Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '12

 
Kategori
Güncel
 

Bir bayrağımızı indirmedikleri kalmıştı

Bir bayrağımızı indirmedikleri kalmıştı
 

Resim: Hürriyet


Bizde adetten oldu adeta. Kendi açlarımız, kendi işsizlerimiz, kendi belalılarımız dururken komşunun belalılarını alıp koynumuzda beslemek.

Eğer sen komşunun belalılarını alıp koynunda beslersen bir gün gelir o silah sana doğrulur, seni vurur. Tıpkı aşağıdaki haberde olduğu gibi…

22 Temmuz 2012 tarihli Hürriyet Gazetesinin haberi haberine göre;

"Gaziantep'in İslahiye İlçesi’nde 1500 Türkmen’in Lazkiye’den gelip çadır kente yerleştirilmesini protesto eden Suriyeliler, önce yetkilerle tartıştı sonra isyan çıkarttı. Sığınmacılar, Türk bayrağını indirip kendi bayraklarını astı. Polislerin silahlarıyla birlikte rehin alındığı olaylar, özel harekat timlerinin havaya ateş açarak kampa girmesiyle bastırıldı. Olaylarda 5’i polis, 1’i asker 7 kişi yaralandı. Yüzlerce Suriyeli, çadır kentte bulunan polisleri rehin alarak silahlarına el koydu. İsyanın duyulması üzerine çok sayıda kişi kamp önüne gelerek içeri girmek istedi. Kavga sırasında nizamiye binasının camlarını kıran Suriyeli mülteciler, kamptaki olay yeri inceleme aracı ve bilgisayarlara hasar verdi.”

Lafta Esad’ın zulmünden kaçan, hükümetimizin, Türk halkına sormadan danışmadan kucak açtığı zavallılara bak sen! Kendi öz vatanımızda, kendi toprağımızda Türk askerini, Türk polisini rehin alıyor, Türk Bayrağını indirip yerine kendi paçavrasını dikiyor, dikebiliyor!

Daha başımıza neler gelecek bakalım! Daha neler görecek, daha nelere susacağız.

Ben bu topraklarda doğan, büyüyen ve inşallah yine bu topraklarda ölecek, gömülecek olan bir Türk kadını, vatandaşıyım. Hani şu “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünün artık ırkçılık sayıldığı günümüz Türkiye’sinin vatandaşı. Bugüne kadar sağ olsunlar tek bir kalemlerini dahi görmedim, almadım bu ülkeyi yönetenlerden ama bizden hep aldılar. Bizden alıp bize sormadan sağa sola dağıttılar.

Hatırlarsınız. Bir ara yaklaşık 300 bin civarında Bulgaristan Türkü, Bulgar hükümetinin Bulgarlaştırma politikalarından kaçıp ülkemize gelmişti. Hiçbir ülke onlara kucak açmamışken ve yine bizim kendi derdimiz başımızdan aşkınken (o zaman da bir deprem sonrasıydı hatırladığımı kadarı ile) yalnızca ve yalnızca biz kucak açmıştık kendilerine. Sonra ne mi oldu?

Vizeler kalkar kalkmaz çoğu soluğu Bulgaristan'da aldı . Bulgar Vatandaşlığını geri almak için başvuruda bulunanların birçoğu da Bulgar ismi tercih ederek, kendilerine kucak açmış tek ülke olan Türkiye’ye teşekkür dahi etmeden geri döndüler. Çifte pasaportla hayatını idame ettilerenlerin olduğu da biliniyor.

Bursa’ya gittiğim bir ara görmüştüm, site içinde kendilerine verilen şahane evleri. İşte o zaman demiştim. Ben bugüne kadar vatandaşı olduğum ülkemin devletinden, hükümetinden tek bir kalem olsun görmedim ama işe bak, adamlara dört başı mamur siteler kurulmuş, daireler verilmiş.

Biz çok karga besledik bugüne kadar, çok gözümüz oyuldu. Terör örgütünün uzantıları olduğu bizzat başbakan tarafından defalarca deklare edilen dünün teröristleri bugünün siyasetçileri ekranları parsellemişken, genelkurmay başkanımız terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanıp içeri atıldı. Ve kimsenin sesi soluğu çıkmadı, çıkmıyor. Çıkanları da Silivri’ye, Hasdal’a tıktılar, tıkıyorlar.

Düşünüyor düşünüyor, bir türlü bulamıyorum. Bir hükümet kendi askerini, ordusunu nasıl bu kadar kötüler, kötülenmesine izin verir, göz yumar? Kimin bundan çıkarı olabilir? Ben bulamadım. Siz bulabilirseniz bana da haber verin.

Ya… İşte böyle. Sen, 90 milyonda bir yetişen, nadir yetişen, kendi genelkurmayını kodese tıkıp içeride çürütürsen, komşunun belalısını getirip koynunda beslersen, bayrağını da indirirler, askerini, polisini de rehin alırlar.

Daha neler gelecek başımıza bakalım. Bu baş bizde durdukça… !

Ve ben bu yazıyı yazarken altı şehit daha vermişiz, yedi de yaralı var. Başsağlığı dilemekten helak olduk! Ne denebilir ki?

Sen büyüksün, büyük düşün Türkiye'm (!) diyelim bari de hatırları kalmasın. 

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..