Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '07

 
Kategori
Blog
 

Blogculara öneriler...

Blogculara öneriler...
 

Bloglarımızı nasıl düzenlememiz, yazarken nelere dikkat etmemiz gerekir? Önceki yazımda blogların görüntülenme sayısını etkileyen unsurlara değinmiştim. Şimdi biraz da teknik detaylardan söz edelim.

Çok okunmak için aslında her şeyden önce iyi yazabilmek gerekir. Lokanta örneğindeki gibi, bir yazınızı okuyanın tekrar gelmesi için onun damağında bir tat bırakmalısınız. Hiç değilse ona bir konuda bilgi verebilmelisiniz. Yazıya başlamadan neyi, nasıl anlatacağınızı, o yazıda işleyeceğiniz fikri bilmelisiniz. Dilbilgisi ve imla kurallarına uygun, eğlenceli, orijinal, başı sonu belli ve samimi bir yazı okuru size bağlayabilir. Bunun için profesyonellik gerekmez. Özellikle Milliyet Blog’a dışardan, başka kanallardan gelen okurların sayfanızı daha sonra tekrar ziyaret etmesini sağlamanız buradaki toplam okur sayısını da arttıracaktır.

Bir yazıyı kâğıttan okumakla ekrandan okumak arasında çok fark vardır. Elektronik ortamda okumak hem gözleri hem de vücudu daha çok yorar; dikkat çabuk dağılır. O yüzden bloglarımızın belli bir uzunluğu geçmemesine gayret etmeliyiz. Tabii tersine, çok kısa da olmamalı. Bazen bir düşünceyi on satırda anlatmak da mümkündür ama bu uzunluk genellikle yeterli olmaz. Okuyanlar o konudaki bilgi ve düşüncelerinizin kıt olduğu sonucuna varabilir. Üç yüz- yedi yüz kelime, boşluklu iki bin beş yüz-beş bin karakter arasında bir uzunluk yeterlidir. Word belgesinde yazıyorsanız bunları “araçlar+kelime sayısı” menüsünden kontrol edebilirsiniz. Blog kutusunda otuz beş-elli satır da yaklaşık aynı ölçülere denk gelir. (Bu yazı önerdiğim ölçüleri epey aştı ama her şeyin istisnası vardır tabii!)

Paragraf, bir metnin içinde düşünce bütünlüğü taşıyan cümlelerden oluşur. Aynı paragraftaki cümleler anlam bakımından birbirini izlemelidir. Yazılarımızı paragraflara ayırırken buna dikkat etmeliyiz. Elektronik ortamda çok uzun paragraflar okumayı güçleştirir. Bloglarımızdaki her paragraf on satırı geçmemeli. Tek cümlelik, çok kısa paragraflar da kopukluklara ve anlatılmak istenen düşüncenin dağılmasına yol açar. En uygunu ortalama altı-yedi satırlık paragraflardır.

Blogda kullandığınız isim ya da rumuzun da yazılarınızın okunması üzerinde etkisi var. Kızılderili adı gibi uçuk rumuzlar inandırıcılığı azaltıyor. Memuriyet, aile, işyeri gibi bağlantılar yüzünden gerçek adınızı kullanmak istemeyebilirsiniz tabii ki, ama fıkradaki gibi ille de “patlayan prezervatif” türünden bir rumuz almaya gerek yok. (hani kızılderili çocuk babasına sormuş, “baba niçin bizim isimlerimiz de John, Billy falan değil de Oturan Boğa, Gürleyen Bulut gibi uzun ifadelerden oluşuyor?” Babası da, “Biz çocuklarımıza onların doğumlarıyla ilgili bir isim veririz, mesela ablan baharda dünyaya geldiği için Bahar Çiçeği, abin kuraklık döneminde doğduğu için Susayan Toprak adını koyduk. Anladın mı yavrum Patlayan Prezervatif?” demiş ya!)

Adınız “Ahmet”se siz “Mehmet” yapın, olsun bitsin. Mümkünse ve sakıncası yoksa profilinize bir resminizi koyun. Okurlar karşılarında gerçek insanlar görmek ister.

Milliyet Blog’un öteki yazarları tarafından tanınmak, okunmak istiyorsanız buranın bir parçası olduğunuzu belli etmelisiniz. Bunun için onların yazılarını da okumalı ve zaman buldukça yorum yazmalısınız. Yorumlar hem sizin yazısına yorum bıraktığınız kişi tarafından tanınmanızı hem de adınızın o kişinin sayfasında görünmesini sağlar. Unutmayın; çok yorum yazan çok yorum alır!

Yazılarınızı gruplandırın. Konu benzerliği taşıyan ya da sizin mutlaka okunmasını istediğiniz bloglarınızı gruplarda bir araya getirin. “Benim seçtiklerim”, “çok okunanlar” vs gibi gruplar düzenleyebilirsiniz. Bu yöntem eski ve gözden kaçmış yazılarınızın da görülüp okunmasını sağlar.

Düzenli bir aralıkla yazmak da okurları size bağlayan etkenlerden biridir. Aynı zamanda bu işi ciddiye aldığınızı gösterir. Kendinize bir yazı girme periyodu belirlemelisiniz. Ne çok sık ne de çok uzun aralıklı olmalı. Bence haftada en fazla yedi, en az bir yazılık bir periyot uygundur. Ben bloga başladığımda haftada üç yazı girmeyi tasarlamıştım, bugüne kadar da aşağı yukarı uydum.

Konu ve kategori seçimi okunma oranını etkiler. MB’da hangi konuların ve kategorilerin çok okunduğu aşağı yukarı belli. Genel olarak ortalama internet okuru cinsellik, magazin, gündelik yaşam, astroloji gibi konulara ilgi gösteriyor. Zaten hemen hemen bütün iletişim ortamlarında bu konuların takipçisi çoktur. Tek amacınız blogunuzun çok görüntülenmesiyse sadece bu konularda yazabilirsiniz. Ama sırf hit alayım diye kendinizi zorlamanız ters tepebilir. MB bir gazetenin internet sitesidir, burada cinsellik konusunda yazabileceklerinizin sınırı aşağı yukarı bellidir. Bugün internet kullanıcısı isterse en uç pornografik içeriğe ulaşabilir. Yani cinsellik arayan başka siteleri tercih eder. O yüzden ille cinsellik yazıp hit alacağım diye kendinizi fazla zorlamayın. En iyi bildiğiniz, en rahat yazabileceğiniz konularda yazın.

Ancak kendinizi tekrarlamaktan da kaçının. Hep aynı konular etrafında dönüp durmak bir süre sonra okurlarınızı sizden uzaklaştırır. Yazılarınızın konusu ve teması önceden öngörülebilir hale geldiği zaman okurların merakı azalır. Farklı kategorilerde, farklı konularda yazmaya çalışın. Üslup denemeleri yapmaktan çekinmeyin.

Çok okuyun. Okuyup öğrendiklerinizi özümseyip kendi deneyim ve gözlemlerinizle birleştirmeye çalışın. Bunlar arasından bir sürü blog konusu bulabilirsiniz. Ancak asla “kopyala-yapıştır” kolaycılığına sapmayın. Kitaplardan, internet sitelerinden yaptığınız alıntılar için mutlaka kaynağınızı belirtin. O alıntıya gerçekten ihtiyacınız varsa kullanın. Oralardan edindiğiniz bilgiyi kendi düşüncenizi desteklemek için kullanın. Başkalarının ürünlerini kendi ürünleriniz gibiymiş gibi göstermeyin. Bu hemen anlaşılmasa bile eninde sonunda ortaya çıkar.

Kelime hazinenizi genişletin. Az bilinen, az kullanılan kelimeleri bulup yazılarınızda kullanın. Yazının sonunda anlamını açıklayın.

Devamlılık burada tanınmanızda önemli bir kriterdir. Bloga başladığınız günlerde yazılarınızın onca yazı arasından sıyrılıp dikkat çekmesi kolay olmayacaktır. Yayına geç girecek, arka sayfalarda kalacak, az okunacak ve az yorum alacaktır. Ama bunlardan yılmadan yazmaya devam etmek gerekir. Birkaç yazı yayınlayıp yeterince okunmadı diye küserseniz küstüğünüzden bile kimsenin haberi olmaz. Yazmak, tek taraflı fedakârlık gerektiren, çoğu zaman karşılığı alınamayan bir iştir. İçinizde yazmak gibi bir tutku varsa sürdürebilirsiniz. Aksi halde maaş bile verseler arkasını getiremezsiniz. İyi yazdığınıza eminseniz gün geçtikçe kendinize bir okur kitlesi edineceksiniz. Biz eskiler ilk günlerde blogda az kişi olduğu için biraz daha şanslıydık. Ama ilk başladığımızda bizim de ortalama okunma sayılarımız çok düşüktü. Bu işi biraz ciddiye alıp devam edenler zamanla okur kitlesini genişletti.

Şimdilik bu konuda söyleyeceklerim bu kadar. Değinmeyi unuttuğum şeyler mutlaka vardır; onları da hatırladıkça yazarım.
.......

Resim: http://www1.istockphoto.com/file_thumbview_approve/1627307/2

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..