- Kategori
- Blog
Büyük yazar pozları!

Geçtiğimiz aylarda, Fikret Çapaz’dan bir e-mail aldım.
Fikret; Kayseri Erciyes Üniversitesinde öğrenci, Milliyet Blogtaki yazıları okumuş.
Üniversite bünyesinde “vizyon” adlı bir dergi çıkartıyorlarmış. Yazılardan birkaç tanesini kullanmak için izin istiyor.
Şaşırdım önce, sonra çok hoşuma gitti.
“Ne demek kardeşim” dedim “alın yazıların hepsi sizin olsun.”
Dün büyükçe bir kargo geldi işyerine.
Merakla açtım içinden ne çıkacak diye.
Fikret on adet dergi göndermiş bana “ köyün delisi” adlı yazımı da yayımlamışlar.
Bir şey söyleyeyim mi?
Ben çok uzun süredir, bu kadar mutlu olmadım.
Dergide yazımı buldum.
Okudum
Ne hissettim?
Yazabilsem, anlatabilsem filozof olacağım zaten.
Çantamda ıslak puro bulundururum sürekli, her zaman içmem ama. Belirli gün ve haftalarda!
Yaktım bir puro, sade kahvemi de söyledim..
Derince bir nefes çektim purodan, dumanını Kayseriye üfledim..
***
Geçen yıl Vizenin pazarlı köyünde Eski Değirmeni yazmıştım.
Bir Pazar kahvaltıya gittik
Baktım araba park etmeye yer yok.
Bülent’i buldum( işletmeci)
“ Hayırdır” dedim “ne bu kalabalık?”
( Soyadımı bilmez) “Ağabey” dedi Ali Gülcü diye biri burasını yazmış, ( Yazı Milliyet Gazetesinin hafta sonu ekinde çıkmıştı)
Yazının olduğu sayfayı hayatlarında ilk defa Eski Değirmene gelen insanların elinde görünce
Ne hissettiğimi bir Allah biliyor, bir de ben biliyorum..
***
Kabakça Köftecisinde köfte yedim. Hem oradaki amcayı, hem köfteciyi yazdım.
Bir sonraki gidişte, mekân sahibinin Milliyet Blogta yazının olduğu sayfayı masaların üzerindeki camların altına koyduğunu gördüm..
Yazıyı okuyan insanların, Kabakçadaki küçük, sadece yolu düşenlerin bildiği köfteciye kurufasüle yemek için geldiklerini öğrendim.
Tüylerim diken diken oldu....
***
Şimdi merak ediyorsunuz Ali bunca şeyi “neden yazdı” diye..
Efendim; Sabah ekabir takımından, ensesi kalın, bir Ağabeyle beraberdim..
Bana “Cebine bu işlerden üç kuruş para girmez, büyük yazar pozları takınıp, neden kendini bu kadar kasıyorsun” diye sordu Cevabı yarınki yazımda vereceğimi” söyleyip ısmarladığı kahveyi yarım bırakıp masadan kalktım..
İnşallah neden yazdığımı anlayabilmiştir.