- Kategori
- İlişkiler
bir dilek tuttum...
pembemsi şımarıklıklar...
Şimdi bir kıyıda mıyım süt liman, yoksa bir yaz gecesinin serinliğinde sahildeki bir ateşin yanı başında mı? Veya her iki tarafında sarp kayalıkların bulunduğu, derin bir uçurumun iki yakasına halatlarla tutunan, üzerinde çürük ahşap tahtaların yer aldığı bir köprünün tam ortasında mı? Siyah ve beyazın inatçılığında, asiliğinde, asaletinde.
Bir dostluk ilişkisi kendisini en çok kırgınlıklarda, ayrılıklarda temize çekiyor ve ne kadar derin ve anlamlı olup olmadığını o an görebiliyoruz. Ama yine de devamlı kendisini haklı görenler daha çok düşünsün ve gözleriyle o her gün bakılan aynada daha çok kendileriyle karşılaşsınlar bence… Ve unutmayalım ki herkes dostluğunu; bakış açısının, samimiyetinin, içtenliğinin ve ruhunun yüzölçümleri kadar yaşayacaktır.
Düşününce bazen susmak bir çılgınlık gibi geliyor! Çılgınlık, çocukluk, şımarıklık, düşüncesizlik, inatçılık vs. Ortada bir doyumsuzluk, bir yarım kalmışlık hissediliyor sanki, içinizde hissedilen sürekli bulantı gibi bir şey. Dayanılmaz… Bazen de kalkıp derin bir kuyunun içine çaresizce haykırır gibi, çaresiz...
Yine de pırıl pırıl insanlar olarak kimse boğulup gitmesin bu kirli havada. Ve geride ne kadar kalan varsa dostluklar o kadar aslında, sıcaklığı ile, içtenliği ile, kıskançlığı ile.
Dostluğun, bencil yanımıza bir itiraz olduğunu okumuştum. İçimizi ısıtan, güven duygusu veren, şımarık, ruhumuzu dalgalandıran, deli dolu bir duygu fırtınası. Niagara şelalesi gibi…
Diğer taraftan kısır bir döngü içindeki hep aynı saplantı gibi bana göre sen, sana göre ben daha çok kaçarız yüzleşmekten. İşte tragedya burada yazılmaya başlanıyor. Sonrası malum…
Bir dilek tuttum demiştim, dileğim; dostlukların gülümsemelere karışıp yanaklarda iz bırakması düşüncesi ile bu yazının da bir köprü olması.
Aşağıdaki satırlardaki duyguları kaleme alanı bilmiyorum ama o kadar güzel yansıtmış ki eklemesem olmazdı;
<ı>Hani diyorum da, insanın gerçekten mükemmel bir dostu olsa...
'Ona', şöyle, içine sindire-sindire, kocaman bir sarılsa...
Yüreklilikle söylediğiniz...
'Canım benim!.. dediğiniz...
Telefonda bile saatlerce konuştuğunuz, sıcacık biri...
Özlediğinizde, hayal kurduğunuzda yanınızda o var mı?
Sizi hiç yalnız bırakmayan biri...
Cesur, sempatik, azimli, kararlı...
Arayan, soran, 'Seni özlüyorum' diyen biri.
Böyle bir canlı ile her şeyi konuşabilir, paylaşabilirsiniz.
Yanıltmaz!
Anlayışla karşılar her şeyi...
<ı>Hataları, günahları-sevapları her bir şeyi konuşabilirsiniz onunla...
bir arayış içinde olmanıza gerek yoktur.
O kendiliğinden çıkagelir zaten.
Bir gün bir bakarsınız, karşınızda...
Bir de bakmışsınız sımsıcak sohbetler, derin konular, sırlar, paylaşımlar...
<ı>
<ı>Bir dost bulun! Ama gerçek olsun.
Aradığınızda işinizi değil, sizi soran...
Kötü gününüzde ev sahibi, iyi gününüzde kiracınız olsun.
Anlatsın, konuşsun, açık-seçik, korkmadan yaşasın. Güvensin!
Bir kartal kadar haşin, bir maymun kadar şaklaban, bir ceylan kadar narin olsun.
Doğruları söylesin. Gözleriyle ve kalpten konuşsun.
Yaşasın! Doya doya yaşasın, doya doya yaşatsın.
Beyninden değil, yüreğinden versin. 'Olsun varsın!
Paylaşırım.' desin.
<ı>Bir dostunuz olsun.
Sizi ve benliğinizdekileri paylaşsın... Dost olsun! Ama Gerçek bir dost..
Hiçbir şeyden yılmayan…
<ı>
<ı>
<ı>
<ı>
(Resim: İnternet)