Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '13

 
Kategori
Genetik
 

Bitki Gen Kaynaklarını Koruyalım

Bitki Gen Kaynaklarını Koruyalım
 

Dünyadaki yaşam bitkilerin varlığının devamına bağlıdır. İnsan ve hayvan varlığının temel gıda kaynağı bitkilerdir. Bitki gen kaynaklarının korunması dünyadaki canlı varlının geleceğinin korunması bakımından şarttır. Bugün dünyanın içinde bulunduğu ve karşı karşıya kaldığı duruma bir göz atacak olursak; Dünyada çevre kirliliği ve onun sebep olduğu küresel ısınma nedeniyle canlı yaşamı ve tarımsal üretim tehlike altına girmiştir. İnsanoğlunun yanlış kullanımı nedeniyle doğal kaynakların günden güne azalmaktadır. Artan nüfus karşısında gelinmiştir. Gıda petrolden bile önemli ve stratejik hale gelmiştir. Geçmişte bilimsel anlamda veri toplama ve gen kaynaklarını koruma, saklama ve muhafaza çalışmaları artık stratejik bir hareket alanı olmuştur. Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyanın önem verdiği konuların başında yer almıştır.

Ülkemizde bitki genetik kaynaklarının korunması ile ilgili anayasamızda doğrudan bir madde olmamasına rağmen anayasanın 63. maddesi ile ülkemizdeki doğal değerlerin ve kaynakların korunmasını, bu yöndeki çalışmaların desteklenmesini öngörmektedir. Diğer taraftan 1995 yılında çıkarılan, 2004 yılında güncellenen bir yönetmelik ile yumrulu bitkilerin doğadan sürdürülebilir biçimde toplanmasını düzenlenmiştir. 1992 yılında çıkarılan “Bitki Genetik Kaynaklarının Toplanması, Muhafazası ve Kullanılması Hakkında Yönetmelik” ile de bu konuya düzenlemeler getirilmiştir. Tabii bunun yanında Kültürel ve Doğal Varlıkların Korunması Kanunu ve Milli Parklar Kanunu konu ile ilgili yasal düzenlemeler arasındadır. Ayrıca ülkemiz bu konuda birçok uluslar arası sözleşmeye imza atarak ve de üye olarak gerek ülke gerekse dünya ölçeğinde çalışmalar yürütmektedir.

Bitki gen kaynakları dediğimizde ülkemizdeki yerel bitki çeşitleri olarak kabul edilen popülâsyonları ile bunların yabani akrabaları, kullanılmayan eski çeşitleri, kalıtsal özellikleri net olarak belirlenmiş hatlar anlaşılmaktadır. Ülkemizde bitki gen kaynakları bakımından zengin bir coğrafyada bulunmaktadır. Avrupa ve Asya arasında bir köprü olan ülkemiz topraklarında 4.080’i endemik olmak üzere toplam 12.476 takson bulunmaktadırAncak tüm dünyada olduğu gibi çevre sorunları ve bilinçsiz tüketim sonucu bu kaynaklarımız tehlike altındadır. Bitki gen kaynakları diğer doğal kaynaklar gibi yok olmanın sınırındadır. Dünyada biyolojik çeşitliliğin 2020 yılına kadar %20’sinin yok olacağının ileri sürülmesi sorunun büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bu nedenle bitki gen kaynaklarının ve halen kullanımda olan genetik çeşitliliğinin korunması gıda ve çevre güvenliğimiz için ülke koruması kadar önemli bir konudur.

Bugün tüm dünya ülkelerinin imza koyduğu Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin üç temel prensibi vardır. Bunlar kaynakların korunması, sürdürülebilir kullanımı ile kaynakların kullanımından doğacak yararların tüm ülkelerce paylaşımıdır. Ülkeler bu sözleşme hükümleri çerçevesinde çalışmalar yürütmekte, bitki gen kaynaklarını korumakta ve onların sürdürülebilir üretimini sağlamakta ve diğer ülkelerle bu konuda ortak çalışmalar yapmaktadırlar. Bu amaçla ulusal ve uluslar arası projeler ile bu çalışmalarını şekillendirmeye çalışmaktadırlar.

Ülkemizde bitki genetik kaynaklarının toplanması ve korunması konusundaki çalışmalar 1920’li yıllarda başlamıştır. Bilim adamımız Dr.Mirza Gökgöl, dünyada bu konu yeni tartışılmaya ve değerlendirilmeye başlandığı dönemde çalışmalara başlamıştır. Neredeyse dünya ile ayni zamanda yapılacak çalışmanın bitki ıslahçıları için bir hazine olacağını görmüştür. O günkü koşullarda ülkemizin her tarafından 18 binin üzerinde farklı tip örnekler toplamış, bunların arasından 256 yeni buğday çeşidi belirlemiştir.

 

Günümüzde bitki genetik kaynakları temel olarak ex situ ve in situ yöntemleri ile korunmaktadır. Ex situ yöntemler içinde yer alan tohum gen bankalarımızda toplanmış olan tohum örnekleri uzun süreli, kısa ve orta süreli koleksiyonlar şeklinde korunmaktadır. Vejetatif materyal ise çesitli enstitü arazilerindeki tarla gen bankalarında korunmaktadır.   

İn Situyöntemiyle yerinde koruma bitkileri kendi doğal ortamlarında korunmasıdır. Bu yöntemde doğal ortamlarındaki bitki populasyonlarının çeşitliliği devam ettirilmektedir.  Bu ortamda bitkiler evrimlerini sürdürülebilmekte ve yeni özellikler taşıyan bitkilerin ortaya çıkması sağlanmaktadır. Ancak bu yöntemde bazen istenen bazı eski genetik özellikler kaybolabilmektedir. Çevre zararı söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle bir ölçüde tehlikeye açıktır.  Bu nedenle başlangıçta in situ koruma projelerinin başlangıcında temsili tohum gen bankasında korunması gerekmektedir. Ex situ yöntemi tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılmaktadır.  Türkiye, ex situ koruma yönteminde dünyada öncü ülkeler arasında olmasına rağmen in situ yöntemini kullanmaya geç başlamıştır.  Günümüzde ekonomik önemi yüksel tarımsal ürünleri dışında 3.7 milyon hektarı aşan orman alanı İn situ yöntemiyle koruma altındadır.

 

Ülkemizde 1963 yılından beri Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (UN/FAO) ile anlaşma çerçevesinde tarımsal üretimde kullanılan bitki türlerinin, yabani akrabalarının ve de ekonomik önemi olan yabani türlerin sürveyi,  toplanması ve muhafazası yapılmaktadır. Bu amaçla Uluslararası Bölgesel Merkez kurulması için bir anlaşma imzalanmış ve 1964 yılında bugünkü adı Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü (ETAE) olan "Bitki Araştırma ve İntrodüksiyon Merkezi" kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır. Bu merkezdeki faaliyetler 1970’li yıllara kadar sürmüştür. 1974 yılında Uluslararası standartlara uygun ilk Ulusal nitelikli Tohum Gen Bankası kurulmuştur. Bu bankada bu banka dünyadaki ilk gen bankalarından biridir. Bankada ülkemizdeki bitki genetik kaynakları ex situ denilen yöntem ile yetiştikleri yöre dışında uzun süreli muhafazası çalışmaları yapılmaktadır.

Bugün Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü ülkemizde yapılan çalışmaların Program Koordinasyon Merkezi olarak hizmet vermektedir. Merkezde kurulu Ulusal Tohum Gen Bankasında, ülkemizdeki bitki genetik kaynaklarına ait tohum örnekleri muhafaza edilmektedir. Bankadaki örnekler soğuk odalarda, -18/-20°C'de saklanmaktadır. Örnekler uzun süreli baz koleksiyon ve 0°C'de, orta süreli aktif koleksiyon olarak üzere iki set halinde muhafaza edilmektedir. Ayrıca Ulusal Gen Bankasındaki baz koleksiyonların emniyet yedekleri de Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsünde muhafaza edilmekte ve gen kaynaklarının güvenli muhafazası sağlanmaktadır. Merkezde 60 binin üzerinde tohum, 7 bin meyve ağacının olduğu Arazi Gen Bahçesi, 35 bin bitki çeşidi ve ülkenin değişik bölgelerinden toplanan mantarların bulunduğu Herbaryum bulunmaktadır. Merkez ülkemizin çeşitli yörelerinden toplanmış, kurutulmuş bitki örneklerinin muhafaza edildiği modern dünya çapında önemli bir herbaryuma sahiptir. Merkezde çok eski yıllara ait örneklerde saklanmaktadır. Nitekim merkez Dünya Herbarium İndex’te "IZ" kısa adı ile kodlanmaktadır.

Ülkemizde 1992 yılında çıkarılan Genetik Kaynaklarının Toplanması Muhafazası ve Kullanılması Hakkındaki Yönetmeliğe göre bitki genetik kaynaklarının yurtiçi ve yurtdışı dağıtımı gerçekleştirilmektedir. Bu yönetmelik hükümlerine göre yurtiçi ve yurtdışındaki araştırıcılara materyal sağlanmaktadır. Gerek yurt içi gerekse yurtdışındaki bilim adamlarının araştırma ve çeşit gelişme çalışmaları desteklenmektedir. Bu çalışmalar sonucunda Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsündeki bitki genetik kaynakları koleksiyonları kullanılarak birçok çeşit geliştirilmiş ve tescil ettirilmiştir.

Bitki gen kaynaklarının muhafazası insanoğlunun geleceğinin sigortasıdır. Gıda güvenliğinin biyolojik temelleridir. Bitki gen kaynaklarının korunduğu merkezler yeniçağın Nuh’un gemileridir. Herhangi bir afet karşısında bitki gen kaynaklarını her türlü zarardan korumaktadır. Bu insanlık mirasını geleceğe taşımaktadır. Günümüzde sanayi de olduğu gibi bitki gen kaynakları konusunda da büyük yatırımlar yapan biyoteknoloji konusunda da gelişmiş ülkeler bu konuda tekel oluşturmanın çabası içindedirler.

Dünyada yeni bir kazanç alanı ortaya çıkmıştır. Bu konuda yapılan uluslararası anlaşmaları kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmektedirler. Çünkü bugüne kadar izledikleri politikalar doğrultusunda çok ciddi gelirler elde etmişlerdir. Geçmişte tarih boyunca dünyada serbest gezen doğal kaynaklar biyoteknolojideki gelişmeler ve bu gelişmelerin patent hakkının alınması ile sınırları çok geniş olan yeni bir ticari alan doğmuştur. Dünya genelinde bu tür çalışmalara karşı oluşan cephelere rağmen bu tür ürünlerin ticareti küçümsenmeyecek boyutlara ulaşmıştır.

Ancak özellikle insan sağlığı konusunda tehlikeleri ortaya konan GDO’lu ürünlerin ticareti günümüzde en çok tartışılan konular arasına girmiştir. Özellikle bu konuda gelişmiş ülkelerdeki sınırlı sayıdaki firmanın tekelleşerek dünyaya hâkim olma eğilimi ve ticari güç haline gelmeleri bir tarafa gıdanın silah olarak kullanılma riski insanlığı korkutmaktadır. Bu gelişme süreci de ülkelerin bitki gen kaynaklarını korumasının ve kendi gen kaynaklarını güvence altına almalarının ne denli hayati olabileceğini göstermektedir.

Sonuç olarak ülkemiz geniş genetik kaynaklara sahiptir. Ülkemiz endemik türler bakımından zengin ülkelerdendir. Ülkemizdeki Ulusal Gen Bankasının daha etkin rol oynaması için çalışmaları daha aktif ve yaygın hale getirilmelidir. Bu kaynakların depolanmasının yanında bunların değerlendirilmesi ve kullanıma hazır hale getirmesi gereklidir. Bu doğrultuda üniversiteler ile işbirliği artırılmalıdır. Yıllardan beri saklanan tohumların yenilenmesi sağlanmalıdır. Bugüne kadar ETAE’de saklanan 60 bin tohumun sadece 15-20 binin yenilenebildiği belirtilmektedir. Bunların zamanında yenilenmesinin yapılaması halinde bu kaynakların zarar görmesi söz konusudur. Bu nedenle üretim yenilemesinin yapılacağı bir merkez oluşturulmalı ve yenileme ile ilgili projeler bir an önce hayata geçirilmelidir.

Tabii bitki gen kaynaklarının korunması kadar önemli bir husus, bu konuda çalışan bilim adamlarıdır.  Bu alanda çalışan insanlarımız özel insanlardır. Yaşamlarını bu araştırmalara adayan insanlardır. Bu konudaki insan kaynağımızın geliştirilmesi,  mevcut bilim adamlarımızın korunması ve desteklenmesi şarttır. Çalışmaların başarı ile devamlılığının sağlanması, bilgiyi üreten ve geleceğe taşıyan insan kaynağı ile mümkündür. Bu nedenle bitki gen kaynaklarımızı korurken, bilim adamlarımızı da unutmayalım. Atacağımız her adımda, yazacağımız her yazıda onların emeklerinin olduğunu bilelim. Ömrünü bitki gen kaynakları üzerine çalışmalara adayan değerli bilim adamlarımızı şükran ile anarken, bilim adamlarımıza göstereceğimiz özenin ve desteğin karşılığının bu ülkeye fazlası ile geri döneceğini dikkate alalım.  Onların geleceğin Nuh’un Gemilerinin kaptanları olduğunu unutmayalım.

http://www.aari.gov.tr/Default.aspx?page=bgkbolum&bid=1

http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/ffbb6efd376d8db_ek.pdf

http://www.setav.org/ups/dosya/44747.pdf

http://www.pgrfa.org/gpa/tur/docs/turkey2_tur.pdf

http://www.tohumagi.org/sites/default/files/sites/bitki_genetik_kaynaklari.pdf

 

 

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..