Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '17

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir rüya hali

Bir rüya hali
 

Derin bir uykuya dalış halidir dünya hayatı. 

Düşünün biraz;

Uzandık, uyuyacağımızı biliyoruz. Uyku ansızın çöküyor üzerimize, farkında olmadan gözlerimiz kapanıyor. Boşluk halindeyiz başlangıçta. Bu, anne karnındaki halimizdir.

Görüntüler beliriyor, ayırt etmekte zorlandığımız. Ancak uyuduğumuzu hatırlamıyoruz, o görüntüyle gözlerimiz açılıyor yeni bir dünyaya. Bu, bizim doğumumuzdur.

Görüntüler anlam kazanmaya başlıyor. Nesneleri, kişileri ayırt etmeyi başarabiliyoruz. Bu, bizim çocukluk  dönemimizdir.

Görüntüler bir olayın ortasında bırakıyor bizi. İrademizle hareket ediyoruz, kişilere veya nesnelere karşı tepki mekanizması doğuyor; konuşuyoruz, kızıyoruz, küsüyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz, korkuyoruz, savaşıyoruz... Birçok olayı hissediyoruz. Bu, bizim yetişkin dönemimizdir.

Görüntüler etkisi altına alıyor sonrasında, gerçekmiş gibi. Kendimizi bir makam sahibi olarak, güzel elbiseler içinde, zenginlik, bolluk denizinde görüyoruz. Ya da tam tersi; sefalet içinde, çamurlu yolda bata çıka yürürken, o yol hiç bitmeyecekmiş gibi... Ya da bambaşka bir şey de olabilir. Bu da, bizim ömrümüzün geri kalan dönemidir.

Bitiyor dostlar; hem de her ikisi de bitiyor. Görüntüler son buluyor; belki bir alarm sesiyle, belki birisinin dokunmasıyla, belki başka bir etkiyle rüya denen sıralı görüntüler bitiyor.

Ardından uyanıyoruz...

''Her şey rüyaymış'' diyoruz. İyi - kötü her ne varsa rüya aleminde kalmış, gerçeğe uyanmış oluyoruz. 

Bilimsel olarak, rüyaların 7 saniye olduğu ileri sürülmekle beraber; uyku halinde sayısızca rüya görmekte, uyandığımızda ise etki bırakanları hatırlamaktayız. Bu durumu şuan yaşadığımız hayata uyarlarsak, bu yaşımıza kadar sayısızca olayın geçtiğini, ama sadece iz bırakanları hatırladığımızı açıkça görebiliriz. 

Rüya içinde rüya görürüz, gerçeği anlayabilmek için. Ömür denen rüyadan uyanacağımızı anlamamız için rüyalar vardır. 

.........................................................................................................................................

Çok derin düşünüyorsun diyenler çıkacaktır elbet.

Dünyaya geliş amacımı farketmem ve gerçek manayı bulabilmem için düşünmem gerekiyordu aslında. İndirilen ve uymam gereken kutsal kitaba baktım; ''Hala akıllanmayacak mısınız?'' diyordu bir ayette. Ne için akıllanmamız gerektiğine baktım. ''Dünya hayatı eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?'' Enam Suresi 32.Ayet. 

Bu bir rüya o zaman.

Dünyalık işlere çalışmadan öylece yaşayacak mıydık  peki? Hayır. Bu kez de; ''Doğrusu, insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.'' deniyordu Necm Suresi 39. Ayet'te. Kasas Suresi 77.Ayet ise: ''Allah'ın sana verdiğinden O'nun yolunda harcayarak ahiret yurdunu iste, ama dünyadan da nasibini unutma.'' diyordu. Ayrıca, ilk emir de ''Oku'' idi hatırlarsanız.

Demek ki rüya bile olsa, çalışıp başkalarına gölge olacak dikili ağaçlar bırakmak da önemliydi. Uyanmadan önce faydalı işler yapmak da bir emirdi. 

Mana seni uyutana, rüyalar gördürene ve tekrar uyandırana kavuşmaktı; O'nun istediği şekilde uyuyarak ve bir an olsun O'nu unutmadan.

Peki diğer insanlar? 

Onlarla neden bir mücadele içindeyiz? Bitecek bir uykunun, rüyada kalacak koltukların kavgasını yapmak, uyandığımızda rüyanın tabirine ne yazdıracak? Aldanıp, uyanmayacakmışız gibi yaşamak, ölçüp tartarken adaletsiz olmak, tüm rüya bizim irademizdeymiş gibi davranmak, iyilikleri unutup adavet etmek, güzel gösterilen haramların tadına bakmak, münasebette bulunmak ve bunlara yakınımızdakileri de marifet yapmışız gibi şahit tutmak rüyayı gördürene karşı uyandığımızda yüzümüzü kızartmayacak mı?

Yastığa başımızı koyduğumuzda, bunlara bir de bu pencereden bakalım derim dostlarım.

Güzel bir şekilde uyanmamız dileklerimle...

 
Toplam blog
: 70
: 689
Kayıt tarihi
: 08.10.14
 
 

YTÜ, Kimya Yüksek Mühendisi... Kağıtlar yetmiyor yazmaya... "Daha bitmedi! ..