Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bize bi şey olmaz! Teğet geçer!

Bize bi şey olmaz! Teğet geçer!
 

Bu kriz bize dokunmaz. Bizde şeytan tüyü var! Teğet geçer:)) Bu nasıl teğetse!


Saygın Başbakanımız bazen esip kükredikçe mutlu oluyorum. Ah bir de kafamda soru işaretleri oluşturmasa söyledikleri, daha da mutlu olacağım.

Amerika'da başlayan ve dünyaya yayılan kriz konusunda "Bizi etkilemez, teğet geçer!" dediğinde gerçekten sevindim. "Ülkenin başbakanı yalan söyleyecek değil ya!" diye düşünmek istesem de başaramıyorum zira geçmişte söylediği birçok şeyin gerçek dışı olduğunu hepimiz yaşadık. "Belki bu söyledikleri doğrudur." düşüncesini beynime kazıya kazıya dolaşıyorum İzmir sokaklarında.

Esnafa bakıyorum, kan tükürüp kızılcık şerbeti içtiğini söylemiyor, direkt olarak kan tükürdüklerini söylüyorlar. "Ne olacak halimiz belli değil! Bilmem kaç aylık kiramı ödeyemedim." diyenler çoğunlukta.

Ama ben yine de başbakanımıza inanmak istiyor ve krizin bize dokunmadan, teğet geçmesini umuyordum. Bugün yaşadıklarım bu umudumun gerçekleşmediğini, Başbakanımızın gerçeği söylemediğini gösterdi bana.

Öğleye doğru Şükrü Bey'in Kahvesi'ne gitmek üzere yola çıktım. 30 Kasım'da yapacağımız 3. İzmir Toplantısı'nı konuşmak ve kahvenin yanındaki büroyu tutmakla ilgili son görüşmeyi yapmakla ilgili gidiyorum.

Yolun üzerinde matbaası olan arkadaşım Ahmet'e uğradım. Her zamanki zıpır halimle, gülerek girdim içeri.

- N'aber len düttürü Leylalar? Dedim.

İki kardeş münakaşa ediyorlardı o sırada. Hemen toparlanıp, ciddiyetimi takındım. Münakaşalarının sebebini sordum. Elektriklerini keseceklermiş, 1-2 saat içinde. 250 YTL ödemeleri gerekiyormuş. Neyse kavga etmeden bir çözüm için konuşmalarını önerdim ama dinlemediler bile. Dır... dır... da, dır... dır... İki kardeş konuşarak değil birbirlerine hakaret ederek, mırıldanarak anlaşmaya çalışıyorlar. Ben gayretlerimin boşa gittiğini görünce,

- Koparırsınız mühürü, olur biter! diye salakça bir tavsiyede bulundum.

- Abi saati götürecekler. Birkaç aydır ödeyemedik, işler yok ki, yaptığımız işin de parasını alamıyoruz.

- Bu kötü, nasıl kurtaracaksınız siz d..tü? diye yine daldım ben. Ciddiyet benden hep uzaklarda, mutlaka yılışıyorum. Be adam, ölümlerden döndün, daha yeni iyileşmek üzeresin, sakin olsana! Olmaaaaz!

Neyse allem ettiler kallem ettiler bir arkadaşlarının da yardımıyla 250 YTL'yi tamamladılar. Bende bir 50 Euro vardı, onu da harcayacağım yerler hazır. Yardım etsem ben sıkıntıya gireceğim.

Neyse Ahmet TEDAŞ'a giderken ben de peynirciye doğru yol aldım. 2 tane babalarından çekinen, kendinden emin olmayan genç. 10 YTL'lik iş yaptıracaklar, 5 YTL peşin verecekmiş, 5'ini de işi getirdiğimde. Dijital baskı, hemen getireceğim işi ama 5 YTL'lik güveni yok bana. Kriz bu adamlara teğet geçmemiş.

Tavukçu İbrahim'e uğradım. Birkaç haftadır evime gelip sipariş verecek. Parayı peşin alıyorum da, eli açılınca gelecek. Karakedi'ye tavuk ciğeri aldım 2 YTL'lik, çalışan genç 3 YTL'lik koymuş, 1 YTL'liğini boşalttırdım. Eskiden olsa yapmazdım bunu. Ama artık ben de hesaplı yaşıyorum.

Tavukçu İbo yandaki market sahibi Halil'le hararetli bir muhabbete girmiş. Beklerken kulak misafiri oldum. Halil ileri tarihli bir çek veriyor karşılığında nakit alacak hemşehrisi ve komşusu İbo'dan. O da çeki geri alıp da parayı ne zaman ödeyeceğini, kendisinin de ihtiyacı olduğunu, işlerin çok durgun olduğunu söylüyor. Neyse vedalaştım gittim. Bekleye bekleye ağaç olamazdım ya! Parası olunca gelsin versin siparişini.

Kasabın önünden geçerken baktım kasap sucukları asılı duruyor. Hadi bir kangal alayım dedim. Girdim kasaba ışıklar sönük.

- Hayrola bugün açık değil misiniz?

- Yooo... Açığız! Elektrik arızası var da!

Kasketim olsa, ona anlatmasını söyleyeceğim ama yok. Elektrk parasını ödeyememiş kesmişler. Elektrikli terazisi de çalışmıyor tabii. Komşusu manavda tarttı sucuğu. Parayı ödeyip gittim.

Ben alışığım, tanıdığım esnafa hep şaka yaparak selam veririm. Onlar da bazen tam cevap veremedikleri için hoşlanmasalar da, ses çıkarmazlar. Yaşımdan ve cazgırlığımdan dolayı. Saygısızlık etseler başlarına geleceği bilir çoğu. Bazen de sert kayaya çarparım tabii.

Kendi kendime mırıldanmaya başladım: "Ulen biz hiçbir esnafa şakayla selam veremiyoruz artık, hemen hepsi dertli. İşleri iyi giden yok."

Balıkçılarda hareket var, bağırıp duruyorlar. Balık da balık! Bir kg sardalya aldım yoluma devam ettim. Havrasokağı'ndayım. Petshop işleten Levent'e uğradım.

- N'aber len civcivci? dedim. Kısacık bir tabureye oturmuş, elinde de sigara dertli dertli bakıyor.

- Lâzımlıkta mı oturuyorsun? Mıçıyormuş gibisin de?

Dükkanda bulunan iki arkadaşı kıkır kıkır gülüyor ama Levent'te ses yok. Adam krizden önce de böyleydi. Hep parasızlıktan şikayet eder. Çıkardım cebimdeki 50 Euro'yu,

- Al sana 50 Euro! Ben yiyemedim sen ye! Hemen kaptı.

- Ama bende hiç Türk parası yok ki nasıl bozacağım bunu? diye yoklama yapıyor. Bana Almanya'dan havale geldi de ellisini ona bağış yapıyorum zannetti ama emin değil, Levent.

- Ver len şu parayı geri, oynadığın yeter! diyerek aldım elinden.

Başladı ağlarcasına konuşmaya, valla billa işler çok kötüymüş de parayı ona borç verecekmişim, olunca ödeyecekmiş. Merak etmeyecekmişim.

Parayı kaptırmadan uzaklaştım civcivci arkadaşımdan.

Osmanlı zamanında padişahlar tebdil-i kıyafet içinde halk arasında dolaşırlar, onların durumlarını incelerdi. Başbakanımız sayısız koruması arasında sadece partizanlarının arasında dolaşıyor arasıra. Onlar da paralı askerler gibi tezahürat yapmakla ve alkışlamakla meşgul. Hadi kendisi esnafın halini anlayamıyor müsteşarlarını, yakın adamlarını piyasaya salsa da kriz bize teğet mi geçiyor yoksa delerek mi geçiyor öğrenseler.

Fabrikalar kapanıyor, esnafın büyük bir bölümünün dayanacak gücü kalmamış. Teğet meğet değil delerek geçiyor kriz. Acil önlemler gerekli.

Mustafa Mumcu, 14 Kasım 2008, Saat: 03:50

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..