Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir facebook ziyareti...

Bir facebook ziyareti...
 

Bizim oralar...:)


Sabah erken gelirim işe. Bugün de öyle yaptım. Bilgisayar açılırken çayımı aldım, vizit bekliyordum, 'zaman var daha'. İnternete girdim... Elektronik postalarıma baktım, fotoğraf klübüne son yüklediğim fotoğrafımla ilgili yorumları okudum, MB sayfama girdim, okunma sayıma, yaplmış yorumlar baktım, kim en çok okunmuş, en yenilere şöyle bir göz attım... Vizitten ses seda yoktu hala. Facebook sayfama da bakasım geldi, ne zamandır uğramıyordum ya...

Şifre vesaire...Sayfa açıldı. Arayan soran, reklam, grup davetleri felan...
Posta kutusunda mesajlar vardı.
Gecikmiş bir doçentlik kutlaması ile karşılaştım önce. Kutlama cümlesi güzeldi, gülümsetti:
'yau duydum çok sevindim, sen dünyayı tersine çevirirsin, dönmüyorsa döndürürsün valla...'

Sabah sabah güç verdi...

Bir listeye eklenmiştim, asistanlık yıllarında gece gündüz bir arada çalıştığım, 'sen çayı koysan, ben devam ederim bebekleri beslemeye, ateşleri de alırım...' diye pazarlığa tutuştuğum bir hemşire eklemiş beni listesine onay istiyordu, onayladım...Sayfasında bir tur attım: Nişanlanmış, yakında düğünü varmış, fotoğraflarını gördüm. Gülümsetti, pek sevindim habere, en iyisini hakeder diye. Onu görmeyeli...Saymaya üşendim valla yıllar yıllar olmuş, ama gülüşü aynı tazelikte...

Bizim kuzen, sesi sedası çıkmıyor, yeni işi başka bir şehirde, ilk kutlamadan sonra daldı kendi alemine...Haberleşmeyeli aylar oldu desem yeri. Fotoğraflar yüklemiş sayfasına benimkilerden bazılarına küçük birer not koymuş...

Açtım baktım, biraz kilo almış, pek gülmüyordu sanki, hüzünlüydü bu fotoğraflar, bu notlar...Gizliden gizliden...İçin için hissettim, ya da öyle hissetmek istedim...Bir notta diyor ki, 'yau Bu budapeşte Tuna felan, aynı bizim orada derenin kenarındaki evlere benziyor...' Evi özlemiş kerata, Budapeşteyle bizim oraların alakası yoktur aslında...Hemen arayıp sesini duyasım geldi. Şaşırdı haliyle ama sevindi galiba...

Vizit haberi geldi. Sayfayı kapatıp aşağı koşturdum.

*****

Vizit bitti, odaya döndüm ve düşündüm:

Çağdaş zamanlarda çok hızlı yaşıyoruz. Hız bize 'unutturuyor', hızla yalnızlaşıyoruz. İnsan sevdiklerini aklından geçiriyor, 'dur bir arayayım' diyor...Sonra çağdaş zamanların zamansızlığı bu cılız kararın üstünden dozer gibi geçip gidiyor...Arayıp sorma işi başka güne kalıyor ve o gün geciktikçe gecikiyor. Hiç de utanılmıyor.

Hasbelkader karşılaşınca sevdiklerimize 'yau işgüç arayamadım' deyip çıkıyoruz...Karşımızdaki de en az bizim kadar utanmaz ya, affediyor hiç takmıyor kafasına, bu böyle sürüp gidiyor...

Çağdaş zamanlarda 'unutarak' yaşıyoruz. Bazı büyük sözcüklerimizi küçültüyoruz, cebimize saklıyor, sonra dönüp bakmıyoruz...

'Bizim oralar', 'bizimkiler', 'tanıdığım güzel insanlar'...Benim için ferah, sevecen, cıvıl cıvıl, 'büyük' sözcüklerdir aslında...Cebimin saklısındadır işte. Bir şey hatırlatmasa aklıma gelmez. Kuzenin klavyesinden düşmüş küçücük notu, gecikmiş bir kutlama, bir nişan haberi...Hatırlattı...

Bu 'unutturan' çağdaş zamanların Facebook ziyaretlerinden başka bir çaresi yok mu acaba?

 
Toplam blog
: 146
: 1061
Kayıt tarihi
: 05.12.06
 
 

Hep yazmak istedim. İnsan düşüncelerini yazıya dökünce kendi başınadır çünkü, kaygısız, katıksız ..