Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Temmuz '08

 
Kategori
Kitap
 

Bir felsefe ki; bir kitap olur binlerce yorumu yapılır

Sizlerle bir felsefeyi paylaşmak istiyorum.. Bu; tüm kutsal kitaplarda geçen ve çözümlenmesi gereken bir öğreti aslında.

Malum üç aylara girdik. Bu aylara dair yıllardır birçok açıklamalar yapılsa da, her seferinde yeni okuyormuşçasına bıktırmadan yenilenen bilgileri ihtiva ederler. Bir Hadis-i Şerif den hatırladığımca; Her şeyde bir hayır gizlidir. Ayların içinde Ramazan, onun içinde Kadir gecesi, günlerin içinde Cuma, namazın içinde ikindi……Ve her şeyin içinde gizli bir an vardır. Ancak akil bir kul hiçbir an'da gafil olmayandır. O “an” ki Dem olan bir su katresi gibi damlayıp yayılan bir nur gibi, tarifi zor, yakalaması güç bir an ve bu noktada biri sanki sizi çağırır, dua etme ihtiyacı duyarsınız aniden.. O an, bilin ki size icabet etmek üzere bir görevli bulunmaktadır. Biliriz ki Kuran-ı Kerimde ikram olunan bize ilimdir. Düşünen akıl sahiplerine hitap eden bir İkram olduğundan Kuran-ı Kerim deriz. Buna göre dua ederken hiç ben gibi elleriniz açık ne dilesem diye kalakaldınız mı? Tabi ki vatanımıza, milletimize, dostlarımıza, ailemize Allah zeval vermesin. Daim bunu deriz.. Ama anlatmak istediğim hiç kendiniz için olmasını istediğiniz bir dileğiniz oldu mu?

Yıllar önce, Kuran-ı Kerimde bir ayette; ”Biz onların ömrünü uzattığımızda, zamanı tersine döndürürüz”, ya da akıllarını azaltırız anlamında algıladığım bir mealin tefsir kısmına haddim olmadığını düşünerek Allah bilir demiştim. Hele bazı ayetlerde zaman ölçüt olarak alındığında tamamen göreceliydi. Örneğin “Kehf suresinde; Uyurlar için ; ”Onların adedini ve uyku süresini onlar hesaplayadursunlar…. Kimi yedi kimi dört dedi… Kimi kırk yıl dedi.. hayır onların zamanını Allah bilir” vb gibisinden. Bizim senemize göre ya da misli kere sevaplarda, adetlere dalan kişilerden olamadım bu yüzden… Bir kez ALlAH DESE AŞK İLE İNSAN, diyene uydum, yetmiş bin Tevhid ve kırk Yasin yerine… Bir kez anlayarak, ölüler için değil nefsim için okumayı seçtim… Ve yıllar sonra bir kitap elime geçti. Sadece bir arkadaşın yolculuk esnasında sıkılmamak için alıp okumadan bende unutup gittiği kitap… İşte yıllar sonra bana kendini bildiren manaları buradan çözdüm. Zaman ile ilgili cevabımı aldım. Her yıl Ramazan ayı aynı güne mi geliyor? Hayır… Bazen yaz bazen kış ayında oruç tutuyoruz. Demek ki; her yıl aynı anı yaşayamıyoruz. Öyleyse her günde var bir hayır.. Yani Evla leke Evla sırrı burada… Daha ala daha… yani determinasyon bir nevi… yani beterin beterinin tersi.. hayırlının hayırlısı bir anki sabitte değil… Değişken dönen, seyreden bir süreç.. Bu yüzden zamanı zamansızlıktan soyutlayarak, yarınların dününü, dünlerin gününü bildim. Okuduğum kitapla da bu düşüncelerim onaylanmış oldu. Bir masal kitabı bile olsa, onu Kuran-ı Kerime göre yorarım. Canlı Kuran olarak nitelendirdiğim hafız kişilerden olabildiğimce ve yaşantıma uyarlıyabildiğimce. Masal denilen öğretilerin hiç te “esatir-ül evveliyn “olmadığını anladığımdan beri…

Temel birikimlerinde Felsefi konulardan kaynaklanan donanımlarını aktaran bir yazar, Sn. Erdal DEMİRKAN.

Bir gün karşınıza biri çıkıp, dile benden ne dilersen? dese ne yapardınız? Bu basit …ancak dense ki… Ancak bir hakkın var ve bu asla senin yapabileceğin bir şey olmamalı… Kitabın adı;”Sadece aptallar günde 8 saat uyur” Bu kelimede tamamen zaman kriter alınsa da, aslında akıl süzgecinden süzülen bir süreç anlam kazandırıyor hayata… Beni en etkileyen kısmı bir diyalog şeklinde aklın öneminin ortaya çıkarılması. Tıpkı Sofistlerin bir zamanlar soru cevap şeklinde hipotez ve sonuç gibi mantıksal problemleri çözmeye çalışmaları gibi..

Bir gün korkuyla uyandığında karşısında “Dile benden ne dilersen.. Ama öyle bir şey iste ki hayatta yapamayacağın bir şey olsun.” diyen biri vardır adamın. Adam böyle bir teklif karşısında biraz cesaretlenerek;

- Bu gibi dileklerde genelde üç hak verilir benim bildiğim bu haksızlık olmuyor mu?

- Şu anda hayatının en büyük fırsatı karşında duruyor ve sen pazarlık yapıyorsun.. Çoğu gibi, ev, araba, para v.b. sıradan şeyler istersen oyalama beni, yapmam…

Ev olmaz, araba olmaz, para olmaz, ee ne istesem acaba… Güç desem o da olmaz… ne istesem acaba?

- Hep para istiyorsunuz, sonra da bu kadar parayı ne yapacaksın dediğimde cevap veremiyorsunuz. Hiç birinizin ideali yok işte… Yine de aklınıza ilk para gelir..

Adam maddi bir şey istememek gereğini anlamıştı ipuçlarından…

- Buldum, ömrümü uzat..!

- Sana bir ömür daha versem yeter mi?

- Tabi ki yeter, fazla bile gelir..!

- Emin misin?

- Elbette…

- Üzgünüm , hakkını kaybettin.Senin yapamayacağın bir şey iste demiştim… Hakkını kaybettin!.... Gidiyorum…

- Dur biraz. Ben ömrümü uzatmaktan bahsediyorum, nasıl yapabilirim bunu ki?

(Bu noktada bazı zararlı bağımlılıklarla ve bilinçsiz hormonlu sebze ve meyve üretimiyle nasıl ömrümüzden çaldığımızı düşündüm)

- Kaç yaşındasın? diye devam eder dilek kabul eden ..

- 30

- Yani 5

- İnsanlar ortalama kaç yıl yaşıyor?

- 60

- Yani 10

Adam, iyi bir matematik öğretmeninin öğrencisine çıkıştığı gibi;

- Sen hiç de iyi bir hesaplama yapamıyorsun .Ya da anlamıyorsun. 30 diyorum 5 diyorsun 60 diyorum 10 diyorsun .

(İşte burada neticeyi tahmin ediyorsunuz .Sanki yanlış hesap Bağdat tan dönmez gibi.. Bunu daha önceden bilir gibiyim dercesine dilekçiye hak veriyorsunuz..)

- Cık, sağır da değilim hatalı da, gel birlikte hesaplayalım. İlk 15 yılın çocuklukla geçiyor. Sorsam ne hatırlarsın?

- Doğru..

Diğer 15 yılını da kıvır, zıvır işlere harcıyorsun..

- Nasıl yani, kıvır zıvır işler dediğin ne?

- Saçma sapan ekran programları, tümüyle SANAL alemlerde garip arayışlar, aptal OYUNLAR yalan mı?

(Yine doğrulup ah ki ne ah diyorum. Nasıl da doğru.. O saçma sapan msn sohbetleri ve hiçbir sonuca varamayan tartışmalar… Geyik muhabbetleri…)

- Hadi etti 30 yıl

- EEE…!

- Her gün 8 saatini de uykuda harcıyorsun.. Bu da günün üçte biri yani.. Bu da yaşadığın yılın 20 yılını uykuda geçirmeni gösterir.. Az önce yaşadığını sandığın 30 yılını da ekle.. Etti mi 50… Düş bakalım 60 dan 50 yi.. 10 yıl değil mi? Demek ki benim hesap seninkinden daha gerçek…

Adam bocalar ve merakla sorar;

- İyi de bunun benim ömrümün uzayıp kısalmasıyla ilgisi ne?

- Eğer sen sıradan insanlar gibi günde 8 saat yerine 4 saat uyusaydın, her gün için 4 ek saat kazanırdın. Bu da 60 yıllık ömründen tam 10 yıl toplar. 10 yılda kendi yaşadığını sandığından artanı koydun mu eder iki insan ömrü kadar… Bak bu senin yapabileceğin bir şeymiş. Kaybettin ve gidiyorum….

Bir kez daha Kurandaki Musa A.S ile Hızır A.S ın kıssası geldi aklıma… Her ne kadar onun sınavı sabır üzerine idiyse de.. Burada da sabrın önemi var. Çünkü devamında adamın yakarışları ve aklını kullanarak dilek talep edeni yollamama gayretleri var..

Bir kitap tanıtımı yapayım derken daha ilk bölümden kısaca bir alıntıda yorumdan geçemedim. Bundan gerisi, düş misali görenin değil yoranın derler ya.. Ben de diyorum ki… Bu kitabı her okuyanın kendine has bir alıntısı olacaktır..

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara