Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '12

 
Kategori
Hızlı Tüketim
 

Bizim Aşık Veysel'imiz vardı...

Plak çalan gramofon veya pikaplar vardı... Gramofonların bir kolu vardı, birkaç dakika çevirmek gerekiyordu, sonra da plağı diskin üzerine koyup, büyükçe olan iğneli kolu disk üzerinde dönmeye başlayan plağın kıyısına bırakmak gerekiyordu. Bundan sonra ses, müzik ortalığı çınlatıyordu...

Şimdi gramofonlar antika. Belki de antikaları bile kalmadı...

Pikaplar vardı... Plakları bunlarla dinlerdik. Pilli olanları ve hem pilli olanları hem de elektrikli olanları vardı... Önceleri plaklar küçüktü, sonra onların kocaman olanları çıktı.

Radyolar hem büyük hem de göze çok hoş görünen cihazlardı. Haberleri büyükler dinlerdi daha çok, müziği de geride kalanlar; gençler...

"Yurttan Sesler" vardı, birbirinden güzel türküler söylenirdi ardı ardına... Ta Ardahan'dan Edirne'ye Türkiye'miz "Yurttan Sesler" dinlerdi. Aşık Veysel'imiz vardı o zamanlar...Nuri Sesigüzel de yeniydi ve çok sevilmeye başlanmıştı. Feyzullah Çınar gür sesli bir ozandı. Can Etili çok özgün bir sesti...

Köylerde tarım ve hayvancılık karın doyuruyordu; oğlu kızı da yuva sahibi yapıyordu. Şehirler de keşfedilmiş, "gurbet" Türk insanının hayatına iyiden iyiye girmişti. Şehirlerde aylıklı işler kolayca bulunuyordu. Bu aylıklar arsaya, eve dönüşüyordu, sonra da köyden kente göçe...

Okumaya da büyük merak sarmış; evvela oğullar, sonra da kız evlatlar okutulmaya başlanmıştı. Sınavla girilip okunan "Öğretmen Okulları" büyük umuttu. Köylülerin çoğunda evladın "Büyük Adam" yapılması hevesi vardı. Öğretmen Sıdıka Avar Elazığ'da köy kızlarının en büyük umuduydu.

Gurbet hayatı iç gurbetlikten dış gurbetliğe dönüştü. Başta Almanya olmak üzere, çok sayıda dış ülkeye çalışmaya gidildi. Artık Almanya'da ve çoğu Avrupa ülkelerinde olumlu ya da olumsuz değişimleri, kazanç, acı, hüzün veya seviçlerle mutluluğu, mutsuzluğu yaşayan çok sayıda yurttaşımız var. Türkiye, dışında da epeyce Türkiye var...

Teypler icat edilmiş, gurbetçiler de kaşfetti bu cihazları. Kasetlerle dinlenmeye başlandı müzikler. Gurbetçiler seslerini de kaydettirip, Türkiye'deki yakınlarına yolluyorlardı. Ali Avaz, dışarıdaki gurbat hayatının hicivcisiydi. Almanyalardan gravatlar, gömlekler, giysiler, saatler, müzik cihazları, Marklar gelirdi; buradan da peynir, kuru bakliyat, tereyağı gibi yiyecekler giderdi. Gurbetten gelenler arabalarıyla da gelirlerdi. Karasabanın elceğini, kağnı arabasının mastarını tutan eller, ne çabuk da şoför olmuş ve otomobil kullanıyorlardı. Ne de hava atarlardı, akrabalarına, köylük yerde kalan perişan halde olanlara... Giden kazanmış, kalan dardaydı... El atmak pek olmazdı, ama köylü kıskançlığı fazlasıyla yaşanırdı.

Cem Karaca, Barış Manço, Ali Rıza Binboğa, Edip Akbayram farklı tarzlarıyla varlardı. Giyim kuşamları da geleneklere aykırıydı, ama halkımız bunları da sevdi.

Bizim Aşık Veysel'imiz vardı, "Bu bendeki aşk olmasa / Güzelliğin on'par etmez." diyen...

Şimdilerde tükendi herşey...

Çok hızlı tükendi...

Mektuplar unutuldu. Allah, düşürmesin sadece mahpus damına düşenler mektup yazar ve bekler oldular.

Telefonlar... Ya yazdırılırdı ya da çevirip konuşulurdu. Tuşlu olanı yoktu ilk zamanlar...

Telgraf hayatın içindeydi... Herkes nasıl yazılacağını bilmezdi, postane memurları yardımcı olurlardı.

Gazeteler... Gazetelerde yazılanlara inanılırdı. Sevilirdi gazeteciler...

Kitaplar yeni yeni hayatın içine giriyordu...

Sinemalar...  Sinemalar bir harikaydı... Açık Hava Sinemaları hele de...

Düğünler... Üç gün üç gece sürerdi en az, davulla zurnayla, yörelik oyunlarla ortalık şenlenirdi.. Kınanın ayrı bir yeri vardi. Beyaz ata, -kırat da diyebilirsiniz- bindirilen gelin hem ağlar hem giderdi... Bahtı kara çıkarsa gelinin; gelinin evini de köyü de hüzün kaplardı.

Sevda... Bir küçük mendille başlardı, başa kadar sürerdi...

Şimdiler... Şimdileri düşünmek istemiyorum... İsteyen yazsın...

Herşey çok hızlı tüketildi... Eskiden olmadığı kadar da herşey var; ama mutluluk yok...

Neye yarar ki!..

Bizim Aşık Veysel'imiz vardı...

Doğruluğumuz...

Sevdamız...

İkrarımız vardı, imanımız gibi...

 

 

 
Toplam blog
: 94
: 202
Kayıt tarihi
: 16.08.12
 
 

Babam; okumaya, hele de gazete okumaya çok meraklıydı. Aldığı gazeteleri okur, sonra da masama bı..