- Kategori
- Psikoloji
Bir annenin dünyasından otistikçe sesleniş
(Sahne dışından sesleniş, fon müziği, slaytlarla görüntü)
- Onlar birer otistik. Özel insanlar, kültürleri farklı, algıları farklı sizlerden. Düşünün… Denizin ortasında adalar, adalar arası iletişimi kurmazsanız,
yalnızlar, yalnız kalmaya mahkumlar, yalnız kalmaya… (Sahnede otistik insan görüntüleri dram-güldürü karışımı) (Sahneye bir anne gelir)
- Evet, bende bir otistiğim. Duygularımı anlatmak en güç noktam. Oysa büyük Yaradanım içimi dökecek frekansta “ol” deseydi, şöyle ifade ederdim kendimi;
Ben Emiralem Otizm Merkezi’nde eğitim alan bir otistiğim. O geniş otizm yelpazesinin bir yerindeyim. Biliyor musunuz o yelpazenin uç noktalarında dünyada
isim yapmış ünlüler çok. Sanatçı mı, bilim adamları mı dersiniz.
İşte Van Goklar, Ayn Steinler, Tempra Grandinler, Fazıl Saylar…
Van Gok en verimli tablolarını akıl hastanesine kapatıldığında yapmış. Ayn Stein çok geç konuştuğunu biliyor musunuz? Bana gelince o geniş yelpazemin,
siz deyin orta yerlerindeyim. Hıh deyip otistik doğmuşun anamdan 2. yılda başlamış bu otistik serüven. Ailem beni kendi gibi insanlara benzemem için her
boya girdi. Oysa ben farklıydım. Normal akranlarımla iletişim kuramadığın için yalnızdım. Çoğu zaman dışlandım. Ne onlar bana, ne ben onlara ulaşabildi.
Neden mi? Bana sorarsanız iki insan kültürü arasındaki farktan, belki otistik duvarı aşamayışımdan, iki adım ileri bir adım geri gittim, geldim.
Bugün artık yetişkin bir otistiğim. Çeyrek asırı geride bıraktım. Öğretmenlerim, annem babam, hele ergenlik dönemi panik ataklarımda yardımcı oldular. O
kadar anılar yaşattım ki onlara; Ankara Garında kayboluşumda, denizin derinliklerine yüzüşümde onların çaresizliklerini görür gibi oluyorum. Hala kalabalık
ortamlar, karmaşık olan her şey beni korkutuyor. Kendimi boşlukta, güvensiz hissediyorum. Öğretmenlerimin de bildiği “yeter, yeter, yeter” lere sığamayacak
kadar rahatlamak istiyorum.
Ünlü Otistik Hayvan Bilimci Tempra Grend’in rutinler kaygılarımı azaltıyor diyor kitabında. Bende rutinlerimle rahatlamaya çalışıyorum. Rutinlerim mi? Her
gün evde, okulumda, tek düze yaptığım işler. Bana düşen ev işleri hasta olsam da ben yapmalıyım. Her şey yerli yerinde olmalı. Açık kalan bir çekmece, evdeki
dağınıklık beni çok tedirgin eder. Hayatımdaki değişiklikler de beni tedirgin eder. Bunlara siz isterseniz takıntı deyin. Rutinler kaygılarımı azaltıyor.
Evimde, Sabahat Akşıray okulumda rahat, kaygılarım az, her gün yaptığım işler var çünkü karmaşık değil. Okulumdaki aktiviteler beni rahatlatıyor. Tanrı
bizi farklı yaratmış. Bu yüzden özel insanlarız biz. Siz normal görünen insanlar! Bize farklı bakıp, farklı davranmayın. Oysa bu dünyada normal görünen
sizlerin iletişimsizliği yok mudur? Problemi sadece biz mi yaşatıyoruz. Siz büyükler, bizi başkalarına benzetmeye de kalkmayın. Bizi olduğumuz gibi
kabul edin, kabul ettirin lütfen. Sevgili Büyüklerim; Bizler sizlerin desteğine her zaman muhtacız. Lütfen onur ve haklarımızı da koruyun. Çünkü bizler
kendimizi güvende hissederek yaşamak istiyoruz. Sevgiyle, sabırla aşılır yollar. Annemle farklı olsak da aynı şeyleri hissederiz biz. Demirden dağları eriten
sevgi yok mudur, Onları çok zorladığım olmuştur. Hele annem varya “yorgun savaşçı” derim ona. Hiç pes etmez; her anne gibi beni katıksız sever. Ben de
onu. Geçen gün bana damdan düşercesine “Ben ölsem ne yaparsın” diye sordu. Ben “hasta olurum” diye cevap verdim. Ama heyecanlandım. Yeni sorular sorulunca
yine karmakarışıklar, korkular yaşamaya başlayınca o meşhur yeter, yeter artık, yeterlerime sarıldım, feryat ettim. Sevgili Annem Seni mayası sevgiden,
sabır ve hoşgörüden oluşan bir ağaç gibi görüyorum. Gölgende serinlemek, rahatlamak, güvenli, dışlanmayan bir yaşam sürmek istiyorum. Sevgili Annem, donuk
göründüğüme bakma, seni hep yanımda görmek istiyorum. Çünkü sana güvendiğim gibi başkasına güvenemem. Hep elimden tut annem. Sen benim annemsin, direğimsin.
Temelimsin, suyum, ekmeğim, nefesimsin.
Bunlarsız yaşanmaz ki annem!
Sakın ha öleyim deme.
Buna hakkın yok, yok annem.