüşseniz de
Küsseniz de, dövüşseniz de
“Ayrıldık, ahan da!”
Deyip dönseniz, kürkçü dükkânına yine
Ayrılamazsınız!
“Editorya zor durumda” deseniz de
MB’ ğa bir şeyler oluyor deyip de
Sağ gösterip sol vuran,
Yanılıp yıkılanı
Paçası tutuşanları,
Kepenkleri kapatanları
Pencereden atılanı
Bacadan katılanı
Dikkatle izleriz.
Bizler, MB. Editörleriyiz
İnsanız,
Bazen şaşarız
Okuruz okumasına
Saat 9’dan 21’e
Hem dikine, hem enine
Çaprazlama, maprazlama
“O”, her ne demekse
Okur ha okuruz. Sinek kondurmayız.
Enine nanay,
Dikine nanay
Diye diye geldik biz bu günlere
Gidem gidem, nerelere gidem,
Ellere var da, biz yoh mi? diyem
Az gittik, uz gittik diyem,
Yan yattık, çamura battık,
Denizleri tükettik,
Kucak açtık her taraktaki bezlere
Diye diye bu günlere geldik.
Üç yılı geçti, MB’ açıldı açılalı
Birlikte yarıladık biz bu yolları,
Lisansüstü eğitimler aldık karşılıklı
Hukuk mukuk, guguk, imlâ
Bir o yana, bir bu yana
Adımız çıkmış Editorya’ya
Tanrı şer’lerden koruya
Her şeyin başı imlâ
Adımız “sayın editör” soyadımız, "komtere"
Diye diye ahan da geldik, bu günlere,
Bizim de canımız var, biz de insanız diye diye
Düşünen yok, bu editörler ne âlemde!
Bir sünger gibi, dertleri paylaşıp emerler
Blogcuların derdinden, neler neler çekerler.
Neredeyse sayınızla olacaksınız bir belde
Taşınacak dertler, şimdi belediyeye
Devran o devran, blog bahane,
Türkiye’de emsalsizdir Milliyet komtere
Elemtereşiş, kem gözlere şiş
Öyle atıp tutmakla olmuyor bu iş
Başka ihsan istemez, edilmese de gölge,
Accık Editörünüz konuşsun 3 senede bir kere
Hele kulak verin, bir de bizlere,
Cahit Sıtkı Tarancı’ya, olsun nazire:
“Bloglardayız, bunca uzun zamandır
Bu gün onbeş, Ay’ın yarısı eder,
Şaka maka ortasındayız ayın
Maaşın aldığın gün hemen biter
Gözünün yaşına bakmadan gider
Manava, kasaba borçlarım var
Benim mi Allahım bu bomboş cüzdan?
Ya bakkalda kalmış mı hiç insaf, âr
Neden böyle görünürsünüz düşman,
Yıllar yılı dost bildiğim manavlar
Giden gelse, dedem gelir bekarlık
Her yıl biraz daha arzuladığım
Bir maaşla evlenmek hıyarlık
Değil mi ki, her ay aldığın
Neyine yaparsın bir de kibarlık?
Neylersin, dertler bitmez aybaşında
Maaşın yetmiyor, söyle n’olacak?
Her aybaşı kaynanan sofra başında
Bir şişe rakıyla neşen olacak
Kraliçe misâli, karın karşında…”