Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir farem var

Bir farem var
 

Artık benim bir farem var. Bir küçük yaratık, korkak, ürkek küçücük bir yaratık.

Evimde oturmuşum dağ başında bir evde. TV izliyorum kimse yok evde. Bir ben varım, birde fare varmış. Oturduğum koltuğun önünden geçip komidinin arkasına geçiyor. Hanım hanımcık, efendice kibar ve sesiz.

Bir an şaşırıyorum. Benim evimin misafiri bu hafif tombul, belli ki yavru bir tarla faresi bir an ne yapacağımı şaşırıyorum. Komidinin arkasında duruyor belliki. Kaçacağı bir yer yok. Zaten evde eşya az, yaklaşıp komidini duvara doğru itiliyorum. Bir müddet duruyorum. Acaba ne oldu ezildimi? Ezilmemesi lazım, çünkü itelerken komidini bir yumuşaklığa değmedi. Olduğu gibi duvara yaslandı. Tekrar yerime dönüyorum. Yarın bir zehir almalı ve komidinin arkasına dökmeli ve onu yiyince ölmeli. Veya bir kapan almalı yakalamalı. Veya bir kedi getirmeli eve dışarıda bir sürü kedi var. Acaba ne oldu? Bir süre sonra sesler geliyor komidinden. Demekki arkada bir boşluk buldu diyorum içimden, orada sıkıştı çıkamıyor...

İyi o zaman dursun açlıktan ölür. Ne yiyecek bu garip yaratık?

Sonra aklıma geliyor ansiklopedi bilgiler. Fareler aç bir şekilde yemeden içmeden çok uzun bir süre durabilirler diye aklımda kalmış, hay Allah başka bir çare düşünmeli...

Sabah olsun bakalım ne olacak? Sabaha kadar uyur uyanık onunla çatıştım belki rüyamda belki yakaza aleminde.

Sabah komidinin yanına gidiyorum sesler yok belkide kaçtı. Komidinin alt çekmescesini yavaşça açıyorum önce fark etmiyorum sonra orada öyle büzüşmüş duruyor başı yere eğik sanki cansız gibi. Hemen kapatıyorum. Orda duruyor. Hay Allah ne yapmalı. Belliki artık ordan kaçamıyacak. Acıkmış olmalı, bir şeyler yemek istiyordur... Azıcık ekmek versem mi?

Çarşıya gittim. Fare zehiri aldım. Eve geldim. Öldürmem gerekiyor. Fakat yem olarak hazırlanmış zehiri nasıl çekmecenin içine koyacağım. Yavaşça gene açıyorum. Gene büzüşmüş duruyor. Bana bakmıyor. Kafası yere eğik öylece duruyor. Zehiri oraya koymam mümkün değil. Hem fiziki imkansızlık var, hem de silahlarımız eşit değil. Ben çok üstünüm hem de çok büyük. Hem de teslim olmuş. Cenevre antlaşmasına bile aykırı... Kalsın orda. Arada bir ekmek veririm... Arada bir sesler geliyor... Kurtulmanın yolunu arıyor, ama kurtulamıyacak... İkimiz de mutsusuz… Böyle olmayacak… Hem gürültü yapıyor, varlığını unutturmuyor... Ne yapsam?

Ne yapmalıyım? Okurlarım bana akıl versin... Üç gün daha bekleyeceğim...

 
Toplam blog
: 115
: 1244
Kayıt tarihi
: 17.07.06
 
 

Tek düşüncem yaşadığım dünyayı nasıl yorumladığımı başkalarının bilmesidir. Aslında yorumun özünde t..