Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir yolculuk hikayesi

Bir yolculuk hikayesi
 

Şehirlerarası yolculuklar beni hep heyecanlandırır. Şimdiki otobüsler maşallah her açıdan uçak gibi. Konfor, heybet ne isterseniz var. Sür'at de var aslında ama, yapmıyorlar. Takometre mecburiyetinden galiba, şehirlerarası otobüs hızları bayağı kontrole girdi.

En azından benim bindiğim firmaların otobüsleri, belli bir süratle emniyetli şekilde yol alıyorlar. Diğerleri için bir şey diyemeyeceğim.

Oğlum otobüsteki ikramlara bayılıyor. Sanırım adam yerine konulması, o yaşına rağmen büyük biri tarafından kendisine hizmet edilmesi, onun hoşuna gidiyor. Yoksa çay, kahve, meyve suyu, kola, kek, bisküvinin forsunun bu kadar üst seviyelere çıkmasının başka ne gibi bir sebebi olabilir? Evde onların hepsinden istemediği kadar var.

Bu sefer yeni bir ikramla da karşılaştık. Belki çoktandır uygulanıyor da ben ilk defa görüyorum. Doğrusu en az Can kadar eşimle ben de buna memnun olduk. Bize dondurma ikram ettiler...

Arkamızdaki koltuklar hariç bütün otobüs dolu. Bileti imternetten aldığım için oranın da yolcusu olduğunu biliyorum. Eskihisar'da işte onları almak için durdu otobüsümüz.

Boş koltukların sahipleri, orta yaşın üstünde bir hanımefendiyle 12-13 yaşlarında bir kız çocuğuydu. Hıçkırık sesine benzer bir ses hissettim. Fakat o yaşta bir çocuğun ağlamayacağını düşündüğüm için inanamadım.

Giderek sesin tınısı yükseldi ve küçük kız hıçkırıklarla alenen ağlamaya başladı.

Onu teselli etmek için delikanlı hostumuz hemen görevini yapmaya çalıştı:

– Niye ağlıyorsun ki, ağlanacak ne var? Küçük kız yine hıçkırıklarla cevap verdi:

– Dedemi bir daha göremeyeceğim için ağlıyorum.

Birden tüylerim ürperdi. Yüreğim burkuldu ve gözlerim doldu. Çocuğun dedesi kaç yaşındaydı bilemiyorum. Gerçekten de bir daha birbirlerini göremeyebilirlerdi. Hayatta kimin ne zaman ne olacağı belli mi oluyordu ki...

Babaannesi hemen torununu yatıştırmak için:

– Bayramda yine geliriz yavrum, görürsün dedeni, yazın da geliriz, diyordu... Kendince kızın dedesini tekrar nasıl görebileceğini anlatıyordu.

Bakalım yeniden geldiklerinde dede olacak mıydı, o zamana kadar sağ kalacak mıydı? Kim bu soruya kesin bir cevap verebilir ki?

Eskilerin çok önemli bir deyişi vardır. Yolculuğa çıkan biri ahbaplarına "Allahaısmarladık" derken, "gidip de gelmemek, gelip de görmemek var, hakkınızı helal edin" der.

Ölümü kendimize bu kadar yakın hissetmeye gönlümüz elvermiyor ama, insanların hiç olmayacak zamanda hiç olmayacak şekilde hayata veda ettikleri de bir gerçek.

Biz sanki evden çıkarken, "yarın geleceğim", "öbür gün görüşürüz" derken elimizde bir senedimiz mi var? Ya da böyle dedik diye ölüm bizden uzak durup mutlaka bizi görüştürüyor mu? Hayır, hiçbiri değil...

Bütün bunları düşünürken kafam allak bullak oldu. Belki de kızın içine doğdu, bir daha dedesiyle görüşemeyeceği...

Sizin hiç böyle içinize doğan şeyler olmaz mı?

Hani yine denir ki, "bir şeyi nasıl düşünürsen o şekilde başına gelir." Onun için kötü şeyler düşünmemeye, hep iyi şeyler düşünmeye teşvik edilir insanlar...

Keşke bu öğütlere kulaklarımızı tıkamasak... Büyüklerimizin böyle içinden hayat dersi fışkıran çok güzel tavsiyeleri vardır. Tutabilene tabi...

Ben kendi içimde bunları düşünürken otobüs hareket etmiş, kız ağlamayı unutmuş, gülüp eğlenmeye başlamış bile... Hayat böyle bir şey işte, gülerken ağlarsın, ağlarken gülersin...

Hani hep sanatçıları örnek verirler, annesinin, ya da babasının öldüğü gece yine sahneye çıkıp hiçbir şey olmamış gibi rolünü yaptığını, insanları güldürdüğünü, şarkılarını söyleyip insanları eğlendirdiğini anlatırlar...

Sadece sanatçılar mı? Ben babasının, anasının cenazesinin önünde otururken espri yapan, espriye gülen çok insan görmüşümdür. Allah verdiği acıya karşılık sabrını da veriyor insana... Yoksa bu hayata dayanılır mıydı?

Aslında yazın son günlerine yaklaşmış da olsak, kısa bir tatil için yolculuğa çıkmıştık. Yolculuk da kaza bela olmazsa her zaman güzeldir. Sizi acılarla başbaşa bırakmak gibi bir niyetim yok. Bu yazıyı da güzel bir tatil gününün akşamında bir internet cafeden yazıyorum.

Herkesin, acısız, kazasız, belasız bir hayat yaşamasını ve herkesin yolculuklarının sonunda bütün sevdiklerine aynen kavuşmasını diliyorum.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..