Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '08

 
Kategori
Eğitim
 

Can Ataklı bir pirinç tanesini yazdı...

Can Ataklı bir pirinç tanesini yazdı...
 

İnsanlığın açlık savaşı, susuzluk savaşı kainatı bir felaket gibi sarıp sarmalıyor; ne acı değil mi?


Vatan Gazetesi yazarı Can Ataklı, 06.04.2008 günü köşesinde "Bir pirinç tanesinin önemi" başlıklı bir yazı yazdı. Tam da bugünlerde insanlığı beslenme derdi sarmışken, pirinç ve benzeri kuru bakliyat fiyatlarının hızla artışı sürerken bu yazıyı buraya almayı uygun gördüm. Can Ataklı'nın bu yazısını yayımlandığı günden beri çevremdeki herkese çoğaltarak veriyorum. Bu yazıyı okuyan herkesin de çok beğeneceğini ümit ediyorum.
Şimdi gelelim sözünü ettiğim yazıya:

"Beş yaşındaydım. Rahmetli babaannem, pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi ve aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu. Çocukluk işte, "Aman babaanne..." dedim, "Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?" Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu, "Sen oturduğun yerden ahkam kesiyorsun" dedi, "Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanın göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?" diye çıkıştı. Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

İsveç'te tıraş bıçakları

"On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele yerleştim. Sabahleyin, tıraş olmak için lavoboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. "Lütfen" diyordu, "Tıraştan sonra jiletinizi çöpe atmayın. Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun." Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde "İsveç çeliğinden yapılmıştır" diye yazardı. İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.

Japonya'da tasarruf

"Japonlar son derece sade, basit, yalın, mütevazı yaşayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve "Şu andan itibaren" der, "Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim."

"Dediklerini yapar, en üstten ve en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder.

Zalimler sınıfı gibi

"Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan boş yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

"Hayat akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Herşey o kadar birbirine bağlıdır ki, ilkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım: "Bir mıh bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır."

Yazının burasına Can Ataklı, "Bir okurdan gelen yazıyı özetledim" diye bir not düşmüş. Yazının devamı da var, arzu edenler Vatan Gazetesi'nden yazının devamını da bulup okuyabilirler. Dört farklı bakış ve dört kısa görüş. Her biri dar anlamda bir insanı; bir aileyi; geniş anlamda da ülkeyi ve dünyayı dolayısıyla insanlığı kurtaracak görüşler. Bu düşünceler kendi yaşam tarzıma çok uygun geldi. Aylar önce de "Kiracı" başlıklı yazımda kendimi anlatmış: "Ben bir yoksul gibi yaşamayı benimsemiş biriyim." demiştim.

Ve çok şükür ki yoksulum; ancak zengin de olsam bir yoksul gibi yaşayacağım. Zenginlik anlayışım da çok farklıdır zaten...

Yaşadığımız her ana, içtiğimiz her damla suya, yediğimiz her lokma ekmeğe karşılık kimbilir kimlere borçluyuz?!..Paramızla satın aldığımız herşeyin hakkı ödenmiş sayılabilir mi?!..

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..