- Kategori
- Blog
Biraz insaf,biraz merhamet

Görsel alıntı
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden birincisi insanların düşünebilmesidir.
Düşünen insan iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırabilendir.
Düşünen bir insan, düşünme yeteneğine sahip olduğu andan itibaren düşüncelerine uymayan her durumu ve her şeyi eleştirmeye başlar.
Günlük yaşantımızda anamızı, babamızı, çocuğumuzu eleştiririz.
Sokağa çıkarız ayağımız kaldırıma takılır belediye’yi, işe gideriz amirimizi, kahveye gideriz yönetenleri eleştiririz.
Yani kısacası her şeyi, her kesi ve her durumu eleştiririz. Ve genellikle en iyisini biz biliriz, bizden başka herkes yanılmıştır ve yanlış yapıyor, yanlış düşünüyor deriz.
Elbette eleştiri olmalı. Eleştiri kişisel değil, bilimsel olmalı. Günümüzde çoğu eleştiriler ilgi çekmek içindir.
Toplu ortamlarda insanların ilgisini çekebilmek, varlığını hissettirmek, kendini kanıtlamak maksadıyla başvurulan bir yöntemdir.
Bulunduğu ortama aykırı tavır ve davranışlarla farklı görünmeye, kendine özel bir hava vermeye çalışılır. Olaylara normalden fazla tepki verilir. Hep aynı tavır gösterilir.
Kendilerine yüz vermeyenleri küçümsemek, kasıtlı olay çıkarmak görmediği bir şeyi varmış gibi göstermek.
Kendileriyle ilgilenilmediği veya kale alınmadığı ortamlarda dikkat çekmek için ya da herkesten daha farklı ve özel bir ilgi görebilmek amacıyla şahsiyet gösterileri yapılır.
Öyle olmadığı halde varmış gibi şaşırmış, kızmış ifadeler kullanılır. Daimi surette bir tutuma, bir görüşe, bir eyleme, karşı çıkmayı alışkanlık haline getirilerek bunlara muhalefet edilir.
Peki, eleştirinin dozu nasıl ayarlanmalıdır?
Eleştiren ile eleştirilen kişi arasında normalde var olan saygı, sevgi perdesi yırtılmayacak düzeyde olmalıdır. Bu ölçü aile fertleri gibi yabancılar içinde geçerlidir.
Buna göre evladın babasını eleştirmesi, talebinin hocasını eleştirmesi, küçük kardeşin abisini eleştirmesi hallerinde çok dikkatli bir üslup kullanılmalıdır.
Tenkit edene Münekkit denir, Türkçede tenkit yerine kullanılan “ eleştiri “ bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek maksadıyla incelemek şeklinde tanımlanmaktadır.
Yani tenkit veya eleştiri bir şeyin kusurunu göstermek, ayıbını ortaya koymak, bir kelamın içindeki kusurları ayıklayarak sözdeki güzellikleri ortaya çıkarmak demektir.
Eksik veya sakıncalı olan bir şeye müdahale edip doğrusunun ve hatasız olanın ortaya çıkması yönünde bir düzeltme çabasıdır.
Eleştiri kanıtsız savlara değil, maddi verilere dayanmalıdır. Dedikodu ile gerçekleri birbirine karıştırılmamalıdır.
Eleştirinin suç olmadığını kabul etmeliyiz. Eleştiri yaparken hep aynı kalıptan çıkmış sözleri tekrarlamamalıyız.
Normal bozucu ve kırıcı olmayan, geçekleri ortaya çıkaran ve insanların gelişimini sağlayacak biçimde yapılmalıdır.
Eleştiri önyargısız ve dostça yapılmalıdır, işlev ve kapsamı gereğinden fazla abartılmamalı, sağlıksız ve yararsız bir davranış biçimi haline getirilmemelidir.
Kıdem, deneyim ve yaş farkı ileri sürülerek eleştiri yapmayı engelleyici bir olgu haline getirilmemeli, saygılı olmak koşuluyla kıdem deneyim ve yaş ne olursa olsun herkes eleştirilebilmelidir.
Herkesi eşit biçimde kapsayan özeleştiriyi, bir gurur ve onur sorunu haline de getirilmemeliyiz, yanlışı kabul etmenin zayıflık değil, erdem olduğu bilinmelidir.
MB da yazılan yazılar bilimsel değil, biçimsel yazılardır. Her yazarın kendine özgü bir şekli vardır.
MB da yapılan eleştiriler ise genellikle yazarların birbirine yazdıkları yorumlar ve MB un “ Emekliler sitesi olduğu, huzur bahçesi olmadığı “ iddiasından ibarettir.
Peki, huzursuz bir bahçede neden hala yazı yazıyoruz? Mademki MB huzurlu bahçe değil, nasıl güzide site olur.?
Kazara Blog kategorisinde yazı yazan yeni yazarların tümü böyle bilimsel olmayan kişisel olan yorumlarla yazma şevkleri kırılmıştır. O önemli ve değerli arşiv araştırması da bu nedenlerle yapılmamıştır.
Bu tutum ve davranış münekkit yazarı ( eleştirmen, eleştirici ) yalnızlaştırır. Yeni yazarlar MB huzur bahçesi değilse bu sizin eserinizdir. Neden siz kıdemliler bizlere huzurlu bir bahçe tesis etmediniz diye sormazlar mı?
Bakın bazılarımızın bir eli tutunmuş çürük dala, bir ayağımız ise çukurda. Dalın akıbeti meçhul, lakin çukur gerçektir.
Yapmayın sayın münekkit yeni yazarları böyle kırmayınız. Sizin eleştirileriniz bilimsellikten çok ırak, şahsi eleştirilere çok yakındır.
Artık yeni yazmaya başlayan yazarların şevklerini kırmayınız, onları yazmaya teşvik ediniz.
Bir fide fidan olmak için topraktan insaf, bağbandan ilgi bekler. Bir Fidan dal vermek, yaprak açmak, gölge yapmak, bahçede ağaç olmak için rüzgârın merhametini bekler.
Toprağın insafsızlığı, rüzgârın merhametsizliği fideyi topraktan, fidanı bahardan ayırır.
Her canlı umutlarla, hayallerle yaşar. Canlıların umutlarını, hayallerini ilgi çekme adına bitirmeyelim. Dalsız ağaç, yapraksız dal, gölge vermeyen yaprak olmaz.
Halil olalım sadık ve samimi dost oluruz. Veli olalım durumlardan ve davranışlardan sorumlu oluruz.
Sadık olalım hakikati, doğruyu ve gerçeği buluruz. Hakikati kabul eder, doğru konuşuruz, haksızlık etmeyiz, sözümüzün eri oluruz. Canları kırmayız, canlara kıymayız.
Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.
Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN