- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Bursalı ve Bursa'da olmak
1995 yılında, üniversiteden arkadaşımın düğününe geldiğimde Bursa’ya, hava öyle bir pisti ki göz gözü görmüyordu kömür dumanından ve o gün ben demiştim ki en yaşamayacağım şehir Bursa…
Allah hep ettiğim büyük lafları bana yemelik lokma olarak geri iade etmiştir. Ben bugün Bursa’dayım ve üstüne üstlük artık Bursalı sayılırım. Evet, 2004 yılından beridir bu şehirdeyim. Ve artık cidden bu şehirde yaşamaya alıştım. Hatta öyle ki Bursalıların ekserisi gibi şu an yazlıkta, Burgaz/Mudanya’da ikamet etmekteyim. Tabi 4 ağacın olduğu bir semte yazlık tabiri ne kadar uygunsa! Geçen gün oğlumu arabayla gezdirirken fark ettim ki Mudanya’da varolan 4-5 ağacın, yine askeri tesislerden fışkırmakta olduğunu. Aksi takdirde ev-beton-daire-apartman dörtlemesinin yarattığı Bursa’dan tek farkı, rüzgâr olurdu Burgaz’ın. Ama bu rüzgâr da sekiz farklı yönden esebiliyor. Özellikle 29. sokakta her daim!
Peki, ben niye Bursa’da yaşıyorum?
Öncelikle konunun işimle ilgisi yok ve hatta İstanbul’da daha kurumsal işler bulmak mümkün. Şehrin güzelliği ve güzelsizliğiyle de ilgisi yok! Çünkü en önemli sebep, Bursa’nın yabancılara karşı ilgisizliği… Yani beni burada kimse merak etmiyor ve varlığımla ilgilenmiyor. Sanki ben yokmuşum gibi davranıyor Bursa bana. Ve işte ben tam bu sebepten ötürü Bursa’dayım. Yani kafamı dinliyorum. Kısacası Clark Kent gibi oluyorum. Herkes Superman’i tanıyor ve oysa ben çok farklıyım.
Tabi sormak lazım nedir bu saklanma merakı? Eric van Buyten olmak? Bursa’da tanınmadan yaşamak?
Niye ünlüler yurtdışına çıkmak isterler? Çünkü orada tanınmıyorlar da ondan! Yani basitçe, benim geçmişimden gelen bir ünlü olma durumum var ve gün geçtikçe ben bu hastalıktan kurtuluyorum an ve an. Ve öyle ki bir gün gelip en ünsüz olduğum bir nokta da, tekrar ünlenmek isteyeceğim. Bunun avantası şu olacak, işte o zaman nefsini yemiş-bitirmiş, egosunu kaybetmiş bir ünlü olarak çok şeyler yapma avantajım olacak!
Ne garip değil mi? Sürekli yapma-etme telaşı! Halbuki ne güzel olurdu; yan gelip yatacak kadar normal bir insan olmak?!!! Oysaki şimdi tek hedefimiz YALIN olmak; tıpkı üretim tipi gibi yalın türden bir insan olmak, yani yalınlaşmak. Aynı şişman olmak istemek gibi saçma sapan bir şey; evet, şişmanlamak istiyordum çünkü kadınların ilgisinden kurtulmak istiyordum. Peki, işe yaradı mı? Son derece! Ben ne kazandım bu işten? Kafamda kendime ve evliliğime karşı netlik… Yani yine yalınlaşma!
Sonuç: Ben artık Bursalıyım.
Ancak hala Bursasporlu değilim. Hala medeniyim ve hatta bilgim-görgüm daha da arttı. Ben en çok bu şehrin trafiksizliğine hayranım. En fazla yarım saat sıkışıklık. Evler 120 m2’den yukarı doğru genişliyor. Mesela Ataevler gibi geniş ve planlı bir semt var ve sayısız park ve spor alanı var bu semtte! FSM bulvarı(Fatih Sultan Mehmet) sanki Bağdat Caddesi… Kapalı olan Bursa toplumu aldığı göçle beraber yaşattığı sanayisiyle, büyüyen şehircilik anlayışıyla, düşük işsizlik oranıyla, Türkiye’de farklılaşıyor. Evet, ben Bursa’dayım, Osmanlının en eski başşehrinde, yatırlar ve tekkeler diyarında, Emir Sultan Hazretlerinin evinde dua etmenin ötesinde, hala yontulmamış medeniyetsizliklerine rağmen, gelecek için umutlu olduğum gençliğiyle, sürekli gelişen bu şehirde yaşamaktan haz duyuyorum. Çünkü ben bu şehirde gerçekten kendimi buldum…
Sevgiler,
ANIL…
02/08/11, Bursa