- Kategori
- Blog
Blog yazmada, okumada, yayınlamada ölçütler
Az yazanı, çok yazanı, dönemsel yazanı var.
Konu blog olunca diğerlerini göz ardı edip başlıca dört ilgi grubundan söz edebiliriz.
Bunlar yazanlar, yayını kabul eden web siteleri, editörler ve okuyanlardır.
Yazanlar ve okuyanlar genellikte toplumun her kesiminden bireylerdir. Blog bir tüzel kişi adına yazılıyor olsa da, sonuçta klavye ya da kâğıt kalem başına geçen insandır. Bu durumdaki yazıların diğerlerinden farkı varsa eğer, o da tüzel kişilikteki başkalarının onayıdır.
Toplumun her kesimi ifadesi hem farklı sosyal ve ekonomik tabakaları, hem farklı kültür düzeylerine sahip, farklı kültür altyapılarından gelen insanları, yerli ve yabancı farklı yaş ve cinsiyet gruplarından katılan bireyleri kapsamaktadır.
Özel şifrelerle girilmiyorsa hiçbir web sitesi blog okurlarının sayfaya ulaşmasını sınırlamaz, engellemez, engelleyemez. Aksine genellikle reyting adına teşvik eder.
Yazarlar ve konular anlamında ilgili web sitesinin kuruluş felsefesi çerçevesinde kısıtlamaları söz konusu olabilir. Blog yayınlayan web siteleri konu ve tür kısıtlamaları koyabildikleri gibi yazarlar konusunda da seçici olabilirler.
Milliyet Blog gibi üyelerinden gelen blogları tür ve konu anlamında genel yasal ve ahlaki sınırlar içinde kalmak kaydıyla değerli gören ve değerlendiren; her çevreden yazara ve pek çok konuya kapılarını açık tutan uzun ömürlü web siteleri, yazarlar açısından okurla buluşma anlamında ideal sanal zeminlerdir.
Editörler doğal olarak ellerine ulaşan çalışmaların öncelikle web sitesinin ölçütlerine uygunluğu sonra da dil, anlatım ve tür anlamında yeterliliğini dikkate alırlar. Dil ve anlatım konusunda da kendi ölçütlerine uygunluk ararlar.
Yazanların ve okuyanların ölçütleri ile esneklik düzeyleri birbirinden farklı ve çok çeşitlidir.
Her insan ayrı bir dünyadır ve her insanın dünyasındaki yazılacak, okunacak şeyler farklıdır.
Az yazanı, çok yazanı, dönemsel olarak yazanı vardır.
Üyesi olduğu derneğin, vakfın görüşlerini yazanı, yaşadığı dünyada gördüğü çarpıklıkları yazanı, siyasal, ideolojik fikirlerini yazanı, insan ilişkileri, bilim, felsefe, ticaret, para, güncel olaylar, çocuk, eğitim, askerlik gibi Milliyet Blog web sitesindeki “konu” başlığı altında bulunan ve bulunmayan alanlarda yazanı vardır.
Birinin yazdığı, anlamlı ve önemli bulduğu konuyu bir başkası hiç bilmeyebilir, önemsiz bulabilir ve o konuya, yazıya ilgisiz kalabilir. Bu oldukça normaldir.
Biri tanınmak, şöhret olmak, yazarlık, şairlik merdivenlerini ikişer ikişer çıkmak için yazar blog sitesine; bir başkası kendince önemli bulduğu bir bilgiyi, fikri, anıyı paylaşmak için yazar; bir başkası da kendi inanç ve ideolojisini yaymak, kabul ettirmek bu yolla manevi kazanç sağlamak ya da alkışlanmak için yazar.
Yazarken belli sözcükleri sık sık kullanmak, belli sözcükleri de hiç mi hiç kullanmamak anlamında kendine özgü kararları olanlar vardır. Onlar sözcük seçici olanlardır. Tabii aynı şekilde sözcük seçici okurlardan da söz edebiliriz. Eminim sizin çevrenizde de bir kısmı Osmanlıca kaynaklı sözcükleri özenle kullanmaya devam edenlerle; bu sözcükleri gördükleri metinleri okumamayı tercih edenler; onların yerine yeni sözcükleri arayanlar vardır.
Belki benim gibi sizin de geçmiş öğrencilik anılarınız arasında sınav kâğıdının üzerine “cevaplar” ya da “yanıtlar” yazmış olmanıza göre değişik notlar almış olanlarınız da vardır.
Şu ya da bu eğilimden yazarların yazılarını özellikle okuyanlar ya da hiç okumayanlar vardır.
Yazının başlığından ya da yanındaki resimden etkilenerek okuyanlarla; başlığı ve resmi belli ölçütler çerçevesinde özellikle seçip oralara koyan yazarlar vardır. Tabii, telif hakları konusunda çok duyarlı oldukları için tam istedikleri resimleri kullanamayanlar; yani resim anlamında gerçekte çok daha bilinçli iken yetersiz gözükenler da yok değil.
Yazarken öncelikli ölçüt olarak reytingi düşünen, konuyu, içeriği, resmi en iyi reytingi sağlayacak şekilde seçenlerle; okurken reytinge bakan, sadece yüksek reytingli yazıları okuyanlar vardır.
Kendi kişisel dünya görüşlerine uymayan yazıları bir bakışta seçen ve okumayanlarla; şu ya da bu nedenle yazının yazarına da rezerv koyup sonraki okumalarında bakmayanlar vardır.
Yukarıdakinin tersine, dünya görüşlerine uymadığı halde merak ve ilgiyle farklı dil ve üslupla, farklı bakış açısıyla yazılmış blogları özellikle okuyanlar vardır.
Kimi blog yazarlarına kendi görüşüne uyduğunu, kendi ufkuna katkı sağladığı için yıldız koyan ve o yazar ne yazarsa yazsın gözden geçirenler var ve elbette eksi işareti koydukları yazarları defterden silen okurlar var.
Kültür altyapılarımız, inançlarımız, beklentilerimiz, yaşanmışlıklardan edinmiş olduklarımız, kişisel yaşam felsefelerimiz biz insanları birbirimizden ayırır. Bu da doğal olarak ölçütlerimizi, kişisel seçimlerimizi çeşitlendirir, farklılaştırır.
Bunu bir kısım insanlar anlamakta güçlük çekse de, iyi ki böyle olur. Çünkü bu haliyle her birimiz için her an yeni bir şeyler öğrenilecek zeminler doğar.
Yeter ki o insana özgü merakımızla, öğrenme arzumuzla birlikte iyi niyetimizi yitirmemiş olalım.
09.02.2016
13:54