Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '08

 
Kategori
Futbol
 

BJK, GS ve FB Taraftarlığı Nereden Başlar?

BJK, GS ve FB Taraftarlığı Nereden Başlar?
 

İlk yerli kulüp Beşiktaş Jimnastik Kulübü’dür (BJK). O zamanki adları Hazine-i Hassa Müdürü, Sürre Emini, Paşazade, Büyükelçi ve Mebus olan kişilerce 1903 yılında kurulmuştur. BJK; Medine-i Münevvere Muhaffızı Şeyhülharem Osmanlı Paşa’nın konağında ilk çalışmalarını sürdürmüştür. Her türlü spor örgütlenmesinin yasak olduğu bu dönemde, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün kurulmasına izin verilmiştir. Çünkü Abdülhamit, o dönemde bir ticaret merkezi olan Galata ve çevresindeki tampon bölgede bir spor kulübü kurulmasına izin vererek, Yıldız Sarayı’yla arasındaki bu bölgenin bir ticaret merkeziyle canlanmasını istemiştir. Galata’ya getirilen mallar iskeleye yanaştırıldığında; işçisiyle, işsiziyle, çırağıyla ve hamalıyla bir yoğunluğun yaşanmasına neden olmaktaydı. Canlanan bu yoğunluk; Serencebey yokuşundaki gençlerin bu kulüp vasıtasıyla toplumsal bakımdan hareketlenmesini sağlamıştır. Bu yüzden o zamanlarda Beşiktaşlılık, güçsüzün güçlenme ve bir çatı altında toplanma ve güven arayışıydı.

İkinci yerli kulüp ise Galatasaray Spor Kulübü’dür. 1905 yılında kurulmuştur. Mekteb-i Sultani’den (Galatasaray Lisesi’nden) doğan bu kulüp, o zamanlar 60 Sadrazam, 3 Şeyhülislam ve 23 Kaptan-ı Derya yetiştirmiş olduğu için, Avrupa saraylarındaki okullardan pek de farkının olmamasıyla, aristokrasiyi temsil eden bu yapının kulübe de yansımalarını getirmiştir. O zamanlarda Galatasaray’lılık, devlet katına onca yönetici yetiştiren okulun kurduğu kulübe üyelikle birleşen ve genel toplumun üstünde ve onlara tepeden bakan bir yandaşlıktı.

Üçüncü yerli kulüp Fenerbahçe Spor Kulübü ise 1907 yılında Kadıköy’de yerli burjuvaziyi temsil edenlerce kurulmuştur. Çünkü yerli burjuvazi, o zamanlar Yeşilköy, Büyükdere ve Tarabya azınlık burjuvazilerinin içine katılamadığı için, yerli burjuvazinin dinlence yeri olan Kadıköy’de bir tepki sonucu kurulmuştur. Kadıköy’ün hemen yakınında olan Üsküdar, bir esnaf, memur ve işsiz kalabalıkların yerleşim yeriydi. Anadolu’dan İstanbul’a ilk göçenler, İstanbul’da Üsküdar’a yerleşirlerdi. Bu yüzden İstanbul’un ilk gecekondulaşma hareketleri Üsküdar’da başlamıştır. İç göç, işsiz ve boş insanları bu bölgeye taşımaya başlayınca, kente entegrasyonu sağlamak ve İstanbul’a varlıklarını kabul ettirmek için Üsküdar kulübüyle de birleşerek üç gencin girişimleriyle Fenerbahçe Spor Kulübü kurulmuştur. O zamanlarda Fenerbahçe’lilik, azınlık burjuvazilerinin yaşamlarına özlem duyanların kulübüydü.

BUGÜN GÜNÜMÜZDE, BU AMAÇLAR İÇİN TARAFTARLIK HER ÜÇ KULÜP İÇİN DE YOKTUR. ÇÜNKÜ ÜÇ BÜYÜKLERİN BU AMAÇLAR İÇİN BİR ARAYA GELEN TARAFTARLARI, ZAMANINDA O BÖLGELERDE YAŞAYANLARCA VE O BÖLGENİN AMAÇLARINA HİZMET EDENLERCE KURULDUĞU HALDE, BUGÜN TÜRKİYE’NİN HER TARAFINDA BU ÜÇ BÜYÜK KULÜBÜN TARAFTARLARI VARDIR. Etkilenme, yönlenme veya tepki, bu kulüplere taraftar çekebilmektedir.

Trabzonspor, bir kent kulüpçülüğü takımına en iyi örnektir. Kent kulüpçüğü akımı 1967 sonrasında ortaya çıkmıştır. Trabzonspor’un, 1974’lerdeki atağına sessiz kalamayan renkli İstanbul basınının yukarıdaki üç büyük ve eski kulübe dahil edilmesiyle dördüncü büyük kulüp olarak anılmasını sağlamıştır. Trabzon önemli bir liman kenti olmasına rağmen adının popülerliği, Trabzonspor’un atağıyla olmuştur. Bu tanınma ve başarılar (3 yıl üst üste lig şampiyonluğu, sayısız kupalar, üç büyük kulübe karşı ezilen Anadolu kulüplerinin temsilciliği vb.), kent dışında da taraftar kitlesi oluşturmuş, ömründe Trabzon kentini dahi görmeyen yetişme çağındaki çocukların veya gençlerin Trabzonspor’lu olmasını sağlamış ve o zamanlarda başarılı olan bu kulübe taraftar yapmıştır. ‘Etkilenme’ye en güzel örnek budur. Şimdilerde yaşları otuzundan büyük ve doğumu ve yaşamı Trabzon kentli olmayan Trabzonspor’lu taraftarların olması bu yüzdendir. Trabzon kentinin ikinci takımı Galatasaray’dır. Bir bilimsel araştırma sonucu değildir ama Trabzonspor’un 1974’lerdeki atağından önce kentin çoğunluğu Galatasaray taraftarı olarak bilinirdi. Bunun birçok kanıtları ve nedenleri vardır. Örneğin şampiyonluk düğümlerini çözecek çok önemli maçlarda, Trabzonspor taraftarları ve halkı, Galatasaray’ın rakipleri aleyhine, Galatasaray lehine tezahürat yapmaktadırlar. Bu durum ilginçtir ama kitle iletişim araçlarından bundan sonra da gözlenebilir.

Günümüzde ‘yönlenerek’ taraftar olma ise, aile veya arkadaş grubu içerisinde tutulan bir takıma bağlanarak olmaktadır. Beraber hareket etme, her türlü davranışta beraber söylenen taraftarlık rengi, bir güç sembolünün idolüdür. Dolayısıyla erkek egemen bir toplumun, her yönüyle güçlü olması ve yalnız kalmaması gerektiğinden, kalabalık taraftar ve başarılı olanın yanında yer almak gerekmektedir. Yıldız bir futbolcuyla özdeşleşmeyle beraber, yetişme çağında iken renkli basının çok bahsettiği kulüplere taraftar olmak, çocukların en önemli yönlenme kaynaklarıdır. Burada başarı, kriter değildir. Zaten başarı denilince de yine bunun içeriğinin dolması farklı kişilere göre farklı anlamlar taşıdığından, bazen bir maçlık galibiyet, bazen çok önemli bir iddia, çocukları veya yetişme çağındaki bireyleri bir kulübün taraftarı olmaya itmektedir. Hatta, doğduğu ve yaşadığı kentin dışındaki bir takımın, özellikle de İstanbul’un üç büyüklerinden bir takımının taraftarı olmak, kitle iletişim araçlarından yönlendirildiği için, etkilenme, yönlenme ve özdeşleşme objeleri gereği ister istemez bu takımlardan birinin taraftarı olunmaktadır.

‘Tepkisel taraftarlık’ta ise, tamamen bir kişiye, bir gruba tepkiden veya herkesten farklı olma içgüdüsünden hareketle aile ve çevresinden farklı bir kulübe taraftar olma durumu vardır. Dayak yediği bir arkadaşının takımını veya O’nu oyuna dahil etmeyen arkadaş grubunun tuttuğu takımı tutmak olası değildir. Aşırı yönlendirme veya etkilemeye çalışma da, taraftarı olması istenilen kulübe değil de onun tam tersi rakip olan bir kulübe yönlenmesini sağlayabilir. Taraftarı olduğu takımı tutmasını isteyen babanın, çocuğuyla arasındaki ilişki bir tepkisel boyutta ise, çocuğun; babasının taraftarı olduğu takımın taraftarı olması olası değildir.

Herkes, bir futbol takımının taraftarı olabilir, bu bir hobidir. Balık tutmak, koleksiyon yapmak gibi sanıldığının tam aksine gerçekten çok basit bir iştir. Ama aşağılanacak veya küçümsenecek bir iş de değildir. En umutsuz aşklarda insanlar kendilerini bir başkasının kollarına bıraktığı halde, tarafı olduğu takım yıllarca şampiyon olmasa bile Avrupa’da uluslararası bir başarı kazanmasa bile, kendisini bir başka takımın kollarına bırakmaz. Takım tutulur ve öyle gider. Kendisinin bildiği veya bilemediği bir özel nedeni mutlaka vardır. Takım taraftarlığında objektif olmak çok zordur. Bunu başarabilen insan sayısı, başaramayanların yanında okyanusta bir damla kadar azdır.

Kısaca, anne kirpi yavrusunu hep “pamuğum” diye sever. O’nun dikenleri, yaramazlıkları ve başarısızlıkları hiç görünmez.

 
Toplam blog
: 135
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Ankara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Öğretim Üyesi. Spor Sosyolojisi, Popüler Kültü..