- Kategori
- Basın Yayın / Medya
Biz içerden, hainler dışardan bu ülkeyi yok etmeye çalışıyoruz
Evet, her gün canlarımızı toprağa veriyoruz. Kurşun sıkanlar yabancı olsa canım yanmayacak. Bu topraklarda doğmuş, büyümüş insanlar. Yahu bunların birçoğunun dedesi Çanakkale’de bu vatanın kurtuluşu ve bütünlüğü için çarpıştı ve şehit oldu. Ne oldu da bu gençler vatanı bölmek için vuruluyor ve cehennemlik oluyor. Bunların eline silahı verip dağa çıkaran zihniyet nasıl bir zihniyet, dedesinin uğrunda savaştığı idealler doğrultusunda vatanını bekleyen Mehmetçiğimize silah çekiyorlar. Aynı işlevi gören silah dedeyi şehit yapıyor, torunu ise cehennemlik kütük haline getiriyor. Olmaz böyle bir şey.
Günlerdir medyayı izliyoruz. İçimiz kan ağlıyor. Birçok medya yazarı maalesef bu milli yangın üzerine milliyetsiz bir itfaiye eri gibi benzinle gidiyorlar.
Arkadaş sen bunu bilmeden mi yapıyorsun? O halde niye beceremeyeceğin işe bulaşıyorsun? Okum derken … diyorsun. Kardeşim git kendine becerebileceğin bir iş bul. Çünkü bu halinle sen farkında olmadan; insanları yanlış yönlendiriyor, doğruları bilmediğin için insanların değerlerini tüketiyor, toplumda bölücülük yapıyorsun. Bırak kardeşim hiçbir iş yapma millet sana işsizlik maaşı veri ve seni her gün okumak veya izlemekten kurtulur.
Yok eğer bilerek bunu yapıyorsan erkek gibi yap kardeşim. Çık meydana de ki ben bu milletin düşmanıyım. Bu tür yayınlarla, milletin direncini kıracağım, değerlerini yozlaştıracağım, insanları birbirine düşman edeceğim, millet düşmanlarının ırk ve kavimlere bölmesinin taşeronluğunu yapacağım de biz de sana aferin diyelim. Aha ben bunu aleni yapıyorum, arkamdaki güçlerin verdiği para yedi sülaleme yeter, sizin paranıza ihtiyacımız yok deyip piyasaya çıkın biz de seni takdir edelim. Düşmanın yiğidine bu milletin canı kurban. Sıkıştığın yerde; insan hakları, devletimizin kurucusu M. Kemal Atatürk, basın hürriyeti… gibi değerlerin arkasına saklanın. Kardeşim Atatürk sağ olsaydı seni bu millet nerede sallardı biliyor musun?
Gerçekten ben anlayamıyorum. Anneler babalar, taze gelin ve bebekler ağlarken ben bu olaydan nasıl nemalanırım diye düşünen bir kısım medya ve yazarın (kusura bakma sana yazar denmez) insanlıkla alakası yoktur. Yukarıda da belirttiğim gibi bunu bilerek yapanlar, devletin kurumlarını zaafa düşürmeye çalışanlar dağdaki teröristten çok daha adidir. Nereden çıktı bu demeyin. Bizim tarihimizde bu ve benzeri olaylar çoktur. Hani yetmiş iki milletiz diyoruz ya. Yetmiş iki milletten yetmişi kurtuluş savaşında tek millet olmuştu. Ancak bizi arkamızdan vuran bir iki milletin torunları Güneydoğulu (ben inancına bakarım kardeşim, bu vatanı sevenin ırkını söylemem) kardeşlerimizi kullanmaya çalışarak şimdi böyle mi vuruyorlar bizi. Millet bu oyunu bozacak.
Buraya kadar olan kısım bir durum değerlendirmesidir. Ancak hür ve bağımsız medya herkesin istediği bir şey. Elbette medyaya sansür uygulanmasını hiçbirimiz istemeyiz. Doğru haber ve yoruma ulaşma hepimizin hakkıdır. Ama milletin başına musallat olmuş bir belada, kısaca milli meselede herkesin taşın altına elini koyması, aynı dili konuşması şarttır. Burada “siyaset, birbirine gol atma” gibi basit yöntemlere iltifat etme söz konusu olamaz. Terör meselesi iç siyaset meselesi olur mu hiç? Arkadaş; bir futbol maçı seyredilmiyor ki!
Bir taraftan 35000 PKK’lı öldü, diğer taraftan binlerce insanımız şehit düştü, 300 milyar dolarlık bir servet yok oldu. Asıl servet kaybı, her gün terörün yıkımlarını seyrederek büyüyen yavrularımızda. Onların ruhsal gelişimi sırasında ruhlarının kansere yakalandığını, kanserli bir ruhla bu memlekette yaşayacaklarını bir düşünün. Bir çocuğun 3-5 yaşlarında algılayabilmesine imkan olmayan terör, silah, PKK, F-16, gibi kavramlarla yatıp kalkması ne korkunç bir şey. Bu ortamda bazıları hala “odunumun parası” diyorsa yazıklar olsun. Sen hiç Çocuk Vakfı Başkanımızın televizyon ekranlarında Bosnalı, Güneydoğulu çocuklara ağladığı gibi gizli köşelerde bir damla gözyaşı döktünüz mü? Eğer dökmediysen kusura bakma da; hesap sorma, yazma, yol gösterme hakkına da sahip değilsin.
Allah’ın beyin verdiği ve bu ülkede yaşayan herkes bu yangını söndürmeyle sorumludur. Bu iş sadece asker ve siyasi iktidarın işi değildir. Bu topyekûn milletin sorunu ve meselesidir. Elbette birilerine daha çok iş düşüyor. Ancak onlara yardımcı olmak da herkesin işidir. Arkadaş: biz ne yapalım, elimizden ne gelir diyen samimi insanlar varsa onlara da diyeceğim şu ki. Hiç olmazsa bilmeden zarar vermeyin. Samimi olmayanlara ise “gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz” denir.
Hee, genelkurmay başkanımız sert konuştu deniyor. Kardeşim makam ve mevkisi ne olursa olsun fizyolojik olarak o da bir insan. Sabır taşı değil ki. Sertlik de her insana Allah tarafından verilmiş bir olgudur. Yeri geldiğinde istem dışı çalışan bir şeydir. Hiç soruyor muyuz kendi kendimize paşadaki bu kısmı kim çalıştırdı. Söyleyene suç bulunuyor. Söyletenin hiç mi kabahati yok. Siz o konumda olup, aynı olayları yaşasaydınız acaba ne yapardınız. Eee güzellerim -siz de haksız değilsiniz yani mi derdiniz? Hiç zannetmiyorum.
Ben bir eğitimciyim. Biz evlatlarımızın geleceğini, ülkemizin bağımsızlığını düşünmek zorundayız. 35 yıldır bu ülkenin terörden neler çektiğini iyi biliyorum. Bu hassas konumumuz ve aşırı vatan sevgisi yüzünden “kantarın topuzunu” biraz kaçırmış olabilirim. Kusura bakmayın.
Anadolu’da bin yılda oluşturduğumuz ve tanrının insanlıktan istediği düzgün yaşamın pratiğe dökülüp laboratuarda test edildiği bir medeniyete sahibiz. İnsanlığın ekonomik ve ahlaki bunalımda olduğu bu dönemde bunalımdan çıkmasının ilacı da budur. Ne olur bunu anlayabilelim. Bunu anlayıp Anadolu’yu bunu satan eczanelerle doldurmakla mükellefiz. Bizim kurtuluş reçetemiz budur. Bizim en büyük servetimiz budur. Şeyh Edibaliler, Yunus Emreler, Mevlanalar, Hacı Bektaşiler bize bunu yüzyıllar önce söylemişlerdi. Hatırlarsanız kısa bir süre önce Atatürk ve silah arkadaşları bir kere daha hatırlatmıştı bize.
Öldükten sonra iyi anılın. Oldu mu?
(İyiler ve yapıcı olanlar. Daha çok televizyona çıkın emi!… Çocuklarımız daha güzel şeyler öğrensinler)
Miğfer
Yağmur sinmiş toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden
Çok yaşamayı diliyor
siperlerin içinde
birbirlerine askerler
hapşırık sesi
beklemeden
Korkulacak bir şey
olmazdı gözlerinde
belki ölmek
onca silah sesinden
kaçmasaydı kuş
telaşlı ve ürkek
Sunay AKIN
İsmet Yalçınkaya
Final Dergisi Dershanesi