- Kategori
- Felsefe
BİYOGRAFİM
SİGARA PAKETİNDEN ÇIKAN FİL
Biyografi
Takvimsel bir ömür yaşıyorduk,
doğan bir güneşe,
dönen bir aya bağımlı…
Göz açıp kapatıncaya kadar çocuktuk hepimiz
zamanın izafiliğini tartışamayacak kadar da korkak.
Burnunu karıştıran çocuğun üzerindeki bakışlar gibi bakışlara muhataptık.
Dışarıdan görenler korktuğumuzu anlamasın diye.
Ellerimiz ceplerimizde ıslık çalarak yürüyorduk;
Susmak hiç çözüm olmamıştı
ama çığlık atmak çokça başarısız teşebbüs barındırıyordu.
Henüz sümüklü, kurbağalarla oynamayı seven bir çocuktum
şarkı söylemeye başladığımda.
Köpüklü küvetin içinde duvara çarpan sesime duyduğum hayranlık uzun süreli su israflarına neden olmaya başlamıştı.
Arabesk hayatın kendisidir diyen çocuklardık biz.
Ve eklemlendik bu söyleme ‘’Hatasız kul olmaz’’ diyerek.
Çok zor gelirdi bana topluluk içinde şarkı söylemek.
İlk sahne deneyimlerimi vitrin ve tv sehpalarının arkalarında yapmanın verdiği utangaçlık, günün birinde kalabalık sahnelerde ve televizyonlarda şarkı söyleyen biri olmayı düşünmemi engelleyecek kadar güçlü bir dürtüydü.
Sonra birden büyüdüm…
Kurbağalarla oynamayacak kadar.
Büyüdüm…
Deli taylar gibi yağmurun altında çatlayana dek koşarak.
Her insan gibi kendime ait bir zaman düzleminin kahramanıydım,
bin yıl yaşadığıma kimseyi inandırabileceğimi bilmeden.
Aşklar, acılar, gözyaşları ve mutluluklar biriktirmiştim koşarken.
Bir dalga sesi gibi tek taraflı şarkılar yazıp sessizce tekrarlıyordum kendime üst perdeden. Utangaç ve terlemiş avuçlarıma konan peri masallarının firari kuşları ayrıcalıklı şarkılar dileniyordu benden.
Ben ise sessizliğime dair senfoniler yazıp, kuramsal düşlerin düşsüzlüğünden düşüyordum düşler ülkesine.
Ne söylenmemiş sözler söyleme derdi taşıyordum,
ne de benden sonra söylenilecek sözler…
Biliyordum bu duvarın temel taşı olmadığımı.
Ve biliyordum uzaktan bakılınca duvarda ki tüm taşların aynı göründüğünü