Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bu gün o gündür.

Bu gün o gündür.
 

www.resimler.com


Nesilden nesile, babadan oğla aktarılan bu hikayeyi bir çok kez duymuş olabilirsiniz. Benim babam da bana anlattığı bu hikayeyi, bir gün ben de oğluma anlatacağım.

Evlenmek üzere olduğum sıralarada, bir akşam babam beni yanına çağırdı. Babam mutfakta olduğundan, acaba yemek mi yaptı diye düşündüm.
Oğlum, bir iki güne kadar evleniyorsun, sana bir tavsiyem var. Bu tavsiye benim babamdan, onun da babasından aktarıla aktarıla sana kadar geldi. Beni iyi dinle, sorularıma da net cevap ver, ama iyice düşün ona göre. Dedi ama, ben hem çok şaşırmış, abandone olmuş, merak içinde pür dikkat babamı dinler olmuştum. Kekeleyerek olur dedim.

Şimdi iyice dikkat et bakalım, derken, üç tencereye su doldurdu ve üç tencereyi ocağa koyup altlarını yaktı. Ben boş boş bakarken bana seslendi. Şimdi ne istersem bana ikişer tane getir dedi. Ses tonu sertti bu da beni biraz ürkütmüştü aslında. Peki baba dediğimi hatırlıyorum. Benden havuç istedi, yumurta istedi ve kahve çekirdeği istedi. Baba bunlar var mı diye soramadım, korktum. Dolapta, havuç ve yumurtayı buldum. Ama evde kahve çekirdeği nerde vardır, ben nerden bilebilirim ki? Kahve çekirdeği rafta kavanozda dedi. Ben sormamıştım ki ona, nasıl anlamıştı bilmiyorum.

Babam, iki havucu birinci tencereye, iki yumurtayı ikinci tencereye, ve iki kahve çekirdeğini üçüncü tencereye koydu. Her üçünü de yirmi dakika kadar kaynattı. Bu arada biz havadan sudan konuşuyorduk.
Sonra, babam tencereleri ateşten indirip beni sofraya çağırdı. Yemek masasın üç tabak koydu.
Tencerelerde kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve çekirdeklerini tabaklara yerleştirdi.

Bir anda bana dönüp eee, ne görüyorsun dedi. Soru sormuştu bana, akıllı cevap vermeliydim ama, ortada havuçlu yumurtalı tabaklar vardı. Ne kadar beynimi zorlasam, altta yatan bir buzağı göremedim.

Bak dedi, havucu kesiyorum, havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış, değil mi?
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama kesince içleri katılaşmış, değil mi?
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, değil mi?
Evet baba, aynı anlattığın gibi de….

Sabırlı ol biraz :
Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler. Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.

İnanamıyordum. Buz kesmiştim. Baba diyebildim sadece.

Sadece bu değil dedi. Kalk sofradan, ocağın yanına gidelim dedi. Ben dumura uğramış bir halde ocağın yanına geldim. Elimden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi. Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı bana uzattı. İçmek istersin herhalde dedi. Güzel kokuyordu. Ben fincandan yudumlarken, kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici. Herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi...Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve
şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar.

Bu hikayeyi babamdan dinleyeli tam yirmi iki sene oldu. Bir kızım oldu ilk önce, sonra bir oğlum. Hem annemi hem babamı kaybettim. Çocuklarım büyüdü. Kızıma hikaye anlatma zamanım geliyor, oğlum içinse çok erken.

Hem eşim hem ben dolu dolu geçen bu yirmi iki senede, hem iyiyi hem kötüyü yaşadık, ama birbirimizden, desteğimizi, sevgimizi ve saygımızı hiç eksiltmedik. Ben kahvenin çekirdeğini unutmadım, eşim ise bana hep kahve pişirdi. Zamanın su gibi aktığını, bu senelerin nasıl geçtiğini bilemiyoruz. Bu kadar zamana neler sıkıştırdığımızı ise sadece ikimiz biliyoruz.

Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmenizi, mutluluğunuzun eksilmemesini temenni ve arzu ediyorum.

 
Toplam blog
: 51
: 628
Kayıt tarihi
: 12.04.07
 
 

Hayatı farklı gözle bakmayı seven, haksızlığa tahammül edemeyen, olaylara sessiz kalıp yerinde mü..