Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '08

 
Kategori
Öykü
 

Bir delinin hikayesi:çöküş

Bir delinin hikayesi:çöküş
 

Altı yaşında ya vardı ya da yoktu. Ama oyun arkadaşlarının en küçüğü en cılızıydı. Şu varki uzaktan baktığımda gördüğüm oydu sadece. O kadar haraketliydi ki top oynadıkları sahanın içinde bir o tarafa bir butarafa koşturup duruyordu.

Toprak yoları olan bu küçücük, derme çatma kulübelerin bir tanesinden bir çığlık kopu verdi. Neye benzediğini kimse çıkaramadı ya da sadece ben çıkaramadım. Bir anda tüm köyde sessizlik oldu. Top oynayan küçük çocuk bile bir an donup kaldı. Sonra sahanın kenarına doğru akmaya başladı yavaşça. Birden sanki beyninde şimşek çakmışçasına koşturuverdi, çığlığın koptuğu yere doğru. Diğer çocuklar baka kaldılar arkasından. Sanki herkes bu küçük derme çatma eve doğru akıyordu. Küçük çocuk eşikte kala kaldı. Arkasından gelenlerde öylece kaldılar. Yaşlı bir kadın kendini yere atmış, kendini parçalamaya çalışırmışcasına dövünerek. "Yalan de. Yalan de" "Yalan de" diye bağıryordu. Kadın eşikte duran çocuğu görünce dona kaldı. Elini uzattı küçük çocuğa ama titredi yarı yolda kaldı. Yere baktı .Kabahat işlemiş küçük bir çocukgibi. Ellerini dizine birleştirdi. Bir şeyler mırıldanıyordu.Söylediklerini kendiside duymuyormuş gibi başını sallıyordu. Gerçi söylediklerinden kimse hiç bir şey anlamıyordu. Çocuk bile. Ama babaannesinin bu garip halindeki esrarı küçücük yüreğinde tartıyor bir yerlere koyamıyordu. Evin karanlığından bir inilti daha koptu "Gel torunum. Sana diceklerim var hele." Yaşlı bir adamın son gayretleri inilti gibi çıktı. Son sözü sanki boğazına kör bir bıçak dayamışlardı da kesilme sesiydi. Ama dede babaaneden daha kuvvetliydiki eli yere düşmedi. Çocuk bunun üstüne dedeye doğru adım attı, ama yaşlı kadın öyle bir inilti çıkartıki çocuk durakalmıştı. Yaşlı kadının arkasında durakaldı. Dede ayağa kaltı. Torununu yanına oturttu ama gözyaşlarını gizleyemiyor, derin derin aldığı nefesi düzeltemiyordu.Ağzını açacak olsa daha büyük kıyametler kopacagını düşünüyordu. Çocuk tek bir söz etmeden öylece kaldı. Yaşlı adamla kadının hıçkırıkları arasında gelen komşular kapıdan içeri giremediler. Birbirlerinin kulaklarına eğilip hep bir şeyler söylüyorlardı. Vah vah sesleri yankılanıyor ve ardından hıçkırıklar duyuluyordu. Kimin niye ağladığını bilemedi çocuk. Niye herkesin burada ağladığını düşünemiyordu.

Bir zaman sonra, bir çocuk koşa koşa bahçe pasını çarpıp, kalabalığı yara yara kapının öğnüne kadar gelmişti. Öyle nefes nefese kalmıştıki, bir kaç defa öksürmesi gerekti. Bir komşu kadın içeri girme cesareti gösterek çocuğa bir bardak su verdi. Sonra yaşlı kadının yanına çöküverdi. Ellerini kadının dizlerine koydu. Suyu içen çocuk kendine gelmişti. Bir kamyon yaklaşıyor demesiyle, kapıda korna sesi duyuldu.Kapıya en yakın olan adamlardan biri bahçe kapısından dışarı çıktı.Konuşma olduğu duyuluyordu ama ne konuşulduğu anlaşılmıyordu.Kapıya yakın kadınlar duymayanlara fısıltıyla tercüme etti ve bir anda haykırışlar arttı.

Biraz önce bahçe kapısından çıkan adam içeri girdi. Dedenin kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Yaşlı adam yerinden kalkamadı, sadece torununa bakakaldı. Sonra kapıdan üstü örtülü sandıklar geldi. Çocuk halen anlamamıştı. Ne tek kelime söylüyor ne de gözlerini kırpmaktan başka bir hareket yapmıyordu. Sonra kulübenin ortasına iki tane tabut konuldu herkes çocuğa bakıyordu. Halen hiç bir şey söylemeyen çocuğa bir kadın sarılmak istedi. Ama çocuk gözlerini tabutlardan alamıyordu. Hiç bir hareket olmak sızın öyle bakıyordu.Kadını eliyle itti. Herkes bu hareketten sonra sesizce ağlamaya başlamıştı.

Akşam oldu. Bir bir komşular gitmeye başladı . Genç bir kadın çocuğun yanına gelerek " Gel seni bize götürem. Bu gece Recep`lerlen koyunkoyuna yatıver." dedi. Çocuktan hiç ses gelmedi, sadece başını salladı sağa sola. Kadın gitti. Çocuk orada , tabutların içinde, kimin yattığını bilmiyordu ama bir an bile oradan gitmek istemiyordu. Sonra başka bir kadın daha geldi yine çocuğa sokuldu bir şeyler söyleyiverdi.Bu defa çocuk söyleneni duymamış gibi hiç bir tepki vermedi. Sadece tabutlara bakıyordu. İçinden bir ses tabutlara yallaşmasını söyledi.Yerinden kalktı. Kaç saatir yaptığı tek hareketti. Tabutların başınagitti. İki tabutun ortasına oturdu. Bir zaman sonra eliyle tabutların üstüne örülmüş örtüleri kaldırdı. O an bembeyaz kesilmişti. Gazlambasının ışığında bile beyazlığı gözüküyordu. Yemek getiren komşu kadının yanındaki çocuğun bir tanesi " Ana Ali`ye bak" diye inleyiverdi. Bunu gören kadın elindeki tepsiyi yere bırakıverdi. Ve koşup çocuğa sarılıverdi. Çocuk hiç bir tepki vermiyordu. Ağlamıyor gülmüyordu. Kadını eliyle ittirdi. Dışardan başka biri, içeri girene kadar diğer tabutunda üstünü açmıştı. Dışardan gelen adam, çocuğu kaptığı gibi dişarı çıkartmak istedi ama çocuk hışımla adamın elinden kurtulup tabutların ortasına oturu verdi.

Sabaha kadar Ali`yi kimse yerinden kıpırdatamadı. Ali sanki söylenenleri duymuyor.Yapılan hareketleri görmüyordu. Ali iki tabutun ortasında bir sağına bir soluna bakarak, kalakaldı.

Sabah ezanın sesi duyuldu. Bir süre sonra camiden cıkanlar cenaze evine geliyordu. Ali halen aksamki oturdu yerde, tobutların ortasındaydı. Kimse onu oradan kaldıramamıştı. Ama Ali de bir değişiklik vardı. Onu görenler bir adım geriye gidiyorlardı. Saatler sonra kadınlarda ellerinde tepsilerlelerle kapının öğnüne doluşmaya başladılar. Ali`yi gören kadınlar, tepsilerini yere bırakır bırakmaz, çocuklarının elinden tutan doğru eve gidiyorduı. Çocuğunu getirmeyen kadınlar, bir köşeye siniyordu. Güneş iyice gözünü göstermeye başlamıştı. Yaşlı adam yorgun elleriyle gözlerini silip yerinden doğrulmaya çalıştı . Sanki bir çınar devriliyormuşçasına çatırtılar duyuldu. Akşamdan beri yaşlı adam da yerinden kıpırdamamıştı . Yerinden kaltı tabutların üstünü örtmek için egildiğinde torunun beyazlamış şaçlarını gördü. Torununa sarılıp ağlamaya başladı ama torunundan en küçük bir inilti, ses duyulmuyor, gözünden bir damla yaş dökülmüyordu.Bir kaç dakika öyle kalakaldılar sonra yaşlı kadında sarıldı kocasıyla torununa . O daha sesli ağlamaya başladı. Ama torununda yine bir kıpırtı yoktu. Yaşlı adam torunun elinden tuttu. Yerinden kalmak istemeyen torununa sadece baktı. Sonra birlikte dışarı çıktılar. Sofranın bir tanesine oturdular. Çocuk arkasına bakacak olsa dedesi ona bakıyordu. Kadınlardan biri elleri titreye titreye bir bazlamanın içine biraz peynir sarıp verdi. Çocuk bir süre öyle kaldı. Dedesi çocuğun elini ağzına götürdü. Dün sabahtan beri bir sey yememişti. Oyun oynadığı için bırakıp yemeye gelmemişti. Komşu kadınlardan birisin bir parça bazlama arasına koyduğu bir peyniri yemişti. Şimdi ağzına götürdüğü bazlamayı ısıramıyordu. Yanına oturan babaannesi küçük bir parçacık kopartarak ağzına soktu. Çocuk ağzındaki parçayı her çiğnemeye çalıştığında, ağzındaki parça artıyordu sanki. En son yutmaya karar verdiğinde sanki boğazından aşağı bir taş parçası iniyordu. İnemedi boğazında takılıp kaldı.

Dedesi sofradan kalktı. Bahce kapısından çıktı gitti. Arkasından da birçok arkadaşı ayaklandı. Ali de bir süre sonra tabutların ortasına, kalktığı yere oturdu. Çok zaman sonra dedesi geri geldi. On kişide onunla birlikte geri geldi. Tabutları aldılar odanın ortasından.Yavaşça çıkıp gittiler. Öğlen ezanın sesi duyuldu bir zaman sonra ve bir sela okunuyordu. Ali bunları duymuyordu sanki. Hoca herkesi cenaze namazı için camiye çeğırıyordu. Sonra yaşlı bir kadın geldi Ali`nin elinden tuttu.Bu defa Ali itirazsız yerinden kalktı. Bir yanında kendini yerden kaldıran yaşlı kadın diğer tarafında babaannesi yürüdüler. Cenaze namazı kılınmıştı. Tabutlar önden ahali arkadan yürüyorlardı. Ali`yi gören çocuklar donup kalıyorlardı. Zaman sonra mezarlığa gelip durdular. Yanyana iki mezar kazılmıştı. Ali`nin duymadığı seslerle dua edildi. Cenazeler gömüldü.

Yaşlı bir kadın yine tuttu Alinin elinden ve geri döndüler.

 
Toplam blog
: 18
: 1166
Kayıt tarihi
: 07.10.08
 
 

Hayatımız savaşmakla geçerken, biz herkesle hatta kendimizle bile savaşıyoruz. Herkesle savaşmaya ha..