Bitmesin dedirten Ege akşamları : Eski Foça

Bir Ege akşamı en güzel nasıl selamlanır derseniz; rakı ve balıkla derim. Günbatımına karşı kadeh kaldırmanın keyfine hayır demek çok zordur herhalde…

Hele bir de yeşil ve mavinin iç içe geçtiği, dar sokakların çevresini tarihi taş evlerin ve palmiyelerin süslediği, bir ege kentinde yapıyorsanız bu keyfi, söyleyin de kimseler dokunmasın size.

Bu keyfi yaşayabileceğiniz sahil kasabalarının başında geliyor Eski Foça. İnsanı ilk görüşte kendine aşık eden bu küçük ilçe; daracık taş sokakları, eski evleri, masmavi denizi...

İzmir ve çevresinde 3000 yıl önce kurulan İyon kentlerinin 12 önemli yerleşim biriminden biri Foça. Kentin ilk adı; fok balığı anlamına gelen Phokaia. Günümüzde sayıları oldukça azalmış olsada, sevimli Akdeniz foklarını hala görme şansınız var burada.

Eski Foça’nın sokaklarını adımlarken aklımdan burayla ilgili duyduğum efsane geçiyor. Efsaneye göre burada bir Karataş varmış, yerini kimselerin bilmediği. Her kim o taşa basarsa bir daha Foça’dan ayrılamaz, buraya yerleşip kalırmış. Efsane güzel ama aslına bakarsanız, zaten buranın havasını soluyupta muhteşem doğasını görenin ayrılmak isteyeceğini düşünemiyor bile insan…

Eski Foça’da efsaneler bununla bitmiyor. Buraya gelipte görmeden dönülmemesi gereken yerlerden biri de Siren kayalıkları. Limandan kayalıklara düzenli olarak düzenlenen tekne turlarından birine katılıyoruz. Ali Kaptan biz yolcularını Orak Adası’na götürüyor önce. Ada’ya doğru yol alırken yüzümüze çarpan güneş güneş ve rüzgarın tadını çıkarıyoruz. Adanın ilk yarısını kaplayan bir göl var. Göle paralel olarak ilerlemeye devam ettiğimizde karşımıza Siren Kayalıkları çıkıyor. Ali Kaptan kayalıkların mitolojik hikayesini aktarıyor bize: Siren Kayalıkları adını, kuş kanatlı, kadın vücutlu, güzel sesli mitolojik yaratıklardan almış. Homeros’un Odyseia Destanı’na göre, Sirenler bu kayalıklarda yaşıyormuş ve yaptıkları büyülü müziklerle gemicilere yollarını şaşırtarak bu kayalıklara çarpmalarına neden oluyorlarmış…