- Kategori
- Ruh Sağlığı
Bir babanın itirafları

Bugün, çok değer verdiğim, güzide ve nezih bir insan olan sayın Cemal Hüseyin Çağlar beyin, gençlerimizle ilgili bir blog yazısını okudum. Kendisinin yazısına düşüncelerimi apar topar yorum adı altında naklettim ancak daha sonra bu konuyla ilgili bir yazı yazmanın daha iyi olacağı kanaatine vardım.
Konumuz yarının gençleri ve öbürgünün yetişkinleri olan çocuklarımız ve bizim onların genç olduklarında ve daha ileride yetişkin bir birey olduklarında, ayaklarının sağlam basmaları ve sağlam birer psikolojiye sahip olabilmeleri ve nihayet sonraki kuşakları sağlıklı bir şekilde yetiştirmeleri için neler yapabildiğimiz ve neler yapamadığımız.
Ben, Orhan Gencebay'ın dediği gibi, nacizane kendi kızımı ve ilişkimizi örnek vererek konuyu irdelemek istiyorum. Benim kızım 2, 5 yaşında. Büyüdükçe ve dili döndükçe, her çocuk gibi bıcırıklıklarını yapıyor. Çizgi filmleri biraz fazla seyrediyoruz. Mecburen çoğul olarak söylüyorum. Meşhur Kalyu, Çiftlik Hayvanları (Otis) ve Sünger Bop favorilerimiz arasında.
Kızım doğduktan sonra, belli bir süre aşağı yukarı son altı aya kadar, kendimi iş hayatıma o kadar çok verdim ki, kızımın maalesef ilk 2 yılını nasıl geçirdiğini kaçırdım. Bazen resimlerine bakıyorumda 6 aylıkken ve 9 aylıkken, unutmuşum. Eşime soruyorum, yahu bu kız bu kadar toplu muydu, hiç hatırlamıyorum diye. Tabiri caiz ise tosbanak gibi, ay parçası birşeydi. (birşeymiş) Allah herkesin çocuğun bağışlasın.
Kendi kendime sordum, ben yurt dışında gurbette mi çalıştım diye. Hayır çalışmamıştım. Sabah işe gitmiş, akşam eve gelmiştim. Tüm gayretim, maddi bakımdan daha iyi olup, kızıma (kendime göre) güzel bir gelecek bırakabilmekti amacım. İşten yorgun argın geldiğimde, eşim yemeği hazırlıyor, alel acele yemeği yiyip TV'nin karşısına geçip, çok değil bir saat falan öylece TV ye baktıktan sonra koltuğun üzerinde uzunca bir süredir sızıp kalmıştım. Tam iki yıl böyle geçmişti. Bazen çok nadir olarak hafta sonları kızıma, oda en fazla 15 dakika ayırıp, ondan sonra yine iş hayatının vermiş olduğu bitkinlikle ve gelecek kaygıları ve tasalarıyla tam 2 yıl geçti.
Bir gün eşime dedim ki, yahu bu kız dayılarını ve amcalarını sevdiği kadar beni sevmiyor galiba. Hiç beni gördüğünde, onları gördüğü gibi tepki vermiyor. Eşimde bana, sen ona ne verdin ki, ne istiyorsun diye yüzlerce ton ağırlığında bir cümle sarfetti. O cümle o kadar ağırıma gitmişti ki, beni derin derin düşünmeye sevk etti. Önceleri de diyordu, çocukla hiç ilgilenmiyorsun, onunla oynamıyorsun, senden ilgi alaka bekliyor diyordu. Benim de bir kulağımdan girip, bir kulağımdan çıkıyordu. Savunmam ise, sabahtan akşama kadar para kazanacağım diye canım çıkıyor, ben sizin için çalışıyorum, sen idare et, ben sonra arayı kapatırım deyip hep birşeyleri erteliyordum. Dedim ya, bu körlükle 2 yılın nasıl gittiğin hiç anlamadım. Sanki o iki yılın tekrarı vardı ve maç tekrarı gibi onu yaşayacaktım. Kızımı daha iki yaşından kaybetmeye başlamıştım. Ben ne dersem tersini söylemeye başladı.
Bir günde alış verişe çıkmıştık. Yıl başı yaklaşmıştı. Kızım renkli renkli noel baba mumluklarını görünce, onlara dokunmak için hamle yaptı. Bende dur kızım yapma dedim. Benim yaşımda birisi yanımıza yaklaştı. Yap kızım boşver al bak dedi. Bende adama baktım. Ya kırar mırar şimdi dedim. Adam gülerek bana şöyle dedi. Kırsın be kardeşim, boşver, benim böyle bir kızım olsa oooo dedi. Tabi o kadar da yüz verilmezdi ama, galiba haibe dur kızım, yapma kızım diyerek çocuğun etrafına daima sınırları çekiyordum farkında olmadan. Bunu anladım. Baktığı parça taş çatlasın 5, 00 TL lik birşeydi.
Halbu ki ben kızımı o kadar çok seviyordum ki, hala çok seviyorum. Onun saçının teline zarar gelse, her baba gibi gözüm görmez kimseyi. O geceleri uyurken çok yanına gitmişimdir ve dua etmişimdir. Onu rabbimin iyilerle karşılaştırması için, her iki dünyada iyilikler vermesi için, bunu eşimde bilmez, kimse bilmezdi. Şimdi siz biliyorsunuz. Öyle zannediyorum bunu her baba yapmıştır ve yapıyordur. Zannediyordum ki, parasal yönden güçlü olursam, çocuğumda mutlu olacak. Halbuki mutlu olacak olan benim. Çocuğum olmayacak ve kızımın ihtiyacı para değil, sevgi.
Öyle ya ben köy ilkokulunda okudum, sıvası olmayan duvarları olan binaların içinde okudum. Sonrasında Master yaptım. Özel okullarda okumadım. İnsanın içinde olmalı. İnsanın içine de sevgi o güzel erdemleri yerleştiriyor.
Sevgimizi nasıl göstereceğiz? Bunu biliyormuyuz? Bir çoğumuz kendi büyüklerinden böyle bir muamele görmemiştir. Onlarla ilgilenmek, onlarla konuşmak, çok fazla zarar görmeyeceğini bildiğiniz bazı hatalarında, hatalı davranışlarında, sadece uyarmak ve hatasının sonucunu görmesini sağlamak bence tamamen etrafına sınırlayıcı engeller koymaktan daha iyidir diye düşünüyorum. Çok da fazla korumacılık, onları pasif ve korkak bir birey haline getirecektir diye düşünüyorum. Yada tam tersi, asi bir birey.
Bazı şeyleri farketmeye başladıktan sonra, akşam eve geldiğimde hiçbir şeyle ilgilenmeden hemen elimi yüzümü yıkayıp bizimkiyle ilgilenmeye başladım. Kucağıma aldım, o gün neler yaptığını sordum, sonra omzuma aldım, gerçi şimdi alıştı hadi beni omzuna al diyor. Beraber boyamalar yaptık, eğri büğrü çizgiler çizmeye başladık, maymun resimleri, çiçek resimleri yapmaya başladık. Küçüklüğümde bana sünnet ediyesi olarak Almanya'dan gelen ve özene bezene sakladığım mızıkamı bile kızıma verdim ve şimdi düttürü leyla birşeyler çalıyor kendince ve mutlu oluyor, konser veriyor bize akşamları.
Evet sabahtan akşama kadar çalışıyorum onlar için, ailem için ama bunu bahane edipte artık kendimi ailemden uzaklaştırmıyorum. Kızımla aramız düzeldi. Artık dayılarıyla ve amcalarıyla bile benle oynadığı gibi oynamıyor. Onun istediği tek şey sevgimiz. Annesini ve babasını bir arada görmek. Bize sarılmak ve birazcık kaprisler yapmak. Bazen kapris işini biraz büyütüyor ama napalım baştan hatalı olduğumuz için, belli bir yaşa gelinceye kadar idare edeceğiz.
Birde şunu farkettim, çocuklar eğer yapmasını istemediğiniz bir konu hakkında ona, o anlasa da anlamasada, önem vererek ve değer vererek konuşursanız, makul karşılıyarak (çikolata hariç) söz dinliyorlar.
Sevgiyle büyüyen bir çocuk , sağlam karakterli bir genç olur. Her nekadar çevresel faktörlerden etkilense de, yine de aileden köken ve temel eğitim sağlam olursa, o gencinde yanlış yollara sapma olasılığı o kadar az olur kanaatindeyim. Çeliği sertleştirmek ve mukavemet vermek için su verilir. Bizim suyumuzda sevgidir.