Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '09

 
Kategori
Kitap
 

Bir kitabın anlattıkları

Bir kitabın anlattıkları
 

minyatür http://www.osmanlisanati.com sitesinden alınmıştır.


Adımı söyleyeceğimi zannettiyseniz yanılırsınız. Çünkü sonradan adıma kırmızı dense de, daha benim adım konulamamıştı. Ben, belki de, İbrahim tarafından ikinci defa okunduğum için bu köşede sizlere hitap ediyorum. Birinci okuduğunda anlamamıştır zahir. Çaktırmayın zaten O hep ikincide anlıyor.

Ben bir zaman önce yazılmaya ve padişaha sunulmaya çalışılmış bir kitabım. Kırmızı renk üzerine kurulu bir kitap hem de...

Zamanın birinde Padişahın, hünerli nakkaşlara altın varaklarla nakşettirdiği hikayesi yazılmamış bir kitabım. Benden padişahın baş nakkaşı bile hiç hoşlanmadı. Çünkü kendisinden değil bir başkasından istenmiştim. Kaldı ki ben istenmeden önce mutluluğun bile resmini yapıyorlardı nakkaşlarım. Abidin daha doğmamıştı ve mutluluğun resmini çizip çizemeyeceği sorulmamıştı kendisinden… Benim Frenk nakkaşlarının yeni tarzı olan perspektif tarzını benimseyerek yapılmam ve İslam’a aykırı görülmem yüzümden nakkaşlar birbirine düştü.

Daha nakışlanırken, yazılmaya başlanmamdan bir müddet evvel usta nakkaşın biri en yakın arkadaşı tarafından öldürüldü. Daha onun telaşındayken benim yazılmam için hazineden para alan sahibimde öldürüldü. Bu sebepten ve nakkaşların artık birbirine güvenmediklerinden ve nakışın sonuna gelindiğinden ve artık hikayemin bitirilmesi gerektiğinden dolayı Acem ülkelerinde katiplik yapan başka birinin ellerine teslim edildim. Ancak onun gözü benim bitirilmemde değil, beni padişahın gururunu okşamak isteyen, öldürülen sahibimin kızında… Onu beni bitirmeden saramayacağına yemin etse bile saracaktır doyasıya…

Belki benim kurgum bu padişaha sunulmak üzere Frenk usullerince yazılan ve resimlenen bir kitap değil de iki sevdalıya ait olsa idi. Mesela Hüsrev ile Şirin veya Leyla ile Mecnun… Neyse konumuz o değil artık. Bunu Orhan Pamuk öyle düşünmüş. Orhan Pamukta kimdi ki? Dilimin ucuna geliverdi de söyleyiverdim yoksa ben onu da tanımıyorum. Nerden çıkarıyorum bu isimleri de bilmem ki…

Üzerimdeki nakışların usul usul Frenk portrelerine benzediğini fark ettiklerinde nakkaşlar, İslamiyet’inde diğer dinlere benzetilmeye çalışıldığını görerek birbirlerine düşmeleri üzerine, hatta bu yüzden yıllarca Acem ve Herat’lı eski nakkaş üstatlarının nakışlarını gözü kapalı bile işleyen baş nakkaşın, katili nakışlarından bulabilmek amacıyla Osmanlı’nın hazinesinde bulunan kitaplara nakışlarına baktığında, nakkaşların usullerinden artık her şeyin bambaşka hale dönüştüğünü görüp Frenk ressamları gibi olmaktansa kör olmayı tercih eden üstadı gibi kendini kör ettiği ve Frenklerin yaptığı resimler gibi alemi perspektif gibi kendi gözlerinden görerek nakşeden nakkaşların, aralarında katili bulup onu da kör etmeleri sonucunda tamamlanmam mümkün olmadı. Sayfalarım başka başka kitapların sayfaları arasında karıştı gitti. Birkaç sayfam da “benim adım kırmızı” isimli kitabın sayfaları arasında göründü dediler dostlarım…

Benim talep edilmemden yıllar sonra, Frenk ressamlarının portrelerinden artık herkesler yaptırır olmuştu. Ve benim yazılıp resimlenememem hala gururumu incitiyor.

Köşenin sahibi gibi bende sunayım saygılarımı size.

Saygılar efendim.

 
Toplam blog
: 37
: 557
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

2006 itibarıyla 36 yaşında, yolun yarısını geçmiş bir inşaat mühendisiyim. İşim ve ailem herşeyimdir..