Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '07

 
Kategori
Felsefe
 

Bir vefatın ardından...

Bir vefatın ardından...
 

Gözleniyoruz... İzleniyoruz


Bir vefatın düşündürdükleri…

Hani hayat bir okuldu?
Ya sınıfta bırakırlar, ya da geçirirler di?.
Bu nasıl okul?
Geçti isem, öğrendiklerimi nerede kullanacağım.
Kaldı isem, niye tekrarı yok?
Amaç öğrendiklerimi başkalarına aktarmaksa, kendine bile hayrı olmayanı kim dinler?
Hep ders alıyorum.
Her şeyden bir şeyler öğreniyorum.
Çoğunu, bırak kullanmayı, tekrarlama şansım bile yok.

Çevremi de ben düzenlemedim.
Ne zamanını, ne ortamını, ne koşullarını, ne de oyuncularından haberim yoktu.
Sadece birilerinin, kendilerine biçilen oyunu oynadıkları bir aleme (aileme) dahil oldum.
Başka ne şansım vardı ne de seçeneğim.
Hadi bunun adına kader deyin, şans deyin, kısmet deyin, evrim deyin.
Ne derseniz deyin.

Bu saydıklarım bir isyan da değil.
Çünkü ben katıldığım oyundaki oyuncularımı (annem babam) sevdim.
Yapmaya çalıştığım, sadece bir sorgulama.
Tepkim, cevap bulamamakta...
Hadi başlangıçta (doğarken) bana hiç sorulmadı…
İçine doğduğum ortamdaki takım arkadaşlarım giderken (vefatlarında)! de sorulmuyor.
Ben bile, bana sorulmayacağım. (giderken)
O halde ben neyim…

Sadece "sana verdiklerimle idare et!..."
Onları kullanma becerine göre dünyada yolunu bulmak sana kalmış…
Koyduğum kurallara da dikkat et!...
Göstereceğin başarıya göre gelecekte (ahirette) de bir şeyler var!… mı?
Benim buna inanmaktan başka seçeneğim de yok...
Vay be... ben neymişim!…

Anladım, dalma derine boğulursun.
Yüzeyde kalmak da iyi değil.
Azıcık yüz, azıcık dal, karabatak gibi idare et.
Yoksa daha buradaki (dünyadaki) düzene bile uyamamanın cezası daha buradan başlıyor.

Ben bana verilen; akıl, sağlık, düşünme, çalışma yeteneğimde, elinde olanları kullanma becerimde, çevre, ortam vb. olanaklarla en uyumlu şekilde olma çabalarımda en az kusuru işlemeye çalışıyorum.

En azından niyetim, iradem ve yaşam felsefem (inancım) buna uygun.
Kalan mı? "Kulun kusursuz olmayacağı" lafının ilham kaynağı bile ben olabilirim.

Sitem etmenin kolaycılığına sığınarak şunları söylememe de bir engel yok.
Haydi dinleyin. Beğenirseniz paylaşın...
Şiir şeklinde de devam edebilirsiniz.

Hep ondan bundan dinledim, gerçek sandım.
Meğer rüzgar söylermiş masalları, aldandım.
Hatalar geldikçe art arda, ne yapacağımı şaşırdım,
Üzüldüm, kırıldım, pişmanlık duyamadım.

Doğru yoldayım sandım yürüdüm,
Yanlış adresteymişim, bilemedim.
Bulduklarımla oyalandım, sevgi sandım…
Gece sararmış sevgileri, göremedim.

Hep uzakta oldu düşlerim... tutamadım…
Meğer yanı başımdaymış mutluluklar, tadamadım.
Sağken sevdiklerim... kıymetini bilemedim.
Yaşam koşturmacasından kendimi alamadım.

Hafif göründü dost bildiklerim, tartamadım.
Ağır gelince vefasızlığın yükü, büküldüm.
Eğilmemeye çabaladım, dik duramadım…
Uğraştım, didindim, taşıyamadım...

Güçlüklerle yaşadım, mutluluğu tadamadım.
Daha erken dedim, çok var sandım, oyalandım.
Hızla geçti günleri ömrümün... yılları sayamadım.
Yaşamın küçük zevkleri tatlı geldi, doyamadım

Yakalamak istedim, kaçtıkça kovaladım.
Çözüldü dizlerimin bağı, koşamadım.
Daldım içine küçük mutlulukların, oyalandım,
Alamadım kendimi yalan tatlardan, duramadım.

Hep ben, ben olmaya çalıştım. sormadan duramadım
Neyim, kimim, niçin, neden ben? Dedim durdum.
Çabam, “Bilmeye çalışmaktı kendimi”... bilemedim…
Ne yaptım ne ettiysem yazgıymış derler… Silemedim.

Ömrüm, mutluluklarım, yaşadıklarım geçiciymiş
Yakaladım sandım... sıktığım da avuçlarım boştu.
Yeniden denemeye ne cesaretim ne gücüm yoktu.
Anlamsızlıkları tekrarlamak en büyük korkumdu…

Sonuç mu... Ara, bul, kaybet, koş yakala, kaçır, sevin, üzül...
Sonra; arayamama, bulamama, koşamama... kaybetme ve yok olma…

İnsan; yokluğun, boşluğun, hiçliğin, varken birden yok olmanın ne anlama geldiğini bilemediği gibi, anlam da veremiyor.
Bu tür söylenmek hariç…

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..